Siyaset zor iştir, önce bunun kavranması gerekir. Eleştirirken de, alkışlarken de bu gerçeğin göz ardı edilmemesi lazımdır. Başarmak da göreceli bir kavramdır. Çok oy her zaman başarı olmadığı gibi beklenen, tahmin edilen oyu alamamak da başarısızlık değildir.
İYİ parti’nin aldığı yüzde 10 oyu küçük görenler var. Çeşitli bahanelerle vicdanlara sığmayan eleştiriler yapanlar var. Veya amacına ulaşamadığı için istifa etmek için gerekçe arayanlar var. Nitekim, bunların bazıları bazı fikri gerekçeler göstererek istifa da ettiler. İYİ parti muhtemelen onları arzuladıkları yere taşısaydı, bu fikri gerekçelerin hepsi yutulup gidecekti.
Bazı arkadaşlar ülkücüler aday edilmediği, hareketin motoru olan kadroya vefasızlık edildiği için bu sonucun alındığını söylüyor. İkincisine bir diyeceğim yok ama birincisine yani ülkücülerin aday edilmediği iddiasına katılmıyorum. Bunu diyenler, kim ve hangi milletvekili arkadaşımız ülkücü değil onu da söylemelidirler. Seçilen arkadaşların en az yüzde 80’i ülkücüdür. Hareketin oluşumunda emeklerinin bulunup bulunmadığı ayrı konudur ki bu eleştiriye ben de katılıyorum. Ama tamamına yakını ülkücü gelenekten gelmektedir.
Şimdi ben burada aykırı bir şey söyleyeceğim: biliyorum yine eleştiriler, küfürler, hakaretler gırla gidecek, ama aydın namusu öyle gerektirdiği için yine de söyleyeceğim. İYİ partinin beklenen oyu alamamasının nedenlerinden biri ülkücülerin aday yapılmaması değil, tam aksine merkez parti iddiasını yalanlayacak tarzda her yerde aday yapılmalarıdır. İYİ parti iddiasıyla mütenasip bir aday listesi oluştursa farklı toplum katmanlarını bu demokrasi ve adalet mücadelesine katabilseydi belki de sonuç çok daha farklı olabilirdi. Yapılan anketler bu tespitimi doğruluyor; İYİ partiye merkez veya merkez sağ oy vermedi, MHP yönetiminin anlaşılmaz politikalarından usanmış ülkücüler oy verdi. Aday listesine konulanlar İYİ partinin oluşumunda harcı, emeği olmayanlardı. Çoğu MHP döneminde edindiği alışkanlıkları burada da devam ettirdi, ya hiç çalışmadılar yahut yeterince çalışmadılar, neticede böyle bir sonuç kaçınılmaz oldu.
Bir eleştiri ne kadar objektif ve adil olursa o kadar etkili olur, gönüllerde zihinlerde o kadar iz bırakır. Seçimden beri sn Akşener ölçüsüzce eleştiriliyor. Evet, hatalar yapıldı, kullanılan dil milletin yüreğine dokunmadı, ama bu kadar da değil. 8-10 ayda Türkiye’yi karış karış dolaşan, yaşının fevkinde bir performans ortaya koyan bir kişiyi eleştirmek için ondan daha çok çalışıp, bu eleştiri hakkını elde etmek gerekir. İlk defa milliyetçi bir lider vatandaşla bu kadar karşı karşıya geldi. İlk defa konformist olmayan, rahatını bir tarafa bırakan bir liderlik gösterildi. Pekala ,sn Akşener’de evinde oturup twit atmakla iktifa edilebilirdi. Gayret ve mücadele yönünde sn Akşener’e yöneltilebilecek biç bir eleştiri haklı değildir.
