AKP 8.Olağan kongresini yaptı. Kongrenin beklenen etkiyi yapması için büyük reklam harcamaları yapıldı, sürpriz isimlerin partiye katılacağı söylendi.
Katılan isimler de oldu.
Türk Toplumu, parti değiştirenlere çok olumlu bakmaz. Bunu bir oy hırsızlığı ve karakter zaafı olarak görür. Gerçi son yıllarda bu ahlak yapısı çok aşındı, imkansız diye bir şey kalmadı.
Kongre toplumda beklenen etkiyi yaratmadı. Çünkü ekonomik kriz, kutuplaştırma siyaseti toplumu çok yordu. Herkes kendi derdi ile meşgul, iktidar inandırıcılığını yitirdi.
Katılanlar ve onlara kucak açanlar bundan sonra hangi siyasi ahlaktan, dürüstlükten, kul hakkına saygıdan söz edebilir? Muhalefetin oylarını alıp başka yere taşımak o oyları verenlerin hakkına, hukukuna tecavüzdür.
Tabi tek sorumlu onlar değil, onları meclise taşıyanların da büyük vebali var.
Erdoğan’ın hedefi belli: bir defa daha seçilmek.
Bunun için yeni katılanlara partide pozisyon vererek geçişleri teşvik ediyor, partileri ile bağı zayıf veya hırsı inancının önünde olan yeni katılımcılara mesaj veriyor. Hedef istediği zaman ülkeyi seçime götürecek sayıyı bulmak.
Bu geçişlerin en büyük zararı –siyasete olan güvenin- sarsılması, seçmenle seçilen arasındaki mesafenin açılmasıdır.
Ahlaklı siyasetten, dindarlıktan bahsedenlerin önce buna çare bulmaları gerekir. Doğru olan parti değiştiren kişilerin vekilliğinin düşmesi onun yerine aynı ilde aynı partinin sıradaki adayının getirilmesidir. Seçimi hangi parti kazanmışsa milletvekilliği de onun hakkıdır.
Ama bu ülkede her zaman akçalı veya başka yöntemlerle yolunu değiştirenler olmuştur. Siyaseti ilkeler üzerinde yapmak yerine –kişisel çıkarlar- üzerine yapanlar için parti değiştirmeye müsait tipler her zaman tercih edilirdir. Gediklerini onlarla kapatır, kişisel amaçlarına onlarla ulaşırlar.
Esas olan yeni isimleri transfer etmek değil, zihniyet değişimidir. Her şeye bir kişinin karar verdiği bir yerde, kimin gelip kimin gittiğinden ziyade o bir kişinin toplumdaki daralmayı görerek siyaset tarzını değiştirmesidir. Bugün için böyle bir değişim ufukta gözükmüyor, zaten transferler de bunun için yapıldı. Halbuki doğru siyaset, vatandaşın ahval-i perişanından ders almak, kendi ikbalimiz için değil onların huzur ve refahı için siyaset yapmaktır. AKP kongresinin gösterdiği tek şey onca yanlışa rağmen hiçbir şeyin değişmeyecek olmasıdır.
KAYYUM ATAMALARI
Bazı belediyelere Kayyum atanıyor. Buna şiddetli tepki gösterenler de var, gönüllü-gönülsüz destek olanlar da. Halbuki karşı olurken de destek olurken de –sebeplerine- bakmak gerekir.
Mahkeme kararı olmadan, idari yolla- belediyelere kayyum atamak doğru değil. Bunun nasıl istismar edildiği ve tepkisel kopuşlara neden olduğu ortada. Ancak suça karışan, terör örgütüne çalışan, Örgütle ilişkisini kesmeyen kişilerin de, sırf demokrat görünmek uğruna o makamlarda tutulması yanlıştır. Toptancı bir tavırla Kayyum atamalarına karşı çıkarken –örgütsel faaliyetleri- görmezden gelmek demokrasiye değil, Örgüt veya örgütlerin hedefine hizmet eder. Milletten oy alacak, Örgüte hizmet edeceksin. Buna hiçbir hukuk sistemi cevaz vermez. Demokrasi suç işleme özgürlüğü değildir. Kayyum atamalarına karşı çıkarken bu ülkeyi bölmeye çalışan ve demokrasiye tuzak kuranların emellerine hizmet edilmemelidir. Kimse milletin verdiği yetkiyi milletin aleyhine kullanmaya cüret edememelidir. Aksi takdirde ne ülke ne devlet kalır!