Neden geldim Amerika'ya

Gelmez olayidim

Tutuldum galdım avare

Şimdi bin kere pişmanım

Fakat geçti ah ne çare

Ahhh gelmez olaydım

Ahhh görmez olaydım

Tek seni şirin Amerika

Görmez olaydım, gelmez olaydım

Bandırma'nın kış Denizi

Gemileri dizi dizi

Merhametsiz, insafın yok mu?

Niçin mahzun ettin sen bizi.

Ahh kaçmaz olaydım

Ahh aşmaz olaydım

Tek seni cilveli Bandırma

Kaçmaz olaydım Aşmaz olaydım.

Akhilleas PULOS

Bu şarkının kulağımıza Akhilleas PULOS'la gelen yankısında 20. yüzyıl başlarında, doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalanların, duyulmamış ve duyulsa da unutulmuş acıları var. Bu acıları geçmişte yaşatmak için planlar yapan ve bu planları kusursuz bir şekilde uygulayanlar; bugün de aynı planların devamı olarak dünyanın kaldıramayacağı tür acıları yaşatmaya devam ediyorlar. Bunlara dur diyecek zamanın gelip de geçtiğinin farkında olan insanlık, ne zaman harekete geçecek merak ediyor ve kaldığımız yerden konuya açıklık getirmek istiyorum. Geçen hafta ki yazımda misyonerlik faaliyetlerinin kilit kolejlerinden   Harput Koleji’ne değineceğim hususunu arz etmiştim.

O zaman gelin de hikayenin en başına gidelim; Prof. Dr. Muhammed Beşir AŞAN’ın (Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi) Elazığ Valiliği tarafından hazırlanan 1998 Elazığ yıllığı için hazırlanan makale ve Sayın Orhan KILIÇ beyefendiye ait "Harput Yollarında" adlı dergideki Harput'ta Amerikan Misyonerleri isimli makale ...

Bu iki kaynaktan faydalanarak Harput'ta Amerikan Misyonerleri ve Harput Amerikan Koleji ile ilgili bilgileri size arz etmeye çalışacağım.

Harput'ta Amerikan misyonerlerin Osmanlı Devleti'ndeki faaliyetlerinin bir bölümü Doğu Anadolu'da stratejik bir mevkiye sahip olan Harput'ta ortaya konmuştur. Harput aynı zamanda bölgede yaşayan; Ermeniler, Süryaniler, Müslümanlar ve çok az sayıda Rum nüfustu. Gregoryan, Katolik, Protestan mezheplerine sahip bu nüfus tüccardı ve bu tüccarlar Diyarbakır, Van, Adana, Bitlis, Erzincan gibi vilayetlere mal sattıkları gibi; Rusya, İran, Fransa, Amerika gibi ülkelere de deri, buğday, şarap, halı, kuru meyve ihraç ediyordu. Bu dönemde Harput esnaflarının namı tüm dünyaya yayılmıştı.

Harput'ta; Yemeniciler Çarşısı, Semerciler Çarşısı, Kuyumcular Çarşısı, Deri imalathaneleri, Tabakhaneler, İpek Böcekçiliği, Halı Dokumacılığı gibi meslek gruplarında çarşılar oluşmuştu.

 Misyonerlerin Harput'u bir misyon üssü ve merkez olarak seçmesinin sebeplerini şöyle sıralamak mümkündür.

            * Harput Sancağı ve daha sonra Mamurat-ül- Aziz vilayeti olarak adlandırılacak bölgede yoğun bir Ermeni nüfus yaşıyordu.  Bu Ermeni nüfus misyonerlerin birinci derecede ilgi alanına giriyordu

            *  19 yüzyılın sonları ve 20 yüzyılın başlarında Mamurat-ül Aziz vilayetinin nüfusu ile ilgili olarak çeşitli kaynaklardan alınan bilgilere göre bütün vilayet bazında nüfusun analizi yapıldığında, Ermeni nüfusunun Müslüman nüfusa oranı %12-19 arasında olduğu görülmektedir (bu oran Harput'ta %38-39’dur)

            * Harput ve çevresinde nüfusları 1000 ile 5.000 arasında değişen 60'tan fazla köy vardır. Bu köylerin Harput'a uzaklıkları en fazla 1-2 saat çekiyordu. Bu yüzden misyoner faaliyetleri bakımından ideal bir konuma sahipti, köylere çıkan bir misyoner çalışmalarını yapıp aynı gün içerisinde Harput'taki misyoner merkezine dönebilirdi.

