Reyhanlı saldırısını organize edenlerden biri olduğu iddia edilen Yusuf Nazik MİT’in organize ettiği bir operasyonla, Lazkiye’de yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Sınır dışında yapılan böyle bir operasyon dünyanın her yerinde haberdir. Operasyonun Türkiye’de yankısı da büyük oldu. Aynı akşam TV ekranları iktidar meddahçısı yorumcularla doldu. Operasyonu, Türkiye’nin bağımsızlığı, MİT’in başarısı, CB sisteminin faziletlerinden tutunda, Suriye politikasının doğruluğu ile ilişkilendiren analizler yapıldı.
Yusuf Nazik’in nasıl yakalandığını bilmiyoruz,ama Türk milletinin düşmanlarına, ülkenin birliğine,vatandaşlarımızın canına kastedenlere karşı yapılan her operasyonu takdirle karşılarız. Keşke bu tip operasyonlar daha da çoğalsa, herkes bu ülkeye yaptığı/yapacağı saldırının karşılıksız kalmayacağını bilse. Böyle olunca, kimse bir daha bu tür saldırılara cesaret edemez. Zira, ne kadar caydırıcı olursanız ülkenizi o kadar terörist saldırılardan korumuş olursunuz.
Meselenin operasyon cephesinden daha önemli olan sonuçlarıdır. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken Yusuf Nazik’in niçin daha önce değil de şimdi yakalandığıdır. Geçen hafta Tahran’da Türkiye,İran ve Rusya arasında üçlü bir zirve yapıldı. Bu zirvede Türkiye hiçbir talebini Rusya ve İran’a kabul ettiremedi. CB Erdoğan’ın ateşkes talebi bile kabul edilmedi. Taraflar daha masadan kalkmadan Rus uçakları ile Esat güçleri İdlib’i bombaladı. Türkiye, Suriye merkezi yönetimine destek vermekle, ABD ile uzlaşmak arasında bırakıldı.
Ancak, her iki politikanın da farklı riskleri var. Türkiye, ABD ile uzlaşırsa YPG’nin Fırat’ın doğusunda oluşturduğu devletimsi yapıyı sineye çekmek zorunda kalacak. Uzlaşmasa bugüne kadar Esat’ın gidişi üzerine kurduğu Suriye politikasından vaz geçerek Rusya ve İran ile aynı çizgiye gelecek. ABD gibi Rusya’da YPG’yi bir terör örgütü olarak görmüyor. Bu, şu anlama geliyor; Rusya en azında Fırat’ın doğusunda özerk bir YPG bölgesi oluşturulmasına sıcak bakıyor. İki süper güç YPG söz konusu olduğunda aynı noktada buluşuyorlar. Bugün Rusya ve İran ile beraber hareket etmek zorunda kalsa bile topraklarının parçalanmasına karşı çıkan tek kişi Esat. Başlarda Rusya’nın telkin ve zorlaması ile özerk bir YPG bölgesi oluşturulmasını kabul etse bile Esat’ın şartlar müsait olunca böyle bir yapıya tölerans tanımayacağı muhakkak. Bu durumda Suriye’nin parçalanmasını istemeyen, özerk bir YPG bölgesine karşı çıkan iki güç var Esat yönetimi ve Türkiye.
Şimdi Yusuf Nazik’in Tahran zirvesinden hemen sonra yakalanıp getirilmesini bu bilgiler ışığında bir defa daha değerlendirmek gerekiyor. Nazik, Reyhanlı talimatını Suriye istihbaratından aldığını söylüyor. Bu ifade üzerine ekranları dolduran,alkış çalmaktan başka hiçbir vasfı olmayan yorumcular hep bir ağızdan Esat düşmanlığı yapmaya başladılar. “Bak biz söylememiş miydik bu Esat’la beraber olunmaz, elinde insanlarımızın kanı var, artık kimse Suriye’de Esat’la beraber olmaktan bahsetmemelidir,” gibi ifadelerle iktidarın Esat karşıtlığı üzerinden oluşturduğu politikanın devamını savundular. Esat, elbette bir katil, savunulacak tarafı yok, ama aslolan Türkiye’nin çıkarlarının nerede olduğudur. İktidar, Yusuf Nazik’in Türkiye’nin Suriye politikasını gözden geçirdiği bir dönemde yakalanıp getirilmesi ile neyin amaçlandığını iyi düşünmelidir. Sakın bu yakalama Esat karşıtlığı üzerine bina edilen Suriye politikasının devamını sağlamak için olmasın?