15 Temmuz'un üzerinden 4 yıl geçti.Türkiye hala darbe travmasından kurtulamadı. 16 Temmuz sabahı Türkiye hangi duygular içindeyse, bugün de aynı duygular içinde. Aradan geçen süre içinde çok şey değişmedi, bu biraz da iktidarın böyle olmasını istemesinden kaynaklanıyor.
Darbe iklimini uzatmak -her türlü- anti-demokratik düzenlemeyi meşrulaştırıyor. Çünkü darbe var dediğiniz zaman bütün akan sular duruyor. Üstelik o darbe, böyle kanlı ve ardında bir sürü mağdur bırakmışsa bu meşruiyet daha kolay sağlanır.
Darbenin üzerinden 4 yıl geçti ama daha bir çok meçhulleri var.Bugün arka planı bilinmeyen bir çok şeyin zamanı geldiğinde aydınlanacağını düşünüyorum. Ancak bir muhasebe ve değerlendirme için 4 yıl yeterli bir zamandır.
Olayı hala bir tiyatro gibi gören veya göstermek isteyenler var. 250 kişinin öldüğü bir büyük kalkışma asla müsamere gibi takdim edilip,küçültülemez. Bu tip sunumlar darbenin sorumlularını belirsizleştirerek, darbelerle mücadeleyi anlamsızlaştırmak maksadıyla yapılıyor. Algı, olgunun önüne geçerse amaçlarına ulaşmış olacaklar...
Doğru olan, kalkışmaya komplo teorilerinin gerçekten uzaklaştıran gözlüğü ile bakmak değil, olanı olduğu gibi görüp, vakıa üzerinden analizler yapmaktır.
15 Temmuz'un bize söylediklerini bir kaç açıdan değerlendirmek mümkün: Önce FETÖ olarak kodlanan Gülen yapılanması açısından bakalım:
-Bir defa dini hizmet iddiasıyla ortaya çıkan hiç bir hareket asla bu ölçüde siyasete bulaşmamalıdır. Din davasına siyaset karışınca, din siyasetin hizmetine girerek asli misyonundan uzaklaşmakta, toplumun çimentosu olma hüviyetini kaybetmektedir.
-Ahlaklı yönetim her toplumun siyasetten beklentisidir.Lakin ahlak davası ahlaksız yol ve yöntemler kullanılarak amacına ulaştırılamaz.Ahlaklılığın odak noktası adalettir. İslam sadece Müslüman'ı Müslüman'a karşı adalete çağıran bir din değil, tüm insanlığa karşı adaletli olmayı emreden bir dindir. Cemaat, örgüte dönüştüğünde ahlaki özünü de kaybetmektedir. Soru çalmanın, sınavlara fesat karıştırmanın, Ergenekon ve Balyoz davalarına masum insanları bulaştırmanın, bir partiye yaltaklanmak için Kuran'ın tecessüsü yasaklayan emrine rağmen özel hayatları deşmenin hiç bir haklı gerekçesi olamaz.Hakkın rızasına batıl yollarla gidilmez. Bu yapı, İslam'ın gönül fethini esas alan kutlu mesajı yerine çeşitli dolaplar çevirerek ve kul hakkını çiğneyerek amacına ulaşmaya çalıştı, kul hakkına girdikçe de kendini var eden tabandan uzaklaştı.İktidarla kavgaya tutuştuğunda da o güne kadar verdiği imajı sarsmak pahasına HDP'ye destek çağrıları yapacak kadar basiret tutulmasına düçar oldu.Son hamlesini de darbe ile yaparak kendine ve dini cemaatlerin imajına belki asırlarca tamir edilemeyecek bir darbe vurdu.