            * 1847 yılında faaliyetlerin tek bir merkezden yani İstanbul'dan yönetiminin güçleşmesi yüzünden doğuda merkezi bir görünüm arz eden Harput, doğu bölgelerinin misyoner üssü olarak uygun görülmüştür.

            * Harput misyonerlerin üzerinde çalışacakları Ermeni toplumunun, diğer bölgelere göre daha yoğun yaşadığı bir coğrafyanın merkezinde bulunuyordu. Aynı zamanda Mezopotamya'nın Kuzey kapısı niteliğindeydi. Bu bakımdan stratejik bir önemi vardı.

            * Misyonerler arasındaki yaygın bir inanışa göre Harput İncil'de (Cennet) Eden diye geçen bir yerdi. Diğer bir deyişle misyonerler Harput'u cennet bahçesi ve uygarlığın doğduğu yer olarak kabul ediyorlardı.

Yukarıda sıraladığımız bu sebeplerden dolayı; Amerikan, Alman ve Fransız misyonerler Harput'a gelerek mezheplerine taraftar bulmak ve mensubu bulundukları emperyalist devletlerin siyasi hedeflerine ulaşması için çalışmalar yapmışlardır.

Anlatı kayıtlarına göre önce Amerikan daha sonra Fransız ve Alman misyonerler Harput'a gelmişlerdir.

Amerikan misyoner teşkilatı BOARD 1851 yılında o zaman İzmir'de bulunan George W DUNMORE (George H. DUNSMAN) ve eşini Doğu Anadolu Bölgesi'nde bir inceleme gezisi yapmak için görevlendirmiştir. Ermenilerin üzerinde ve bölgenin durumu hakkında araştırmalar da bulunan DUNMORE ve eşi 4 yıl süreyle Diyarbakır'da kalmış burada Türkçe konuşmayı öğrenmiştir. (Diyarbakır-Amet Kürt diyarıdır diyenlere duyurulur) daha sonra Diyerbekir'in sıcak ve nemli olması ve yaygınlaşan kolera ve sıtma hastalığı nedeniyle Harput'a gönderilmişlerdir.

DUNMORE, Harput'tan Boston'a gönderdiği raporlarda "Harput Ovası Anadolu'da gördüğümüz en zengin ve misyoner çalışmaları bakımından en elverişli, en umut vaat eden ovadır" demekteydi.

1855'te DUNMORE ve eşinin Harput'a gelmesinden sonra 1857 yılında misyoner Teşkilatı BOARD İstanbul'da aldığı karar gereğince, Trabzon'da bulunan ve karısı ile Amerika'dan yeni gelen CROSBY   H.  WHEELER ile karısını da Harput'a tayin etmiştir. Bu gelen misyonerler arasında Herman N. BARNUM da bulunmaktadır.

Amerikan misyonerlerin Harput'a geldikleri ilk günlerde Harput halkı ve özellikle de Ermeni Apostoliklerce sıcak ve samimi bir ilgi görmemişlerdir. Şöyle ki; ilk misyoner DUNMORE Boston'a gönderdiği ilk raporların birinde "Harputlu Hristiyanlar bize o kadar düşman ki bir gün sokaklarında köpek gibi ölebilirim" ifadesini kullanıyordu.

BARNUM’un da DUNMORE destekleyen ilk günler hakkındaki tespitleri ise şöyleydi;

Burada! Harput'ta eğitim çok ilkel, kız- kadın eğitiminden bahsetmek mümkün değil" diyordu. Doğrusu da buydu. Harput'ta kadın- kız eğitimi diye bir şey bilinmiyordu halkın çoğu (misyoner bayanların ısrarla okumaya razı ettikleri birkaç kız ve kadın hariç) bu durumu önemsemiyordu.

