Hayırsız Ada sadece bir kayaydı. Dikili tek bir ağaç bile yoktu ve 80.000 köpeğin feryadı söylendiğine göre geceleri İstanbul'dan bile işitilir olmuştu. Sesler birkaç gün sonra kesildi, zira yaşayabilmek için birbirlerini yiyen köpeklerden artık bir teki bile hayatta değildi...

Sokak hayvanları ile ilgili yasa maddeleri ve gelişmeler kamuoyunun dikkatle izlediği başlıklar arasında yer alıyor. Türkiye bu soruna çözüm arayışında yeni bir düzenleme üzerinde çalışıyor. AK Parti İngiltere, İtalya ve Portekiz gibi ülkelerin uygulamalarını inceleyerek sahipsiz köpeklerin belirli koşullar altında uyutulmasını öngören bir yasa taslağı hazırladı.  "Sokak köpeklerinin uyutulması " ifadesi konuya duyarlı kişilerin merak ettiği kavram.

Bu yasa taslağına göre belediyeler barınaklardaki köpeklerin fotoğraflarını çekerek internet üzerinden sahiplendirme ilanları yayınlayacak, eğer bu köpekler 30 gün içerisinde sahiplenilmezse enjeksiyon yoluyla uyutulacaklar. Bu süreç uyutulan köpeklerin yerine barınaklara yeni köpeklerin alınmasıyla devam edecek.

Peki bu insani bir davranış mı? Yoksa bu yolla köpeklerin sonu getirilmek mi isteniyor?

En can alıcı soru da "İslami bir uygulama" zihniyetli bazı dinbazların bir oyunu mu?  Yoksa görevini ihmal eden yerel yönetimlerin mi?

Hatta köpek maması üreticilerinin çıkar kavgası mı?

Kamuoyunu meşgul eden konu ile ilgili önce köpeklerin hangi familyaya ait olduğu Türk ve İslam anlayışındaki yeri ve HAYIRSIZ ADA'YA UZANAN YOLCULUK konusuna kısaca açıklama getirmek istiyorum.

Köpek (Canis Lupus familiaris) köpekgiller (Canidae) familyasına ait, görünüş ve büyüklükleri farklı 400'den fazla ırkı olan etçil bir memelidir.

Bozkurt'un (C. Lupus) alt türlerinden olan köpek; tilki ve çakallarla da yakın akrabalardır.

Türkler canlı cansız bütün yaratılanlarla barış içerisinde yaşarlar, bunlara köpekler de dahil. İslamiyet inancına göre ev içerisinde beslenmesi "haram" kabul edilen köpekler için farklı görüşler mevcuttur.

Kehf Suresi 22 ayet (sonra gelen kuşaklar) diyecekler ki; "üçtüler onların dördüncüsü köpekleridir" Ve "beştiler onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu) Bilinmeyene yani (gayba) taş atmaktır. "yedidirler onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. Kur'an hükümleri için Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'e (Sav)yaşayan Kur'an denildiği için; Kehf Suresi 22 ayetin hilafına davranarak köpeği "necis" tanımlaması mümkün müdür? Buhari'den nakledilen bu hadis ve diyanetin fetvasının yeniden değerlendirilmesi gerektiği hususunu düşünenlerdenim! Diyanet "zorunlu hallerde, kendisine İhtiyaç hissedilmesi halinde " evin içinde köpek beslenebilir demektir. Kanaatimce Bu "necis" ifadesiyle çelişmektedir.

Hanefi ve Şafii mezheplerine göre de farklılıklar mevcuttur. Hanefi mezhebine göre köpeğin kuru vücudunun elbiseye temasında bir sakınca yoktur, namaza da engel değildir. Ancak, Şafii mezhebine göre köpeğin değdiği her yer necistir. Yıkanmadan namaz kılınmaz.

Oysa imam Şafii İmamı Azam Ebu Hanife'nin öğrencisi olan İmam Muhammed'in öğrencisidir. Bu kadar keskin fark?

Bu konuyu din adamlarına ve diyanete bırakarak tarihimizdeki sokak köpeklerinin serüvenine bir göz atalım...

