Büyük Kongrede en çok sevindiğim gelişme, Türk Dünyasıyla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı pozisyonunun oluşturulması ve bu göreve Kürşat Zorlu’nun getirilmesi oldu. Böylece Ak Partideki çok önemli iki eksiklik birden giderildi. Bu pozisyona bu konuyla ilgili müktesebatı olmayan bir isim getirilseydi hedeflenen sonuçlar elde edilemezdi. Ya da Zorlu başka bir alandan sorumlu genel başkan yardımcısı olsaydı asla Türk Dünyasıyla ilgili gösterebileceği performansı gösteremezdi.
Birçok okurum ‘’Ne biliyorsun başarılı olacağını, Zorlu daha yeni genel başkan yardımcısı oldu’’ diyebilir. Zorlu’nun hayatı Türk dünyasıyla meşgul olarak geçmiş. Hem teorik hem de pratik olarak donanımlı. Türk devletlerinde güçlü ilişkileri ve önemli koltuklarda oturan dostları var. Bir başka avantajı MHP’de aynı pozisyonda İlyas Topsakal gibi bu konuda otorite olarak kabul edilen bir ismin olması. Bana Türk dünyasıyla ilgili en iyi yetişmiş, en bilgili ülkücüler kim diye sorulsa İlyas Bey ve Kürşat Bey derim.
Zorlu, bütün bu avantajlara rağmen, iktidar partisinin Türk Dünyasıyla ilgili en önemli pozisyonuna geliyor ve fikirlerini hayata geçiremiyorsa kumaşında siyasetçilik yok demektir. İlk seçimlerde tasfiye olur. Ama umduğum ve öngördüğüm gibi İlyas Beyle iyi bir frekans yakalarlarsa, Türk dünyası altın dönemini yaşar. Özellikle MHP-Ak Parti ittifakı kurulduktan sonra Türk dünyasıyla ilişkilerde büyük mesafe alınsa da halen bardağın büyük kısmı boş. Daha yapılacak çok iş var.
Kürşat Bey İyi Partiden istifa ettiğinde Ak Partiye geçeceğini yazdığım ve bu kararı desteklediğimi ifade ettiğim makale nedeniyle çok eleştirildim. https://www.habererk.com/kursat-zorlunun-ak-partiye-gecmesine-karsi-olmak Birbiriyle neredeyse hiçbir konuda anlaşamayan ülkücü okurlarım Kürşat Beyin hain olduğu konusunda mutabıktı. MHP’lilere göre İyi Partiye gittiği için, iktidara muhalif olan ülkücülere göre İyi Partiden Ak Partiye geçtiği için haindi Zorlu. İnsanlar parti değiştirdikleri hatta fikir değiştirdikleri için hain olmazlar. İhanet çok ağır bir suçlamadır ve olur olmaz yerlerde yapılmamalıdır.
Ak Parti 2028 seçimlerine kadar ya da seçimler öne alınırsa 2027 yılının sonuna kadar ülkeyi yönetecek. Hal buyken bir ülkücünün hem de Türk dünyası konusunda uzman bir ülkücünün, Türkeş’in kucağında büyümüş babadan ülkücü bir siyasetçinin Ak Parti’de görev almasına neden karşı olunur? Rahmetli Başbuğumuz 1991 seçimlerinden sonra kurulan DYP-SHP hükümetine, SHP’nin içinde bölücüler varken güvenoyu vermedi mi? Bu hükümeti desteklemesi sayesinde Türk dünyasıyla ilgili politikalar konusunda söz sahibi olmadı mı? Bugün büyük kazanım olarak gördüğümüz birçok hizmet o yıllarda Türkeş’in yönlendirmesiyle yapılmadı mı?
Kaldı ki Ak Parti sağ bir parti ve özellikle dış politika, güvenlik, Türk dünyası ve enerji gibi alanlarda her geçen gün daha milliyetçi politikalar uyguluyor. Solcular, ulusalcılar, Kemalistler ve bölücüler, bu nedenle Ak Partiyi ittihatçı olmakla itham ediyorlar. Erdoğan’ın konuşması, günlük siyasi dokunmalar dışında, muhalifler de dahil her ülkücünün imza atacağı bir metindi. Tayyip Bey Dedem Korkut’tan söz söyledi, Abdürrahim Karakoç’un mısralarını okudu. Erdoğan milliyetçilik konusunda ‘’Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan’’ anlayıştan bu noktaya gelmesini ülkemiz ve Ak Parti adına çok olumlu buluyorum.