Gerek DUNMORE ve gerekse de BARNUM’un kastettiği eğitimsiz halkın merkezinde sadece Ermeniler olmasına karşılık, Türk ve Kürt toplumlarında da eğitimden söz edilemezdi.

Ermeniler, Müslüman kesim ve özellikle de Türkler misyonerlere pek sıcak bakmıyorlar ve hatır ilişkileri dahi kurmuyorlardı. Bu davranış biçimiyle de misyonerlere itibar etmedikleri anlaşılıyordu. Ermenilerin kendilerine sıcak bakmamalarının (düşman gibi) sebepleri için ise mezhep farklılığı ifadesini kullanıyorlardı.

Her gelen yeni gün misyonerlerle ilişkiler ılımlı bir atmosfere girdi ancak Ermeni Gregoryan Kilisesi ile Protestan kilisesi arasında soğukluk devam ediyordu.

1858 yılında eşi rahatsızlanan DUNKORE Amerika'ya geri döndü. Bu tarihten sonra WHEELER ALLEN ve BARNUM Harput'ta 37 yıl birlikte çalışmışlardır.

DUNMORE'den sonra C. H. WHEELER başkan, N. H. BARNUM ise yardımcılığı görevini yürütmüşlerdir. Bu arada WHEELER kızını BARNUM ile evlendirmiştir. 1878 yılına kadar başkanlığı aktif şekilde yürüten WHEELER, Fırat kolejini kurduktan sonra rahatsızlığı dolayısıyla görevini BARNUM'a devretmiştir.

Fırat Koleji Başkanı aynı zamanda misyonerlerin de başkanı sıfatını taşıyordu.

1879-80 yıllarında görevi vekaleten yürüten BARNUM aynı yıllarda vilayet Maarif Komisyonu Azalığında da bulunmuştur. Daha sonra 1881'de Vermant Midlleburg Kolej ve Hastford Theolological Saminary mezunu olan James LEVI Boston Kolej başkanı olmuş, ancak o da DUNMORE gibi karısının hastalığı sebebiyle dönmek zorunda kalmış ve 1927 yılına dek 34 yıl sürdüreceği Amerikan BOARD sekreterliğine atanmıştır.

H. N. BARNUM 1894-1902 yıllarında Harput'ta kalıp Frank GATES ile birlikte Fırat Koleji başkanlığını yürütmüştür.

Frank Gates 1881 yılında Türkiye'ye gelmiş (24 yaşında) ve Mardin'de kendisinin Arapça öğretmenliğini yaptığı bir Erkek Lisesi kurmuştu. Mardin'de iken" kimse yaşadığı ülkenin dilini öğrenmeden o ülkede yaşamamalı "diyerek Türkçede öğrenmişti. Frank Gates 1902 yılında İstanbul Robert Koleji başkanlığına tayin edilmiş ve 1902-1910 yıllarında Harput'taki kolejin başkanlığını Henry RIGGS yürütmüştür. Henry RIGGS, BARNUM'un kızıyla evlidir ve Henry'nin anne ve babası da misyonerdir. Henry RIGGS ehil bir mekanikçidir. Kolej binalarının genişletilme ve Sanat atölyelerinin yapım çalışmaları onun zamanındadır. Osmanlı memur ve aydınları ile iyi ilişkiler kurmuştur.

Kolejin son başkanı Henry RIGGS'in kardeşi Ernest RIGGS'tir (1910-1915)

Yukarıda saydığımız şahısların yöreye gönderilişleri, yöre halkı ile ilişkileri ve faaliyet gösterdikleri bölge geçişleri dikkate alındığında misyonerlik faaliyetinin bir dantel gibi kusursuz işlediği görülmektedir

Bu misyonerler: Harput Elazığ Amerikan Koleji'nde, BOARD teşkilatının yönlendirdiği misyonerler aracılığıyla; bölgede bulunan azınlıkların olsun, Müslümanların olsun sosyal yaşantılarına birçok yenilikler getirmişlerdir. Amerikalıların Harput'a gelişi, Amerikan misyonerlerinin Amerikan Koleji için Harput'ta Şehroz Mahallesi'nde ilk önce birkaç bina satın almasıyla başlar. Amerikan misyoner cemiyetleri tarafından çok ciddi imkanlar sağlanarak ilerleyen zamanlarda alınan binaların sayısı artar kısa zamanda Amerikan Kolej sahası 60.000 metrekareyi bulur. Yapılan binalar oldukça modern yapılardır. Şehroz Mahallesi'nde bina satın alınarak kolej binaları yapıldığından, bu tarz alımlar kolejin birbirinden bağımsız binalardan oluşmasına neden olmuştur. Kolej Harput dağ kapı dışında mezraya çok hâkim bir tepede yapılmıştır. Sur dışında yer alan bu Kolej, sur içindeki mahallelere göre oldukça yeşil bir alandır.