Fakat yukarısı için söylediğimiz bu şeylerin tamamını tabanı için söylemek mümkün değil. Tamamen dini duygularla ve verdiği görüntüye aldanarak bu yapıya dahil olan binlerce insan var. Bunların hareket noktası, İslam'a hizmet,ahlaklı nesiller yetiştirmek, topluma yararlı işler yapmaktı. Ne yazık ki, bu temiz ve meşru duygularının kurbanı oldular. Bunlara bir de çocuklarını okutacak imkanı olmadığı için bu yapıya teslim eden fukaralığı başına bela olan bir kitle var. FETÖ davalarında bunlar görmezden gelinerek hepsi aynı torbaya konuldu. Yüzlerce, binlerce hakkı-hukuku çiğnenmiş insan ortaya çıktı. Aslında aynı çatı altında bir örgüt, bir de o örgüt din kisvesi giydiği için aldanan dindar bir kitle yani cemaat vardı. Örgütçüler kaçtı, onların suçu, günahı bir cemaate mensup olduğunu düşünen kitlelere kaldı. Sayın CB'nin altı ibadet dediği kesim bugün FETÖ'nün bütün günahının yüklendiği kesimdir. FETÖ'nün yaptığı büyük yanlışlara karşı onunla mücadele adı altında AKP'de suçlu- masum ayırımı yapmayarak herkesi aynı torbaya koyma yanlışını yaptı.FETÖ davalarını suçla mücadelenin yanında siyasi hedeflerini gerçekleştirmek, toplumu susturmak için kullandı.Bunu biraz da FETÖ'nün kurbanı olmuş, ondan zarar görmüş olanların tepkileri ile her türlü dini kıpırtıya düşmanca yaklaşanların teşvikleri kolaylaştırdı.
Bütün bu mülahazalardan sonra şunları söyleyebiliriz:
Bir, 15 Temmuz bir müsamere değildi.
İki,iktidarın haberimiz yoktu savunmaları bugün giderek anlamını yitiriyor.
Üç,ahlak mayalama iddiasıyla yola çıkanlar asla siyasete bulaşmamalıdır.
Dört,halka hizmet onun hukukunu çiğneyerek olmaz.
Beş:ordu içinde örgütlenen hiç bir hareket masum değildir.
Altı;İslam'ın önerdiği bir devlet şekli olmadığı için, İslam devleti iddialarının dini bir mesnedi yoktur.
Yedi,darbelerle mücadele edilmeli, ancak suçlu-masum, örgüt-cemaat ayırımı yapılmalıdır.
Sekiz,suçsuz ceza olmaz, bu soruşturmalar darbe ve işlenen suçlarla sınırlı tutulmalı İslami hassasiyetlerle ve arka planını bilmeden bu yapıya sempati duyanlar, baştan beri darbe hedefine yürüyenlerle ayrılmalıdır.
Dokuz,FETÖ karşıtlığı adı altında düpedüz din düşmanlığı yapanların kışkırtmalarına kapılmamalı,bu soruşturmalar dindarları ve dindarlığı soruşturma noktasına getirilmemelidir.
On, FETÖ en büyük sıçramayı AKP döneminde yapmıştır. AKP yöneticileri aldandık savunması ile kendilerini kenara çekerek kurtuldular. Oysa hiç aldanmaması gerekenler ülkeyi yönetenlerdir. AKP, kendine tanıdığı toleransı aldanan vatandaşa da göstermelidir.
On bir, FETÖ, kullandığı sıra dışı ve ahlak dışı yöntemlerle çok kötü bir intiba bırakmıştır. Aynı yöntemleri siyaset kurumu kullanmamalıdır.Hakkında soruşturma ve ceza olmayan başta KHK'lılar olmak üzere hiç kimse hukuksuz olarak mağdur edilmemelidir.
On iki,parti, cemaat, tarikat, muhasebesiz teslimiyetin ne ve nelere mal olduğu görülmeli, İslam'ın hiç bir kişi, kurum veya yapıya kayıtsız şartsız mutabaat izni vermediği artık görülmelidir.
On üç, FETÖ davaları otoriterleşmenin, muhalefeti susturmanın aracı haline getirilmemeli, tam aksine demokrasiyi tahkim etmek,darbe yollarını kapatmak için bir vesile olarak görülmelidir.
Ve son olarak dini kuruluşları, grupları siyasete iten sebeplerden birinin uzun yıllar dini hayatın baskı altında olması ve bu grupların bu alanı genişletmek amacıyla adeta siyasete itildikleri, bazı partilerin de bu grupların oylarını almak için teşvik ettikleri unutulmamalıdır.
Yani işin özeti, taş atanlar da, taşlananlar da masum değil.