Samsun 19 Mayıs Onur Anıtı ve Edirne’nin Uzunköprü ilçesindeki Adalet Anıtına aynı günde yapılan saldırılar kafaları karıştırıyor.
Özellikle 19 Mayıs Onur Anıtı’nı toplumumuz Ankara Ulus’taki Atatürk heykeli gibi bir Cumhuriyet sembolü gibi görmektedir.
Neden saldırılarda ve provokasyonlarda özellikle içinde Atatürk’ün olduğu varlıklar seçiliyor.
Çünkü Türk milletinin gönlünde Atatürk bir Everest tepesi gibi en üst noktadır.
Atatürk sevgisi 1938’den bugüne 84 yıldır hep örselenmek istenmiş.
Atatürk’ün milletin gönlünde olması hiçbir zaman emperyalistler tarafından kabul edilmemiştir.
Türkiye’de bir noktada bir Atatürk karşıtlığı var ise ya bir emperyalist tezgahtır ya da bir meczupluktur.
Eski MİT’çi Mahir Kaynak, bu tip eylemler için “Yapılan eylemden kimin kazançlı çıktığına bakmak gerekir” derdi.
Anlaşılan Türkiye yeni bir istikrarsızlaştırma sürecine sokulmak isteniyor.
Bir plan bu.
PKK’nın devletcikleştirilmeye çalışıldığı dönemdeyiz. Türkiye’de dağda PKK’lının kalmadığı gibi gülünç açıklamalar yapılıyor.
Tüm PKK’lıları etkisizleştirdik mi ki veya tüm PKK militan yapısı katillikten vaz geçip, nadim olup, pişmanlıklarını bildirip Türk adaletine teslim mi oldular?
Bir yerdeler.
O yer Suriye’nin kuzeyidir. Emperyalist, bölücü teşvikçisi ABD’nin finansı ve silah hibeleriyle 70 bin kişilik bir ordu kurulduğu yazılıyor, çiziliyor.
Eski ABD başkanı Trump, adı geçen kuzey Suriye’deki devletçiğin bir mensubunu “General Mazlum Kobani” adıyla muhatap almış ve görüşmüştü.
Demek ki PKK artık deri değiştiriyor yani, değiştirtiliyor.
Emperyalizm PKK’ya yeni bir rol veriyor. Tıpkı kuzey Irak’ta Barzani’ye verdiği gibi.
Emperyalizmin yeni rol dağıtımına geçmesi için tabii olarak ülke ortamının hazırlanması gerekiyor.
Türkiye’nin milli savunma bakanının söylediğine göre, Türkiye’de 9 milyon Suriyeli var.
Taliban’dan kaçan ABD’nin kullandığı işbirlikçisi Afganların da Türkiye’de olduğu biliniyor. (Ekmek parası için Türkiye’ye gelip çalışan Özbek Türk’ü Afganistanlıları ayrı tutmamız gerekir. İçlerinde millet bilinci olanlar Türk devletine karşı terörist olmayacaktır.)
Emperyalistler, Türkiye ile ilgili son 10 yıldaki planlarına, yerli işbirlikçilerine Suriye sınırındaki mayınların kaldırılma ihalesiyle başladı.
Suriye sınırındaki mayınların kaldırılması, Suriyelilerin kontrolsüz ve kitleler halinde Türkiye sınırlarından Anadolu’nun tüm kentlerine yayılmasını sağladı.
Tabii Türkiye sınırından giriş yapan 9 milyon istilacı göçmenle beraber Suriye’yi kana bulayan teröristlerin de Türkiye’ye girdiği terör uzmanları tarafından dillendiriliyor.
Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen ABD ve Batı Avrupa devletlerinin istihbaratları doğal olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu terörize durumu değerlendirecek ve kullanacaklardır.
Çünkü hazırlıklarını bu yönde yaptıkları görülüyor.
Cumhuriyetimizin simgelerinden biri olan 19 Mayıs Onur Anıtına, üç kuruşluk uyuşturucu kullanıcısı, kiralık iki gence saldırı yaptırtılması, yaşanacakların ilk işareti sayılabilir.
O iki çocuk kendi başlarına bu işi yapmadılar. Büyük bir ihtimalle bir bedel karşılığı sansasyonel bir eylem yaptılar.
Bu tipler her yerde bulunabilir, istihbaratçılar bu tipleri kolayca bulabilir.
1970’li yıllarda Türkiye bu tip dış etkili eylemler başlatılarak istikrarsızlaştırılmış, milletimiz 10 bin gencini toprağa vermiş, 50 bin gencimiz de ya cezaevlerinde ya sürgünlerde bırakılarak milletin hizmetinden uzaklaştırılmıştı.
1968-1980 arasında Türkiye’de yaşanan tedhiş, terör, anarşi iklimi Türkiye’yi ekonomik ve sosyal olarak yarıştığı diğer ülkelerden geri bırakmıştı.
Bu durum 1980’den sonra Türkiye’nin yönetimine gelecek kişilerin emperyalistlerce belirlenmesine, seçilmesine sebep olmuştur. Bu zaman zarfında Türkiye’yi yönetenler o denli dış etkilerledirler ki adeta ülkeyi bir müstemleke valisi gibi yönetmişlerdir.
Türkiye’yi karıştırmak, Türk devletine hükmetmek, Türkiye’yi soymaya devam etmek isteyen mahfiller harekettedir.
Türkler birliğini muhafaza etmeli.
En korktukları nokta Türklerin birliği olduğu bilinmekte.
Emperyalizmin en çok çekindiği fikrin de Türkçülük, milliyetçilik olduğu aşikardır.
Türkçülüğün babası Atatürk’ten başlamaları gayet normaldir.
Bize düşen Atatürk’ün izinden gitmektir….