Bu girişimde maddi olanakların geniş olması yıllık ödeneğin belirlenerek, bu ödeneğin özellikle Amerika'dan karşılanması 1800'lü yılların ikinci yarısında Harput'ta mükemmel denilecek bir eğitim örgütlenmesine gidilmesine neden olmuştur. Misyonerler hiçbir masraftan kaçınmayarak Harput'taki geleneksel sivil mimariye uygun bir tasarım içeren kolej binasını yapmışlardır. Bu özelliklerinden dolayıdır ki Harput Koleji gerçekten incelenmeye değerdir. Harput'da en fazla iki katlı binalar yapılırken kolej binası 4 katlı ve kat yükseklikleri oldukça fazla olup 5 metreyi bulur. Binalarda çıkmaların yapılması Harput evlerinden etkilenerek yapılan bir tasarımdan başka bir şey değildir. Bu tasarım anlayışı Harputlu ustaların etkisinin de olduğunun göstergesidir.

Binaların yapımında Harput evlerinde olduğu gibi arazinin eğimine göre kod kazanmak ve binada; ahır, samanlık, kiler gibi Harput evi için çok önemli olan alanların oluşmasını sağlamak için de istinat duvarlar yapılmıştır!

Bu mantık kolej inşaatında da yapılmış, böylelikle binalarda hem su basamağı oluşturarak binanın nemden ve dış etkenlerden korunması sağlanmış hem de binaların düzgün bir zemine oturması gerçekleştirilmiştir. Ayrıca oluşturulan bu mekanların yine Harput evinde olduğu gibi ahır, kiler olarak kullanılması sağlanmıştır.

Harput Koleji'nin kurulduğu Şehroz Mahallesi'nin arazi eğiminin fazla olması binaların kurulduğu sahadan maksimum şekilde yararlanmak için, o bölgedeki zemin yapısının taş, kaya zemin olmayıp daha yumuşak bir toprak olmasından dolayı zemin emniyetini artırmak için, istinat duvarlarının da yapıldığını görmekteyiz. Taş duvar olarak yapılan bu istinat duvarları, maalesef, zamanla yıkılıp sökülmüştür. Kolej sahası içindeki binaların damlı olanları kolej yöneticilerinin kaldığı evlerdir.

Asıl kolej binalarında ise kurşun ve çinko malzemeye dayalı çatı yapılmıştır.

Amerikan kolejlerinin eğitim hayatına başlamasıyla;

             * Bu kolejde Harputlulardan başka çevre illerden; Bingöl, Arapgir, Kemaliye, Dersim, Erzincan ve Diyarbakır'dan gelen Ermeni ve Süryani yatılı öğrenciler eğitim görüyorlardı. Kolej bünyesinde yurt ve aşhane vardı.

             * Kolejde kimsesiz çocuklar için yetimhane yapılmıştır. Bu yetimhanelerde 177 kız,122 erkek kimsesiz çocuk kalıyor ve kolejde eğitim görüyorlardı.

            *Şehroz Mahallesi'nde var olan kilise yerine daha büyük kilise yapılmıştır. Kolej bu kilise çevresinde gelişerek genişlemiştir.

            *Kolej binalarında gösteri yapmak amacıyla müsamere ve konser salonları yapılmıştır.

Kolej bünyesinde bir orkestra kurulmuştur. Konserler verilmiştir. *El işi dersleri için atölye salonları yapılmış, resim, dikiş-nakış, İpek böcekçiliği, marangozluk gibi her alanda kurslar düzenlenmiştir .

