CHP Adalet yürüyüşünden sonra, Adalet Kurultayı yapıyor. Bir muhalefet partisinin dikkatini adalete teksif etmesi, orada büyük bir sorunun varlığını ima eder.
Nitekim,CHP’nin kendi geleneksel tabanının dışına taşan ilgi bunun işareti. Toplumun büyük parçası yarınına güvenle bakamıyor. İnsanlar kendi kaderleri kadar, ülkenin kaderinden de endişeliler.
Devlet, milletten alınarak bir kişinin mülkü haline getirildi. Alınan kararlarda meclisin veya onları gönderenlerin hiçbir dahli yok.
Vatandaş –sorumlu olmadığı- kararların maliyetini ödüyor.
Yargının –siyasi erki- denetleyecek, kararlarını hukuka uygun hale getirecek hiçbir gücü kalmadı.
Anayasa Mahkemesinin geçmiş içtihatlarına aykırı olarak verdiği OHAL kararnamelerinin denetlenemeyeceğine dair karar, işin tuzu biberi oldu.
Siyasi iktidar hiçbir sınırlamaya tabi olmadan istediği kararları alabiliyor. 15 Temmuz’dan beri meclis bir dekor malzemesinden başka işlev görmüyor.
Toplumda ki, yeni siyaset arayışları biraz da bununla ilgili. Her ne kadar Erdoğan metal yorgunluğu diyorsa da asıl sebep –vatandaşın-AKP’den umudunu kesmesidir.
Bunu dalga, dalga büyütmek biraz da muhalefetin elinde. MHP muhalif bir parti olma hüviyetini kaybetti. Keşke en azından Yunan işgali altında olan 18 ada ve Kerkük meselesinde milletin içine su serpen bir çıkış yapabilseydi. 1957 ve 1965 sayımlarında Kerkük’te Türkmen nüfusu Kürtlerden fazlaydı. Önce Saddam’ın sonra da Barzani’nin etnik arındırması sonucu Türk nüfusu azalarak, azınlık durumuna düştü. Toprakların kaderini referandumlar ve üzerlerinde yaşayan nüfus belirliyor. Çoğunluk kimdeyse toprağın sahibi de o oluyor.
AKP’de ciddi bir erime var. Geçtiğimiz hafta iki belediyenin Çankaya ve Keçiören’de yaptıkları ankette Akşener’in kuracağı partiye oy vereceğini söyleyenlerin oranı yüzde 20’nin üzerinde çıktı. Bunu ben söylemiyorum, AKP’ye yakın kaynaklar söylüyor. Bir partinin, daha kurulmadan bu oranda ilgi görmesi Türk siyasetinde az görülen bir durum.Kurulduktan sonra kadrosu,programı bu ilgiyi ya daha büyütecek, yahut biraz aşağı çekecektir. Onun için bu beklentileri boşa çıkarmamak gerekiyor. Defosu olmayan,temiz kalmış,henüz karşıtları türememiş bir kadro Türkiye’nin makus talihini değiştirebilir. Kazip şöhretlere,ismi büyük kendisi küçük olanlara, hırsı yeteneğinden büyük olanlara verilecek her pozisyon ,medya gücünü elinde tutan iktidara malzeme olacaktır. Ali Babacan,Mehmet Şimşek gibi isimleri kimse tanımazdı. Sorumluluk aldıktan sonra, toplum onları tanıdı ve şöhret olmamakla yetenek arasında bir bağ olmadığını gördü.
Türkiye iyi gitmiyor. Ekonomide,adalette,yönetimde,demokrasi anlayışında büyük sorunlar var.Yeni bir iktidar borç batağına batmış,camisi,kışlası siyasallaşmış bir Türkiye devralacak. Başkanlık sistemi bütün kurumların içini boşalttı. Tek adam yönetimlerinin tamamında ilk aşama kurumların içinin boşaltılması, yönetimi dengeleyici işlevlerinin yok edilmesidir. Hukukun yerini –keyfiliğin-aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Devlet her alanda S.O.S veriyor. On sekiz adayı savaşsız,nizasız Yunan’a verenler hala ağızlarında Lozan sakızını çiğneyerek –Musul-Kerkük’ü- o zaman kaybettik diyerek bugünkü aciz dış politikaya kılıf arıyor. Türkiye bu sarmaldan kendini buraya getiren kadrolarla kurtarılamaz. Yeni Türkiye,yeni,yıpranmamış,milliyetçi, demokrat kadrolarla kurulur. Türkiye’yi eskitenler,Türkiye’yi kurtaramazlar.