Ülkü Ocakları, şanlı bir maziye sahip, Türk milletinin bağrından kopan yerli ve milli bir gençlik hareketidir. Ülkü Ocakları, gelecekte “Türk Asrını” inşa edecek Türk gençliğinin iman, aşk, aksiyon ve milli şuurla yetişmesine alan açan bir ocaktır.
Ne yazık ki geçmişte olduğu gibi son günlerde de Sinan Ateş cinayetini bahane ederek bizce belli merkezler tarafından Ülkü Ocakları’na saldırılar artırıldı. Bu karanlık odakların, küresel sermayenin tetikçilerinin, emperyalizmin yerli uşaklarının sergilemeye çalıştıkları şey, kurulduğu günden beri Türk milletinin ümidi ve sigortası olan Ülkü Ocakları gibi milli bir kuruluşumuzu yok etmektir. Bunu 12 Eylül öncesi başaramayan şer şebekeleri değişik zamanlarda defalarca denemiş, bugünde bıkmadan aynı denemeleri tekrarlamaktadırlar. Ağızlarından çıkan ortak havlama sesleri ise hep aynıdır: “Ülkü Ocakları kapatılsın.”
Ülkü Ocakları şanlı bir geçmişe sahip, tamamen milli şuurla kurulmuş bir gençlik teşkilatıdır ve kurulduğu günden beri inancı, vatanı, milleti, bayrağı için büyük bedeller ödemiştir. Ödediği bedeller ise öyle herkesin zannettiği gibi basit şeyler de değildir. Ülkü Ocakları şanlı geçmişinde kutsal davası uğruna her biri bir bayrak olan binlerce mensubunu toprağa vermiştir. Ülkü Ocakları belki de dünyada şehidi en çok gençlik hareketlerinden biridir.
1980 öncesi emperyalist şer şebekeleri ülkemizi ABD’nin, Rusya’nın, Çin’in peyki haline getirmek için çalışırken Ülkü Ocakları bu hayâsız saldırılara dur demek için üzerine düşen vazifeyi yapmış, vatanı, milleti, bayrağı uğruna fedakârlığın en büyüğünü yapmıştır. Canını ve malını vermekten asla çekinmemiş, iç ve dış düşmanlara da vatanın bir karış toprağını çiğnetmemiştir. O dönemlerde kullandığı, “Ne Amerika Ne Rusya ne Çin. Her şey Milliyetçi Türkiye için”, “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın”, ve “Vatan Sana Canım Feda”, “Elde Kur’an, Hedef Turan” vb. sloganları Ülkü Ocaklarının gayesini, hedefini açık biçimde ortaya koymuştur.
Bu uğurda binlerce mensubunu şehit olarak toprağa veren Ülkü Ocakları davası uğruna gözünü kırpmadan da hapishanelere girmiş ve oraları “Yusufiye Medreselerine” çevirmiştir.
Ülkü Ocaklarından rahatsız olan ve kapatılmasını isteyenlere baktığımızda hemen kahır ekseriyetinin Türk ve İslam düşmanı olduklarını gözlemliyoruz.
Ülkü Ocaklarının siyasi partisi her zaman Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. MHP ülkücülerin baba ocağıdır. Ülkü Ocakları ve MHP’de yetişenler ülke ve milletleri için her türlü fedakârlığı yaptıkları gibi onun aleyhine çalışan şer şebekelerini de bertaraf etmesini bilmişlerdir. Ülkücüler bu hususta hiçbir şeyden korkmadığını binlerce olayda ispatlamış iman erleridir.
Ülkücülerin ocakları Ülkü Ocakları ve partileri de her zaman MHP olmuştur. Bu hususta Ülkücü hareketin banisi Başbuğ Alpaslan Türkeş, geçmiş dönemlerde yaşanan bazı kopmalar sebebiyle, “Ülkücülük MHP’de olur. Başka yere gidenler ülkücülüğünü kaybetmiştir.” Şeklinde özetlenen bir açıklama ile meseleye noktayı koymuştur. Bugün “Ben de ülkücüyüm, ben de Türkeşciyim ama başka partileri destekliyorum.” Şeklindeki parazit seslerin bu anlamda hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Ülkemizdeki siyasi çalkantılar ne yazık ki her dönem bazı siyasi cinayetlerin işlenmesine sebep olmuştur. Yine ne yazık ki karanlık mahfiller kendi işledikleri bu cinayetleri çoğu kez şanlı bir maziye sahip Ülkü Ocakları ve MHP’nin üzerine yıkmak için her türlü şeytanlığı denemekten çekinmemişlerdir.