Seçim bitti, dün dünde kalmıştır yarına bakmak lazım cancağızım diyen Mevlana gibi artık geleceğe bakmak lazımdır. Bu moral ve motivasyon bozukluğu uzun süre devam ederse paniğe dönüşür ve ortaya hiç kimsenin tahmin edemeyeceği sonuçlar çıkar. Nitekim, Sn Akşener biraz geri çekilince parti politikası ile örtüşmeyen sözler de sarf edilmeye başlandı.
AKP, MHP’ye mecbur değildir sözleri biz varız anlamına gelir. İYİ parti seçim boyunca CB sisteminin karşısında oldu, bunun ülkeye vereceği zararları anlatmaya çalıştı. İyi niyetle de söylense bu tür sözler ortaya bir inandırıcılık sorunu çıkarır. Biz elbette kimsenin yeminli düşmanları değiliz, ama kayıtsız şartsız kimseye destek de olmayız. Doğru söz; ülke ve millet menfaatleri söz konusu olduğunda herkese ve her partiye destek olacağımız aksi durumlarda mücadele edeceğimizdir. Bu söz böyle söylenirse anlamı olur, diğer şekilde ilkesizlik olarak algılanır, reaksiyonlara neden olur.
Sözün hülasası şudur:
-İYİ parti yoluna devam etmeli,yarından itibaren yerel seçimlere hazırlanmalıdır.
-24 Haziran’da alelacele kurulan teşkilatların yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Teşkilatlar acilen elden geçirilmelidir.
-Ülkenin temel meselelerinde açık ve net olarak düşüncelerimiz dile getirilmeli bir söylem birliği oluşturulmalıdır.
-Temel politikaları merkez alan bir İYİ parti kimliği ve aidiyeti oluşturulmalıdır.
-Ülkenin birlik ve bütünlüğü üç beş oya feda edilmemelidir.HDP,Kürtlerin temsilcisi değil,PKK’nın sözcüsüdür.Her türlü terör ve bölücülüğe karşı tavrımız netleştirilmeli ve kamuoyuna deklare edilmelidir.
-Bir merkez partisi olacaksak bunun icaplarına göre hareket edilmeli bugün merkezin artık renksiz,biçimsiz bir siyaset olmadığı merkezin milliyetçilikle muhafazakarlığa kaydığı görülmelidir.
-Milli politikalar oluşturulurken konusunda uzman kişilerden destek alınmalıdır.
-Parti içi demokrasi sağlanmalı, kendisine güvenen herkes yarışa katılmalıdır. Teşkilatlara insiyatif vermek genel merkez şunu seçti bunu seçti mızmızlanmalarına da son verecektir. Bu yaklaşım kerameti kendinden menkul bazı isimlerin aday yapılmayınca fitne kaynağı haline gelmelerini de önleyecektir. Bu kadar gücün varsa buyurun parti içi yarışa diyebilmeliyiz.
-Seçmen eğilimleri iyi tespit edilerek ekonomik krize ve sayısız başarısızlığa rağmen AKP seçmeninin niçin tercih değiştirmediği ciddi bir şekilde analiz edilmelidir.
-Liderlik,hayal kırıklıklarının en üst düzeyde olduğu bir anda doğru pozisyon almak,kitleye yeni umutlar aşılayarak bir arada tutmayı gerektirir. Seçim sonrası gösterilen bozgun hali doğru değildir. 50 yıllık partinin devlet imkanları ile yüzde 11 oy aldığı bir seçimde, 50 günlük bir partinin bütün engellemelere rağmen yüzde 10 oy alması başarıdır.
-İYİ parti yola çıkarken anketler yüzde 20’nin üzerine işaret ediyordu, demek ki kimi yanlışlar yüzünden sağa sola ödünç verdiğimiz yüzde 10’luk bir oy potansiyeli var, bu oyu almak için yerel seçimleri bir fırsat olarak görmeliyiz.
Son söz: umutlarını muhafaza edebilenler için her zaman kazanma ihtimali vardır. Umutlarımızı koruyalım, bu millet boynuna tasma vurulmasına er geç itiraz edecektir.