Değerli okurlarım, ülke hiç iyiye gitmiyor. Belki durumun farkındayız, belki değiliz ama gerçekten ülke iyiye gitmiyor, sorunların hangisinden başlayayım hangisini sayayım...
Ekonominin dibe vuruşu,
Her geçen gün artan dış borç,
Sanayinin içler acısı hali,
İhracatın durma noktasına gelmesi,
Zamlar, vergiler, Cezalar,
Hayat pahalılığı,
İşsizlik,
Yoksulluk,
Tarımın çöküşü,
Terör,
Cinayet,
Suriyeliler meselesi...
Bir tane dostumuz diyebileceğimiz ülke neredeyse yok durumda,
Sınırlarımız adeta düşman çemberinde,
Sağına bakıyorsun düşman,
Soluna bakıyorsun düşman,
Batı düşman,
Doğu düşman,
Ülkenin bugünkü geldiği vahim tablo bunun en somut göstergesi durumunda adeta.
Haykırmaktan, bağırmaktan, çırpınmaktan bir hal olduk üretimin olmadığı bir devletin ayakta durması mümkün değildir diye.
Ama Ankara kör,
Ankara sağır,
Ankara dilsiz,
Bakın Türkiye'nin dış borç stokuna, 31 Mart 2019 itibariyle son üç yılda 40 milyar dolar artarak 453.4 milyar dolara, net dış borç stoku ise 277.3 milyar dolar gibi devasa bir kambur oluşturmakta.
Üç yıl öncesine kadar, milli gelirin yüzde 48.7’si kadar dış borç varken, günümüzde dış borçların milli gelire oranı (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) yüzde 60.6 seviyelerenine yükseldi. Yani biz kazanalım elin gavuru yesin.
Sanayide her gün onlarca büyük işletme kapısına kilit vurmakta,
İşsizlik resmi rakamlara göre 5 milyon seviyelerinde, milyonlarca üniversite gencimiz işsiz, geleceğinden umutsuz bir şekilde kaygılı bir yaşam sürmekte.
Yoksulluk desen diz boyun ülkenin neredeyse yüzde sekseni yoksullukla mücadele vermekte.
Tarımın hali içler acısı hali ülke ekonomisinin temel yapı taşlarından en önemlisi olan tarımın durumu ortada.
Adeta çiftçimiz toprağa küsmüş vaziyette.
Çiftçimizi topraktan uzaklaştıran, tarımsal üretimimizi düşüren nedenlerin başında çiftçilerimize dert olan borçlar ve ipotekler gelmekte. Bugün tapusu üzerine ipotek konulan kişi sayısı 1 milyon 964 bin. 2018 yılı sonu tarihi itibariyle Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi 2 milyon 103 bin kişi olduğuna göre; çiftçimizin yüzde 93,3’ünün borcu nedeniyle tarlasında, bağında, bahçesinde ipotek var. Çiftçilerin 160 milyar lirayı aşan borcu bulunmakta. 2002 yılında 2,6 milyon çiftçimiz vardı. 2,6 milyon çiftçinin o günkü borcu 2,5 milyar TL idi. 2018 yılı sonu itibariyle çiftçi sayımız 2,1 milyona düştü. Buna rağmen çiftçinin bugün bankalara 102 milyar 133 milyon 541 bin TL borcu bulunmaktadır. 2018 yılında çiftçi başına 48 bin 548 TL borç düşmektedir. Tarım kredi kooperatifine olan borçların da 14 milyar TL olduğu bilinmektedir. Üstelik çiftçinin mazot, gübre, tohum ve alet-ekipman bayilerine olan borcunu da eklediğimizde çiftçimizin 160 milyar lirayı aşan borcu var.
Ulusal güvenliğimizi tehdit eden terör ve Suriye meselesi çözüm bekleyen en önemli konular arasında yer almakta. Gün geçmiyor ki gencecik bir fidanımızı toprağa vermeyelim,
Gün geçmiyor ki Anadolu da bir ocak sönmeye, feryatlar yükselmeye şehit haberi almadığımız gün yok neredeyse.
Suriyeliler ülke ekonomisinin kamburu durumunda adeta. Kendi vatandaşın aç, sefil ve perişanken, milyonlarca işsiz ve yoksulun varken, 5 milyona yakın suriyeliyi beslemek akıl tutulması değil de nedir.
Kadın cinayetleri tavan yapmış durumda, avukatlık büroları icralık dosyalarla dolup taşmakta. Nerdeyse kredi kartından icralık olmayan vatandaş yok.
Her üç kişiden birisi ya icralık,
Ya kredi bataklığında.
Saraya bakarsanız, ülke güllük gülistanlık,
Siyasilere bakarsanız karınları tok sırtları pek,
Aydınlar duyarsız,
Birkaç sanatçı haricinde diğer sanatçılar vur patlasın çal oynasın modunda,
Hukukçular lal olmuş,
Medya yalaka,
İş dünyası saraya koşulsuz biat noktasında,
Ama olan ülkem yoksuluna olmakta,
Evine bir lokma ekmek götüremeyen işsizlerimize olmakta,
Milyonlarca çiftçimize olmakta,
Bir buçuk milyonu aşan EYT mağdur insana olmakta,
Milyonlarca boşta gezen üniversiteli gencimize olmakta.
Sözün özü ülkemin gidişatı hiç iyiye gitmiyor beyler,
Uyumaya devam ederseniz çözüm arayışına girmezseniz yarın çok geç olabilir,
Çünkü Ankara’nın umurunda değilsiniz ve gemi su almaya başladı bilesiniz.