Geçtiğimiz yıl işlenen ve Ülkü Ocakları eski başkanlarından Sinan Ateş’in katledilmesiyle sonuçlanan menfur cinayeti bahane edenler bugünlerde yine eski şeytanlıklarını sergileyerek bu cinayeti Ülkü Ocakları ve MHP’nin üzerine yıkmaya çalışmaktadırlar.
Oyun aynı oyundur. 12 Eylül öncesinde kendi işledikleri cinayetleri Ülkü Ocaklarına yıkmaya çalışan karanlık merkezler bugünde yine sahne almaktadırlar. Hayatta iken Sinan Ateş’e düşmanlık besleyen bu karanlık odaklar güya insanlık adına hareket ettiklerini iddia ederek cinayeti Ülkü Ocaklarına ve MHP’ye yıkmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar.
Ömürlerini Ülkücülere karşı savaşmakla geçiren bu enikler aynı merkezden emir almış gibi son zamanlarda “Ülkü Ocakları kapansın” şeklinde havlamaktadır. 12 Eylül öncesinde başaramadıklarını şimdi başarmak isteyen bu havlama seslerinin Ülkü Ocakları ve MHP için hiçbir değeri olmadığını bütün dünya bilmektedir. Ülkü Ocaklarını kapatmaya onların ağababaları ABD’nin de, İngilizlerin de gücü yetmez ve yetmeyecektir. Çünkü Ülkücü hareket binlerce şehide sahip şanlı bir harekettir. Unutmasınlar ki toprağa düşmüş her şehidin ruhu milyonlarca parçaya ayrılarak milletin fertlerine sirayet eder ve onlara diriliş müjdesi verir. Şehidi bol toplumları yenecek, yok edecek bir güç henüz icat edilmemiştir.
Son zamanlarda ortalıkta duyulan bu havlamalara Ülkü Ocakları Başkanı ve MHP lideri en güzel cevabı vermişlerdir.
Bu çerçevede Ülkü Ocakları Başkanı, Ahmet Yiğit Yıldırım yaptığı açıklamalrda özetle bu karanlık merkezlere gereken cevabı vermiştir:
“Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in kahraman neferleri Türk milletinin aleyhine kurgulanan hiçbir karanlık oyuna boyun eğmeyen, hiçbir tehdide diz çökmeyen iman erleridir. Milliyetçi Hareket; kendilerine ihtiyaç duyulan her anda ortaya çıkarak millet ve vatan sevgisinin sınavını şehadet ve mahkûmiyet karşısında verebilmiştir. Şehit kanlarıyla filizlenmiş üç hilalimizin gölgesinde şahsiyet kazanan ilk fırsatta ise ihanet yüzünü açığa çıkaran, Ülkülerimizi, Ocağımızı söndürmek için sıraya girenler; şehitlerimizin aziz hatırası olan davamızın burcunda ve bizim nezdimizde ilelebet yok hükmündedir. Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve şehitlerimizden aldığımız bu kutlu emaneti Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin öncülüğünde şan ve şeref ile daima ileriye taşıyacağız.”
MHP Lideri Devlet Bahçeli de Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfının düzenlediği toplantıda Ülkü Ocaklarına ve MHP’ye havlayanlara gereken cevabı vermiş ve yapılan saldırıların kimler tarafından iyi bilindiğini de açıklamıştır. Bahçeli uzun konuşmasında özetle şu mesajları vermiştir:
“Türk gençliği istikbal beyannamemizdir. Türk gençliği istiklal bereketimizdir. Türk gençliği irade bedestenimizdir. Milliyetçi-Ülkücü gençlik ise Türk gençliğinin özü, özgüveni, özdeğeri, ölü toprağını silkeleyip atan serdengeçti yüreğidir. Ülkü Ocakları’nın hakkı, halkı ve hakikati gözeten; iman, ahlak, vatan ve millet sevgisiyle temellenmiş; kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliği mücadelesinden rahatsızlık duyanların yalan ve iftira çıtasını yükseltmesi son derece doğaldır. Eğer varlığınızdan birileri ürküyorsa, fitne-fesat okları devamlı üzerinize geliyorsa, baskı ve kuşatma altına alınmak isteniyorsanız, biliniz ki yolunuz doğru, önünüz açıktır. Yeter ki, birlik ve bütünlüğünüzü zaafa uğratmayınız. Yeter ki, duruşunuzdan, duyuşunuzdan ve dirayetinizden taviz vermeyiniz.
