Sevgili okuyucularım, toplum içinde hemen hepimizin yaşadığı ufak tefek tabir ettiğimiz konular vardır. Hayatın hızlı akışı içinde bu konuları es geçiyoruz gibi geliyor bana. Şimdi bazı arkadaşlarımız haklı olarak diyeceklerdir ki bu kadar ekonomik sıkıntıların yanında bu konulara bakacak zamanımız yok ta diyebilirler. Haklı olabilirler ama ben yine de bu ufak tefek konulara ısrarla devam edeceğim.
12 Eylül öncesi cefakâr ülküdaşlarımızdan Hakverdi Satılmış kardeşimizin sosyal medyada yayınladığı bir alıntıyı aşağıya alıyorum. Bu konuya da ayrıca değineceğim. Ben bugün iki konuya dikkat çekeceğim ve sizlerin de empati yapmanızı istiyorum. Bundan 32 yıl önce Londra’da bulunduğumda sokakta sigara içmek yasaktı. Sigara içme bölümleri vardı içmek isteyenler o bölüm içinde sigara içebiliyorlardı. Yine trafikte polis, Ambulans ve itfaiye sireni dışında korna sesi duyamazdınız. Çünkü lüzumsuz klakson çalmak yasaktı.
Yine Londra metrosu 1870’li yıllarda yapılmış ve Londra’nın her tarafını örümcek ağı şeklinde metro ağı ile örmüşler. Bizde ise benim Londra’da bulunduğum yıllarda İstanbul’da sadece yarı metroya benzeyen Aksaray – Esenler Otogarı arasında bir hafif raylı sistem vardı. Allah’a çok şükür yeterli olmasa da şu anda ülkemizde de bayağı metro ağı gelişmeye başladı. Ancak ülkemizde metro kültürü henüz gelişmemiş. Metro kültüründen kastım ise inenlere öncelik tanımak, yürüyen merdivenlerde sağa çekilip sol tarafı boş bırakarak hızlı çıkmak isteyenlere yer vermemek gibi. Bu yürüyen merdivenlerde soldan yol verme kültürü az da olsa İstanbul metrolarında yerleşmiş durumda.
Ama Ankara’yı çok sevmeme rağmen, Ankara metrosunda yürüyen merdivenlerde soldan yürümek isteyenlere yol verme kültürünün henüz tam olarak yerleşmediğini ifade etmek durumundayım. Yine ülkemizde sokakta sigara içme rezaleti tüm hızıyla devam etmektedir. Bir de izmaritlerin uluorta her yere atılmasına asla tahammül edemiyorum.
Bu konuda başımın belaya girebileceğini bile düşünüyorum. Zira birçok kişiye müdahale ettiğim oldu. Sokak sizin çöplüğünüz değil diye ikaz ettiğimde haklısınız diyenlerde oldu. Size ne ben istediğim yere atarım diyenlerde oldu.
Sevgili Okuyucularım. Yukarıda da bahsettiğim ömrünün büyük bir kısmını cezaevinde geçiren cefakâr Ülküdaşımız Hakverdi Satılmış’ın yayınladığı bir alıntıya değinmek istiyorum. Biraz empati yapmanızı istiyorum. Evet ilkokullarında Adab-ı Muaşeret kurallarını öğreten dersler vardı. Aşağıda sıralanan muaşeret kaidelerinin birçoğunun günümüzde işlerliğini kaybettiğini, anlamını yitirdiğini göreceksiniz. Bu yazılanlar da ufak tefek konular olarak algılanabilir. Ama birlikte yaşamaya mecbur olan toplumların bu kurallara uymaları ve bu kuralları geleceğimizi teslim edeceğimiz gençlerimize de öğretmeliyiz diye düşünüyorum.
Hakverdi Satılmış’tan alıntı şöyle:
1960'lı Yıllarda "ADAB-I MUAŞERET" diye bir ders okutulurdu ilkokullarda !..
• Ayakta bir şeyler yiyip içilmez.
• Elleri pantolon cebine sokulmaz.
• Başkasının kusuruyla alay edilmez.
• Emanet eşyalar fazla geciktirilmez.
• Pazarlık yapılırken mal kötülenmez.
• Telefon eden ilk önce kendisini tanıtır.
• Kalabalık yerde çiklet çiğnenmez.
• Hiçbir yere ağızda sigara ile girilmez.
• Sokak ortasında durarak konuşulmaz.
• Kusur yüze karşı açık açık söylenmez.
• Alay ve kötüleme, ima ile bile yapılmaz.
• Yerlere tükürülmez ve çevre kirletilmez.
• Bencillik, ancak çocuklarda ayıplanmaz.
• Aksırırken el veya mendille ağız kapatılır.
• Toplu yerlerde yüksek sesle konuşulmaz.
• Uzun zaman kalan misafirlere bir oda ayrılır.
• Yemek davetinde, yemekler geciktirilmez.
• Sıra olan yerlerde sıraya geçilir, sıra bozulmaz.
• Başkasının yanında ayaklarını uzatarak oturulmaz.
• Bir konu reddederken ciddi ve terbiyeli olunur.
• Başkasının lafı kesilmez, devamlıda konuşulmaz.
• Erkeği olmayan eve, erkeğin ziyareti hoş karşılanmaz
alıntı...
Evet bugünlük bu kadar. Bu ufak tefek konuları hatırlatmaya devam edeceğiz.
TÜRKİYE’Yİ YA SEV YA DA TERK ET. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE