Cennet mekan Naim Süleymanoğlu'nun hayatını anlatan "Naim" isimli filmi tekrar izledim dün akşam. Yine ağladım. Hem de hıçkıra hıçkıra!
80 ihtilali sonrası yaratılan korku devleti ve her şeyden, herkesten çekinen bir millet yaratılmıştı. Geçenlerde kaybettiğimiz cennet mekan Musa Sayan ağabey ve arkadaşlarının özverileri ile, 1986 yılında rahmetli Süleymanoğlu, Avustralya'da kaçırılmış ve yine büyük uğraşlarla anavatana getirilmişti. Birbiri ardına gelen şampiyonluklar ve altın madalyalarla, büyük üzüntüler yaşamış bir millete çok güzel duygular yaşatmıştı. Halter nedir bilmeyen bizler, onunla beraber o kiloları kaldırmıştık. İhtilal sonrası ilk sportif sevinçlerimizi, onunla yaşamıştık. 1989 yılında Galatasaray'ın futbolda başarısı, 1993 yılında Efes Pilsen'in basketbolda başarısı ve o başarıları takip eden diğer sportif başarılar, bize tüm sıkıntılarımızı unuttururdu.
Kenan Evren ve arkadaşlarının yaptığı ihtilal sonrası gelen iktidarlar da, bu iktidardan farklı değillerdi ama iyi bir şeyler yaşayabiliyorduk. Bu parti kadar güçlü değillerdi ve nefes alabiliyorduk. Asker devletiydik, polis devleti olduk. Aileden görme de olsa, dindar bir gençlik idik, kindar ve hatta deist bir gençlik yetiştirdik. Ülkenin her fabrikası, tersanesi, toprağının satılışına, el birliği ile göz yumduk. Sadece 21 yaşında, zulüm altındaki toplumun sesi olabilmek için her tür riski alan bir genç kadar olamadık yani.
İyi bir şey lazım artık. Aynı yerel seçimlerde yaşandığı gibi iyi bir şey. Dilediğimizi konuşup, yazabildiğimiz özgür bir yaşam lazım. İyi bir şey lazım, her tür kötü yönetimde bile, sportif, sanatsal veya müzikal alanda milletin yüzünü güldürebilecek başarılar. İyi bir şey lazım, faturalarını ödeyemiyor diye, çocuğuna ayakkabı alamıyor diye intihar eden baba haberini duymadığımız günleri getirecek.
Sonuç olarak, bu ülkeye ve bir nesile vermiş oldukları zararı yok edecek çok iyi bir şey lazım! Dinin alet edilmediği, milli hassasiyetle bezenmiş iyi bir şey lazım.