İçinde bulundukları cehalet sebebiyle ne yaptıklarını bilmeyen veya hangi merkeze hizmet ettikleri belli olmayan bir kısım cahiller, sık sık Said Nursi’nin “Türk düşmanı” olduğunu ve hatta bölücülükte PKK lideri Abdullah Öcalan ile bir farkının olmadığını ileri sürmekte ve slogandan öteye gitmeyen boş iddialarda bulunmaktadırlar. Onlara cevap vermenin boş vakit harcama olduğunu biliyorum. Ama onları okuyup da aynı duruma düşmek zorunda kalan insanların böyle bir cehalete düşmemelerini önleyebilirim mülahazasıyla bu hususta birkaç bilgiyi okuyucularımla paylaşmak istedim.
Said Nursi, Osmanlı’nın yıkılışını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu görmüş, bütün yıkılış ve oluşumlara direk veya endirekt içinde yaşamış bir aksiyon ve fikir adamı. Yıkılış ve kuruluş dönemlerinde fikirlerini “Hakkın hatırı yüksektir. Hiçbir hatıra feda edilmez. Hakkı söyleyeceğim. Bu hususta kimin hatırı kırılırsa kırılsın.” diyerek cesur biçimde ortaya koymuş. Fikri ve fiili mücadelenin hep merkezinde yer almış ve bu hususta birçok eser yazmış.
Said Nursi Osmanlı’nın “Kürdistan” diye nitelendirdiği topraklarda doğduğu için isminin ilk zamanlarda “Said Kürdi” olarak anılmasına rağmen; bu yanlış anlaşıldığı için değiştirmiş ve Said Nursi koymuştur. Said Nursi hiçbir zaman Kürtçülük yapmamış, yapanları da sevmemiştir. Hatta Türkçülük yapıyor diye eleştirenler bile olmuştur.
Said Nursi bütün eserlerini Osmanlı Türkçesi ile yazmıştır. Bir tek Kürtçe eseri yoktur.
Said Nursi’nin talebeleri ona zulmedildiği dönemlerde “Gel seni yurt dışına çıkaralım.” dediklerinde “Ben bu topraklarda kalıp Kahraman Türklere yardım edeceğim.” diyen kişidir.
İstiklal marşı yazarımız Mehmet Akif Said Nursi ile ilgili şu sözleri söylemiştir:
"Üstat Said Nursi le tanışmamız kırk seneyi geçti. O zamanlar her gün idarehaneye gelir; Naimler, Feridler, İzmirlilerle birlikte tatlı tatlı sohbetlerde bulunurduk. Üstat, kendine mahsus şivesiyle yüksek ilmi meselelerden konuşur; onun konuşmasındaki celadet ve şehamet bizi de heyecanlandırırdı. Victor Hugolar, Shakspeareler, Descarteslar edebiyatta ve felsefede Said Nursi’nin ancak bir talebesi olabilirler."
Cemil Meriç’in değimi ile de Said Nursi, “Bir manayı tek başına bütün husumet dünyasına karşı müdafaa etmiş adamdır. Tanzimat`tan bu yana, İslâm tefekkürünü temsil makamında, bir tek onu tanıdım. Başka hiçbir şahsiyet, bu makamı dolduramıyor, hakkını veremiyor. İslâm tefekkürünü temsil eden Said Nursi’nin celâdeti, taşıdığı sağlam imanın tezahürüdür. Dağ başında vaaz eden bir mürşit. Hor görülenler, her şeyini kaybedenler, mukaddesleri çiğnenenler akın akın ona koşmuş. Kabuğuna çekilmiş yüz binlerce insanı uyandırdı. O konuştukça, laikliğin kartondan birer birer setleri yıkıldı. Bir kavga adamı. Yalçın bir irade, taviz vermeyen bir mizaç.” taşıyan bir aksiyon ve fikir adamıdır.
Said Nursi, bir kavga insanı ama Sünni geleneğe bağlı olduğu için Devlete isyan eden kişilere Ulu’l emre isyanın caiz olmadığını, yanlış yaptıklarını bildirmiş ve onları hiçbir şekilde desteklememiştir.
Talebelerinin büyük bir kısmı Türk olan Said Nursi, “Kürtçülük yapan bir ırkdaşımı, Müslüman bir Türk kardeşime asla tercih etmem” diye yazarak; kürkçülüğe girişen bir talebesini azarlamış ve yanlış hareketinden dönmesini sağlamıştır.