Ülkü Ocakları kurulduğu ilk günden buyana pek çok haksız ve hayâsız suçlamaya maruz kaldı. Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine diş bileyen, cephe açan, husumet duyan ne kadar grup, oluşum ve müfteris emel sahibi varsa karalama yarışına girdi. Ülkü Ocaklarında yetişmiş birisi olarak elbette her şeyin tanığıyım. Ancak unutulan bir gerçeği hatırlatmak da bir dava görevimdir. Ülkü Ocakları Türk milletinin aşılamayacak hisarı, yıkılamayacak kale duvarı, teslim alınamayacak kahramanlık timsalidir. Esasen karanlık hedefin odağında, Ülkü Ocakları’ndan ziyade Türklük ve Türk milleti yer almaktadır.
İşgal ve ihanetin tedavülü ve tezahürü maksadıyla yol temizliği yapmak için kollarını sıvayan iç ve dış mihrakları her mevzide karşılayan, alayının uykularını kaçıran, hatta çılgına çeviren Ülkü Ocakları’dır. Bu tarihi misyondan huzursuz olanların hepsi Türk düşmanlığının kümesinde toplanmışlardır.
Bugünlerde Ülkü Ocaklarını kötülemek için kuyruğa girenlere, suç örgütü muamelesi yapanlara, kutlu varlığına gölge düşürmek için çırpınanlara baktığımızda, hepsinin amaç ve arayışını görüyoruz. Küresel ve bölgesel krizleri Türkiye’ye ihraç etmek için yanıp tutuşanların önünde iman ve irade duvarı gibi yükselen, şer odakları şaşkına döndüren Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi’yle ilgili estirilen isnat ve ithamların hepsi ayağımızın altındadır.
Türk milletinin tarih boyunca akıl, bilek ve gönül gücüyle ilmik ilmik dokuduğu tüm değerlerin nişanesi Ülkü Ocakları’dır. İslam medeniyetinin inanç membaından süzülerek damıtılan tüm hazinelerin haznedarı Ülkü Ocakları’dır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in veremeyeceği hiçbir hesap yoktur. Ne Milliyetçi Hareket Partisi ne de Ülkü Ocakları onun bunun kum torbası olamaz.
Ülkü Ocakları fikir ve düşünce yapımızda hayat boyunca taşıyacağımız bir mensubiyet kıvancıdır. Ülkü Ocakları, ihtiyaç olan her anda ortaya çıkarak bayrağı yükseltmiştir. Bu kudret, inanç, yürek ve şuur hepinizde vardır. Korkacak, çekinecek, ürkecek hiçbir şeyimiz yoktur. Tarafımız doğru, alnımız pak, yönümüz haktır.
Önümüze bakacağız, bozguncuların ayak oyunlarına itibar etmeyeceğiz, karanlık senaryoları yırtıp atacağız, tehditleri zamanında okuyup kaynağında etkisiz hale getirmek için saflarımızı sıkı tutacağız ve birbirimize canla, başla sahip çıkacağız.
Merhum Başbuğumuzun iki emaneti olan Milliyetçi Hareket Partisi’yle Ülkü Ocakları her daim var olacak, milli ve tarihi hizmetlerine sonuna kadar devam edecektir.”
Ülkü Ocaklarında yetişen, bu yolda mücadele ederken 3 kez cezaevine girmiş, bombalı ve silahlı saldırıda iki kez yaralanmış biri olarak dün olduğu gibi bugünde mazisi temiz, binlerce şehidi olan şanlı Ülkü Ocağımıza yapılan hayâsız saldırıları, duyulan çatlak sesleri kesmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu karanlık merkezlerin bilmesini istiyorum.
Ülkü Ocaklarını kapatmaya ne ABD’nin, ne de onun eniği olan hiçbir karanlık merkezin gücü yetmez. Ülkü Ocakları Türk milletinin teminatıdır, sigortasıdır ve Türk milleti var olduğu müddetçe var olacaktır.