Son 20-30 yılda ülkücüler siyaset denkleminde hiç bu kadar önemli bir noktada olmadılar. Ne dediğimi anlamak için yerel seçimlere bakmak kafi. Seçimin sonucunu ittifaklar tayin etti. MHP Cumhur ittifakında İYİ parti Millet İttifakında yer aldı.

CB sistemine geçişte MHP'nin desteği önemli rol oynadı. MHP seçmeni olmasaydı CB sistemi asla gerçekleşmeyecekti. Mahalli seçimlerde de aynı ittifaklar devam etti. AKP aldığı belediyelerin çoğunu MHP'nin desteği ile aldı. Söz gelimi MHP desteği olmasaydı AKP  Bursa Büyük Şehir belediyesini alamazdı. MHP'nin desteği olmasa AKP Kocaeli seçimlerini alamazdı. İstanbul'da kıl payı farkla alınan ilçeler de  MHP'nin desteği sayesinde oldu.

Aynı durum diğer Türk milliyetçisi parti İYİ parti için de geçerli. Son yerel seçimlerde CHP'nin kazandığı seçim zaferi tamamen İYİ partinin desteği sayesindedir. İYİ parti desteği olmasaydı İstanbul'da seçim almak hayaldi. Aynı durum Mersin, Ankara gibi büyük şehirler için de geçerli. Belki CHP açısından sadece İzmir garantiydi. Diğer illerin sonucunu İYİ partinin desteği tayin etti.

Anlaşılacağı gibi ülkücüler hem Cumhur ittifakında hem Millet ittifakında kilit rol oynadılar. Seçimin sonuçlarını her iki taraf adına Ülkücülerin desteği tayin etti. Hala da yeni bir seçimde anahtar rol oynayacak partiler Türk milliyetçisi partiler.

Peki bu tayin edici konuma karşılık ülkücüler emeklerinin karşılığını alabildiler mi? Başarının ortağı olmasına rağmen ülkücülerin konumlarında bir değişiklik oldu mu? Mesela bu belediyeler ortak zaferin nimetlerinde de ortaklaşabiliyor mu? Ne yazık ki bu sorulara müspet bir cevap vermek çok zor. İYİ parti yine de bazı belediyelere yönetici düzeyinde kadrolarını sokabiliyor.  Ama MHP'nin destek verdiği Cumhur ittifakının diğer ortağının kadro cimriliği devam ediyor. Ülkücülerin yine çaldığı kapılar üzerlerine kapanıyor. Kadrolarda ülkücüler yine kendilerine yer bulamıyor. Cumhur ittifakına verilen hayati estek ülkücülerin hayatlarında hiç bir değişikliğe neden olmadı. Siyasette karşılıklılık esastır. Karşılıksız destek olmaz. Bir partinin tabanı hiç bir şey kazanamayacaksa o ittifaka niçin destek olsun?

Diyeceğim şudur. Madem her iki ittifakın kaderi ülkücü partilere bağlı, artık ülkücülerin de kaderi değişmeli. İşsizlik, fakirlik, yalnızlık ülkücülerin kaderi olmamalı.

İSTANBUL DEPREMİ

İstanbul önceki gün bir defa daha sallandı. Uzmanlar bu depremin beklenen büyük depremin habercisi olduğunu söylüyorlar. Ancak bu küçük deprem gösterdi ki hükümetin depreme yönelik hiç bir hazırlığı yok. 20 yıl önce 4956 olan toplanma merkezi sayısı 77 ye düşmüş. olanlar da büyük yapıların arasında, insanların toplanmasına da depremden korunmasına da müsait değil. 20 yıl boyunca insan hayatı için son derece önemli olan bu alanlar inşaat rantına kurban edilmiş. Toplanma alanlarında AVM'ler, devasa inşaatlar yapılmış. İnsan hayatı değil, peşkeşin getireceği rantlar düşünülmüş. Telefonların saatler saatler boyunca çalışamaması  iktidarın ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterdi. Başka bir ülkede bunu yapan bir parti bir saat bile iktidarda kalamaz. Ama burası Türkiye, önce vicdanlar yok edildi, sonra da her şey mübahlaştırıldı. Bu millet uyanmadıkça bu rant düzeni değişemez.Rant uğruna nice hayatlar feda edilir.