MKYK’ya beş tane İyi Partiden iki tane Gelecek Partiden seçilen milletvekili alındı. Böylece zayıf olan merkez sağ ve milliyetçi kanatlar takviye edildi. Anketlerde vatandaşların yaklaşık %60’ının Ak Partiye asla oy vermem demesi, bu açılımı zorunlu kılıyor. Ülkücü camianın önde gelen akademisyenlerinden Zakir Avşar’ın MKYK’da görevlendirilmesi de isabetli olmuş. Ak Parti bütün kanatların güçlü temsil edildiği dönemlerde %50 oy oranını yakalamıştı. Denge bozulunca erime sürecine girdi.
Ak Partiye seçimlerden sonra geçen milletvekillerinin çoğunun MKYK’ya alınması aynı zamanda partisinden rahatsız olan milletvekillerine verilen bir mesaj. Erdoğan onlara ‘’Bize katılırsanız sade vekil olarak kalmazsınız hem saygı görürsünüz hem de önemli görevlerde değerlendirilirsiniz’’ dedi. Özellikle Deva, Saadet ve Gelecek Partisinden Ak Partiye geçişlerin süreceğini düşünüyorum. Listeye İyi Partiyi eklemedim çünkü Müsavat Beyin üstün performansı partiyi toparlamış ve bütünleştirmiş gözüküyor.
Demokrasi tarihimizde bir ilk yaşandı ve Yeniden Refah davet edildiği kongreye ‘’Ak Parti, belediye başkanlarımızı tasfiye ediyor’’ gerekçesiyle katılmadı. Siz seçimleri, kendi evlatlarınız yerine, Ak Partiden aday gösterilmeyen siyasetçileri aday göstererek kazanırsanız, olacak olan budur. Neden yadırgıyorsunuz? (Aynı tespit İyi Parti içinde geçerli. İyi Partiyle yakından uzaktan ilgisi olmayan isimleri vekil yapıp sonra parti değiştirmelerine hayret etmek çok saçma oluyor.)
Yeniden Refah cumhur ittifakının üçüncü en büyük partisiydi. 2023 seçimlerinin kazanılmasında anahtar roldeydi. Fakat seçimlerden kısa süre sonra, Ak Partinin verdiği sözlerde durmadığı iddiasıyla önce desteğini çekti. Sonra muhalefete başladı. Yerel seçimlerden önce çok sayıda Ak Partili ismi transfer ederek Ak Partinin oy kaybetmesinde müessir oldu. Akabinde Erbakan’ın cumhurbaşkanı adayı gösterdi ve nihayet Ak Partinin kongresine katılmadı. YRP’nin Ak Partiye olan tavrını giderek sertleştirmesi, Erdoğan’ın önümüzdeki seçimleri kazanmasını zorlaştıracak. Yeniden Refah desteklerken seçimler kıl payı farkla kazanıldı. Bu destek olmadan ve yerel seçimlerde genel seçimlere göre oy kaybedilmişken önümüzdeki seçimler nasıl kazanılacak?
Tayyip Beyin üç eski ilçe belediye başkanını MKYK’da görevlendirmesi ve Demir’i genel başkan yardımcısı yapması, önümüzdeki dönemde İstanbul’a ağırlık verileceğinin göstergesi. Ak Partinin en zayıf olduğu kesim olan gençlere Mesut Özil, Ünal Kahraman ve Sinan Akçıl ile ulaşılmaya çalışılacağı gözüküyor.
‘’Terörsüz Türkiye’’ sürecinin yürütüleceği bir dönemde MKYK’ya güçlü Kürt siyasetçiler alınmamış. Fikirlerinin büyük kısmına katılmasam da Galip Ensarioğlu, Mehdi Eker, Abdurrahman Kurt, Orhan Miroğlu ve Mehmet Metiner gibi siyasetçilerin en azından bazılarının listede yer bulmasını bekliyordum.
Ak Parti’nin mahallelerden başlayarak büyük kongre de dahil olmak üzere kavgasız ve gürültüsüz bir şekilde kongrelerini tamamlaması milletimiz açısından bir gösterge. Milletimiz demokrasi adı verilse de kavgayı, gürültüyü, dalavereyi, arkadan iş çevirmeyi sevmiyor. Seçmenlerin bir bölümü bir CHP’ye bakıyor birde Ak Partiye. Ekonomiden memnun olmasa bile kakofoni olmayan Ak Partiyi daha güvenilir buluyor.