Devlet deneme tahtası değildir, ülkenin bekasını, birliğini ilgilendiren konularda bin defa düşünmek gerekir. Terör ve bölücülük bunlardan biridir. Yapılan her yanlış, ihanet örgütü ve partisinin kâr hanesine yazılır.
Oslo ve çözüm süreçleri tam da bu tip politikalardı. PKK ile masa kurarak hem onu Kürtlerin temsilcisi hâline getirdiler, hem de başkalarının da PKK’yı muhatap almasının zeminini hazırladılar. Hesapsız- kitapsız, uluslararası güç dengeleri gözetilmeden Suriye’ye müdahale edilmesi de öyleydi. Bugün PKK o yanlış politika yüzünden Suriye’de devletleşti. Esat’ı indireceğiz diyerek PKK devletine çanak tuttular. Bu politikanın iki sorumlusu Erdoğan ile Davutoğlu’dur. Başka bir ülkede olsa bu iki isim bir daha politika sahnesine çıkamazlardı. Millete ödettikleri bedelin cezasını siyasetten tart edilerek çekerlerdi. Bizde tam tersi oldu, daha da ödüllendirildiler. Hendek teröründe verilen şehitlerin hesabı bile sorulmadı.
Halkı gaflet içinde olan bir ülkenin başı beladan kurtulmaz. Yaşanan sıkıntıların arkasında bazı siyasetçilere verilen kayıtsız şartsız destek vardır. Düne kadar Bahçeli, çözüm sürecine yıkım projesi diyordu. Erdoğan ve iktidarına ateş püskürtüyordu. Öcalan’ın muhatap alınmasının PKK’yı meşrulaştırdığını söylüyordu. Aynı Bahçeli bugün tam tersini söylüyor, DEM Partililerin ayağına gidip ellerini sıkıyor, Öcalan’a çağrı yapıyor, muhatap olarak onu gösteriyor. Şimdi biz hangi Bahçeli’ye inanacağız? Ona mı, buna mı?
PKK, ülkeyi bölmek için kurulmuş bir örgüt, nihai hedefi bağımsız Birleşik Kürdistan’ı kurmak. Bu hedefe birden bire varamayacağını bildiği için taleplerini safha safha yapıyor. Kopardığı her taviz bölgeyi biraz daha genel kitleden uzaklaştırıyor. Onu hedefine biraz daha yaklaştırıyor. Hiçbir hareket açıkça sizi böleceğiz demez, PKK menifestosunda bunu dedi, fakat sonra siyaseten amacımız bölmek değil, ülkeyi demokratikleştirmek demeye başladı. Medyadaki takipçileri de bütün bölücü, ifsat edici taleplerini bu başlık altında yapıyor. Neredeyse bölünmek demokrasinin mütemmim bir cüzüdür diyecekler. Önceki gün Bahçeli’nin yaşlı ve hasta serbest bırakın dediği Ahmet Türk, Halk TV’de aynı şeyleri söylüyor, Kürtler küçük düzenlemelerle tatmin olmaz diyerek abanın altından sopa gösteriyordu.
Hatırlıyorum, çözüm süreci bittikten sonra o tarihte AKP milletvekili olan Selçuk Özdağ, Diyarbakır’a gidip bazı görüşmeler yapmıştı. O görüşmede bazı STK temsilcileri çözüm sürecinin yanlışlığını anlatmış, bir daha olursa artık buraya devlet gelemez, siz de gelemezsiniz demişlerdi. Şimdi aynı delikten tekrar geçilmeye aynı yılana ülkeyi bir defa daha ısırtmaya çalışıyorlar.
Şunu da söylemek lazım, bazılarının ne memleket, ne millet diye bir derdi var, esas dertleri gerekirse bu ülkenin bütünlüğünden taviz verip ölene kadar iktidarda kalmak. CB Erdoğan’ın eski TKP’li başdanışmanı Mehmet UÇUM katıldığı bir TV programında, bunu ağzından kaçırdı ve Erdoğan’ın bir beş yıl daha görevde kalması gerektiğini söyledi. Yani eğer yeni bir süreç olacaksa, ölünceye kadar iktidarda kalmak şartıyla, PKK ve siyasi uzantılarına istediklerini vermek zemininde olacak. Biz de burada vatan tehlikede, nereye gidiyoruz, uyan ey halkım diye sayıklamaya devam edeceğiz.
Ne diyeyim hepinize yazıklar olsun!