Said Nursi, Erek dağlarında inzivada iken üç yüz atlı ile yanına gelerek “Atatürk’e karşı savaşalım. Ankara’ya gidip şeriatı ilan edelim.” diyen kör Hüseyin Paşa’ya, "İslam’ın kahraman ordusu olan Türklere kılıç çekilmez. Dâhilde fikir ile mücadele edilir. ” diyerek devlete isyan etmek isteyenlere yanlış yolda olduklarını göstermiştir.
Said Nursi eserlerinde, “Türkler, İslam’ın kahraman bir ordusudur.” diyerek, bin yıldır İslam’a bayraktarlık yapan Türkleri övmüş ve her zaman Türklere ve devletine sahip çıkmıştır.
Ancak ne kadar hazindir ki, kendilerini “Milliyetçi” zanneden ama uzaktan yakından milliyetçilikle alakası olmayan bir kısım cahiller Said Nursi’nin hayatında ve eserlerindeki bu gerçekleri okumadıklarından görmemiş ve ulusçuluk mantığıyla ona saldırmayı güya marifet zannetmişlerdir. Bunun için Said Nursi’yi Türk düşmanı göstermek isteyen cahillere kendi eserlerinden örnekler vererek Türkleri nasıl gördüğünü anlatmak lüzumunu hissettim.
Bu hususta Said Nursi’nin eserlerinde Türklerle ilgili bazı bölümleri okuyucularla paylaşmak istedim:
“Türk milleti, İslam’ın Kahraman Ordusudur.” (Tarihçe-i Hayat)
“Benim gibi pek ciddî bir sevgiyle Türk Milletini seven ve Kur'an’ın övgüsüne sahip olmaları yönüyle Türk Milletini pek çok takdir eden; ve altı yüz seneden beri bütün dünyaya karşı koyan ve Kur'ân’ın bayraktarı olan bu millete karşı gayet şiddetli taraftar bulunan…” (Tarihçe-i Hayat Sh:208)
“Ey efendiler! Ben, her şeyden evvel Müslümanım fakat Türklere hizmet ettim ve yüzde doksan dokuz faydalı hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş, en sadık ve en hâlis kardeşlerim Türklerden çıkmıştır.
İslâmiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan, meslek-i Kur'aniyem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve taraftar olmak gittiğim yolun gereğidir. Bana Kürt diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamların bini kadar Türk Milletine hizmet ettim.” (Tarihçe-i Hayat)
“Ey Kur'an ehli olan şu vatanın evlatları olan Türkler! Bin senedir Kur'an-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur'an’ı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'an’a ve İslâmiyet’e kale yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, kafirlerin müthiş hücumlarını kovdunuz. Kur’an’ın Maide Süresi 54. Ayetine (Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihat ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir. ) ayna oldunuz.” (Mektubat, 26. Mektup)
“Dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi; Türk milleti de bütün asırlarda mümtaz olarak Müslüman olarak yaşadı. Bunun için bütün dünyada nerede Türk varsa Müslümandır. Bin sene Hak dinin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, kılıçlarının uçlarıyla dini yayan bu mübarek milleti, "Dini reddediyor veya dinsiz olur" diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinayet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i sâfilîn tabakasında ceza görmeye müstahak olurlar.” (Tarihçe-i Hayat Sh:212)
“Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, YİRMİ BEŞ MİLYON TÜRK CEMİYETİNİN İMANI NAMINA BİR SAİD DEĞİL, BİN SAİD FEDA OLSUN.” (Tarihçe-i Hayat Sh:608)
“İslâmiyet'in kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir dayanışma ve ittifak ile el ele verip Kur'an'ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir.” (Hutbe-i Şamiye-45)
Bütün bu gerçekler ortada iken Said Nursi’yi Türk düşmanı göstermek ve hakka Abdullah Öcalan ile bir tutma cahilliğini gösterenlere de son olarak bir çift sözüm var:
“İLMİNİZ OLMADIĞINI VE İŞİNİZ GÜCÜNÜZÜN CAHİLCE PAYLAŞIMLAR YAPMAK OLDUĞUNU BİLİYORUM. BARİ HİÇ OLMAZSA BİRİNİ KÖTÜLEYECEKSENİZ BİRAZ BU HUSUSTA KİTAP OKUYUN. BİRİNİ ELEŞTİRECEKSENİZ BUNU İLMİ OLARAK YAPIN Kİ OKUYANLAR DA İSTİFADE ETSİN. YOKSA KENDİNİZE “MİLLİYETÇİYİM” DİYE PAZARLAYIP BÖYLE CAHİLLİKLER YAPARSANIZ MİLLİYETÇİLİĞE EN BÜYÜK ZARARI VERMİŞ OLURSUNUZ.