Fransız edibi Alphonse LAMARTINE ülkesine sunduğu raporda şöyle diyor; "Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar ister kuşlar ya da köpekler Tanrı'nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar. Hayvanseverlikleri bizde terk edilen ya da zulüm gören bu zavallı türleri de kucaklıyor. Köpeklerden korkan casuslarımız, geceleri mahallelerde bekçilik yapan sokak köpekleri yüzünden, gerektiği gibi bilgi toplayamamakta ve bu soruna çözüm bulunamazsa yeterli istihbaratın toplanması mümkün görünmemektedir."

İşte bu raporun üzerinden kısa bir süre geçmesinin ardından Fransız Doktor REMINGES Talat Paşa'nın huzuruna çıkarak İstanbul'daki bütün köpeklerin toplanarak "Batılılaşmak için" bunlardan kurtulmaları gerektiğini söyler. Hatta ekonomisi zor durumda olan Osmanlı'nın bu köpekleri satarak binlerce Frank kazanmasına da aracılık etmeyi teklif eder. Nitekim turist adı altında İstanbul'a gelen bir İngiliz casusunun da sokak köpeğinden kaçarken yüksekten düşerek ölmesi üzerine, İngiltere'nin ültimatom vermesini de fırsat bilerek köpekleri toplatma kararı alınır. Halk bu karara öfkelenir ve Hayırsız Ada'ya sürülmek üzere rıhtımda kafeslerle toplanan köpekler, gece yarısı semt delikanlılarının yaptığı baskınla kurtarılsa da tekrar toplatılıp adaya sürgün edilirler. Köpeklerin adada açlıktan ölmeye başlamasının ardından doktor REMINGES ve onları satın alacak şirket bir anda ortadan kaybolur. Tüm İstanbul adadan gelen köpek feryatlarıyla inerken halk ayaklanarak sağ kalan köpekleri tekrar İstanbul'a getirirler.

Fatih ile birlikte İstanbul'a giren köpekler; İslam dinince evde beslenmelerinin "mekruh" olduğuna inanılarak sokaklarda beslenmiş ve Tanzimat Dönemi (Abdülmecid) ile birlikte toplatılmıştır. Köpeklerin toplatılması ve sonrası İstanbul'un birçok yerinde yangınlar çıkmış ve İstanbul'un yarıya yakını yanmıştır. Ahali bu yangının; geceleri sokakları bekleyen ve yabancıları sokağa sokmayan köpeklerin toplatılması ile ortaya çıkan sabotaj ve köpeklerin "ahı" olarak değerlendirmiştir. Nitekim Saray da sabotajcıların sokaklara elini kolunu sallayarak girdiğinden emin olmuş ve köpekleri geri getirmiştir.

 Bu kısa dönemde; İngiltere ve Fransızların hedefi haline gelen sokak köpeklerinden 80 bine yakını telef olmuştur. Abdülhamid'in tahta geçmesi ile "Sokak Hayvanları" rahat nefes almıştır. Abdülhamit "hayvanlar bize Allah'ın emanetidir" diye onları koruma altına almıştır.

Yüzyıllardır sokaklarımızda köpekler var olmuş, yer yer tatsız olaylar yaşansa da neticede bizimle uyum içerisinde yaşamışlardır.

Son 5 yıldır borç batağına saplanan belediyeler; kısırlaştırma, barınak ve gıdaya yeteri kadar bütçe ayıramadıklarından sokak köpeklerinin nüfusunda belirli bir artış ortaya çıkmıştır. Bu da beraberinde bazı sorunları getirmiş olsa da bu sorunların; ufak bir bütçe ayrılarak, on binlerce veteriner hekimimizin çabalarıyla, kısa sürede üstesinden gelinmesi mümkündür.

Şura suresi 30. ayet; "başınıza gelecek her felaket, kendi yapıp ettiklerinizin bir ürünüdür. Bununla beraber Allah pek çoğunu bağışlıyor...” (Bayraktar Bayraklı meali)

Geçmişte "köpeklere zulüm ettiniz, Allah bizi cezalandırdı" ifadesine bugün de "fakirler külfet, yaşlı ve emekliler ekonomiye zarar" diye düşünenler ...

Şura Suresi tüm açıklığı ile duruyor!

Sokağı Paylaş Platformu’na teşekkür ederiz.