            *Şehroz Mahallesi'nde sadece kolej binaları yapılmamış yaz ve kış aylarında kullanılmak üzere öğretmenlerin oturacağı lojmanlar yapılmıştır.

            *Okul bünyesinde revir yapılmış bu revirlerde sağlık derslerinde staj yapma imkanı sağlanmıştır. Bu revirlerde hemşire ve tıp araştırmacısı yetiştiriliyor ve bu hemşireler hastanelerde görevlendiriliyordu. 

            *Kolejden mezun olan öğrencilere; Yüksek Öğrenim yapmaları için başta Amerika olmak üzere birçok ülkede yüksek öğrenim bursları sağlanmıştır.

            *Rüzgar enerjisinden yararlanılarak bir su deposu yapılmış ve bu depo sayesinde sıcak yaz aylarında soğuk su temin edilmiştir.  *Binalar Harput mimarisine uygun tasarımlar yapılarak inşa edilmiştir.

  Kolejde karma eğitim yapılmaz, kız ve erkek öğrenciler ayrı sınıflarda eğitim görmüşlerdir.

Kolej eğitiminde modern yöntemler kullanılarak, ilköğretimden yükseköğretime kadar tüm eğitim bu okulda verilmiştir.

Kolej sadece Harput'a değil tüm bölgeye hitap eden bir eğitim kurumu hüviyetindedir. Bazı Müslüman ailelerin çocukları da bu kurumlarda eğitim görmüştür.

Kolejde öğrencilerin dışında ev kadınlarına ve esnaflara yönelik eğitimler de verilmiştir. Ev kadınlarına; dikiş, nakış, dokumacılık, dericilik ve müzik dersleri verilmiştir. Müzik eğitimi alan aileler müzik aletlerini çalmayı öğrenmiş ve kolej bünyesinde bir müzik grubu da kurulmuştur. Grubun müzik aletleri Avrupa'dan ve Amerika'dan getirilmiştir.

Genelde; İngilizce, Fransızca ve Ermenice yabancı dil eğitimi verilen kolejde ayrıca cebir, edebiyat, Ermeni tarihi, teoloji, felsefe, sosyoloji ve sağlık dersleri de verilmiştir. Böylesine kapsamlı çalışan bu misyoner okullarında 1900 yılı başında öğrenci sayısı 1400 kişiyi bulmuştu.

Kolejde bu kadar öğrenciye eğitim verecek öğretmen kadrosunu bünyesinde tutmak için de okul İdaresi birçok tedbirler almıştır. Öğretmenlere kolej sahasının bulunduğu mahallede lojmanlar tahsis edilmiştir.

Yaz aylarında öğretmenlerin dinlenmesi amacıyla Harput Selvi bahçelerinde yazık evler yapılmıştır.

Harput'ta arazinin sınırlı olması, ekilip biçilmesine uygun olmaması Harputluların Harput çevresinde ve mezrada sulu arazilere yönelmesine sebep olmuştur. Bu yerleşim yerlerinden biri de Selvi bahçeleridir. Selvi bahçeleri Harput'un kuzeybatısında oldukça yeşil bir bölgedir. Bu sulu bahçelerde, hem öğretmenlerin sebze ve meyveleri yetiştiriliyor hem de yeşil bahçeleri ve havuz başlarıyla dinlenme yeri görevini görüyordu. Bu bahçeler yazlık evlerin dışında Amerikan Koleji'nde görev yapan öğretmenlerin ölümünden sonraki son istirahatgahları olarak (mezarlık olarak) da kullanılmıştır.

Bazı arkadaşlarımızın eğitim faaliyetleri ile ilgili bu modern çabanın olumlu olarak değerlendirilmesi düşüncesine katılmakla birlikte, Anadolu'da gavur imam yetiştirmek amacıyla misyoner faaliyetlerini bir örtü olarak kullanan Emperyalist güçlerin bu faaliyetlerini, kısaca ajanlık faaliyetleri olarak değerlendirilmesinin de göz ardı edilmemesi gerektiği düşüncesindeyim.

Bu faaliyet, hangi dinin mensubu tarafından yapılırsa yapılsın; bölge insanını devşirme ve kendi amaçları için kullanma çabasından başka bir şey değildir.

DEVAM EDECEK...