Tarih, tarihine sahip çıkan tarihçiler tarafından yazılıp, gelecek nesillere iyi anlatılmalı ki gelecek yönlenebilsin. Aynı hatalara düşülmesin.
Çünkü tarih her zaman yeniden yaşanıyor…
Birçok ülkenin meclislerinde Türk’ler Ermenilere soykırım uyguladı diye karar çıkarıyor…
Dış işlerimiz 14 yıldır uyuyor…
Birinci Dünya Savaşı’na nasıl girdiğimizi çeşitli kaynaklardan okuyunca, bu günde aynı tuzakların içinde olduğumuz kesin…
Sömürü düzeni çıkarları için entrikalarla Ülkemizi batağa çekiyor…
Gelelim Almanya’nın Birinci Dünya Harbinin içine bizi nasıl çektiğine…
O tarihte Osmanlının Almanların yanında olması daha çıkarlara uygun görünüyordu…
Çözümü en güç olan mesele Bağdat Demiryolu idi, zira demiryolu sadece bizim değil, Almanya’nın da menfaatine idi.
Bunu Musul ile Bağdat’taki petrol alanları ve Ermeni meselesi takip ediyordu.
2 Ağustos 1914 tarihinde, Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Von Wangenheim ile yapmış oldukları gizli görüşmeler sonunda Osmanlı Devleti’nin, başlayacak olan Almanya - Rusya savaşında, Almanya’nın yanında savaşa girmesi kabul edilmişti. Gizlice yapılmış olan bu antlaşmadan Enver Paşa’nın yanında, Dâhiliye Nazırı Talat Paşa ve Meclisi Me-busan Reisi Halil Menteşe Bey’in haberleri vardı. Sadrazam Said Halim Paşa’nın ve Padişah Sultan Reşad’ın daha sonra haberleri olmuştu. Hatta antlaşmanın bir nüshası Alman İmparatoru Wilhelm’e gönderilmek için Padişah’a imzalatılması zorunluluğundan dolayı, kendisine haber verilmek zorunda kalınmıştı.
Aslında antlaşmanın imzalanmasından sadece bir gün önce; Almanya, Rusya’ya savaş ilan etmiş bulunuyordu
Böylece fiilen olmasa bile, hukuken savaşa girilmiş bulunuluyordu.
Bu antlaşma gizli olduğundan, Almanya’nın dışındaki diğer devletlerin haberleri yoktu.
İngiliz savaş gemileri Almanların Goeben ve Breslau isimli gemilerini amansız bir şekilde takip etmeye başlamışlardı. Alman Amirali Souchon’un kumandasında olan bu iki geminin, Ege Denizi’nde kaçacak yerleri kalmamıştı. Boğaza gelip daynmıştı.
Görüşmeler sonucu bu iki Alman gemisi, 11 Ağustos 1914 günü Çanakkale Boğazı’ndan içeri alınarak Marmara Denizi’ne geçirilmişti.
Osmanlı Devleti henüz savaşa girmemiş, tarafsız bir konumda olduğundan, o günkü kurallara göre bu iki gemi; ya silahsızlandırılacak veya 24 saat içinde boğazdan dışarı çıkarılacaktı.
İngiltere ve Rusya, bu kaideleri hatırlatarak gemilerin kendilerine teslimini istemeye başladılar.
Zor durumda kalınca bu iki geminin satın alındığını ilan ettiler.
Aynı zamanda gemilerin ismini Yavuz ve Midilli olarak değiştirdiler.
Dünyaya pek inandırıcı gelmeyen bu açıklamalardan sonra, gemi mürettebat ve subaylarına Osmanlı üniforması giydirilerek, hatta sadece fes giydirilerek, İstanbul Boğazı’nda resmigeçit yaptırıldı. Alman Amirali Souchon da “Osmanlı Donanma Komutanı” olarak atandı.
Almanlar savaş cephelerinde sıkışmaya başlamışlardı. Osmanlı Devletinin derhal kendi yanlarında savaşa girmesini istiyorlardı.
Çünkü Rusya’yı arkadan açılacak cephelerle, ancak Osmanlılar sıkıştırıp, Almanların rahatlamasını sağlayabilirlerdi.
27 Ekim günü Karadeniz’e çıkan Alman gemileri iki gün sonra Rusların donanmalarını ve kıyı kentlerini bombardıman ederek İstanbul’a döndü. Bu fiili bir savaş ilanı demekti. Almanlar böylece istediklerini elde etmiş oluyorlardı.
Bu olay üzerine Ruslar Osmanlı’ya savaş ilan ederek, 1 Kasım 1914’te Doğu Anadolu bölgesinden topraklarımıza girmeye başladılar. Ve Ermenilerle bir olup Türkleri ve Kürtleri tarihte eşi görülmemiş katliamlarla hunharca öldürdüler…
Şimdi Alman Meclisi ermeni soykırımı diyor… Soykırımını siz çok iyi bilirsiniz, tarih boyunca ustalıkla yaptığınızı şimdi entrikalarla başkalarının üzerine atmaktaki ustalığınızı gösteriyorsunuz…
Bunu haykırmakta bizim görevimizdir… Ama tarihimizi başkalarına yazdırmışız…
Gelelim bu günümüze…
24 Kasım 2015 tarihinde bir Rus uçağı 5 dakika içinde 10 kez uyarılmasına rağmen geri dönmeyince Türkiye sınırında düşürüldü… Milliyeti bilinmiyordu…
Uçak düşürülmeden önceki zamanlarda ABD ve Rusya kendi aralarında yaptıkları anlaşmayı müttefiki olan Türkiye Cumhuriyeti’ne haber vermediği söyleniyor…
Uçaklardan haberdar edileceği konusunda anlaşma olduğu da söylenenler arasında…
ABD böylece Rusya eliyle Türkiye’yi saf dışı bıraktı…
Kendi sınırlarımıza hapsettiler…
Saldırılara karşı dahi uçaklarımızı uçuramaz olduk…
Sınırlarımız delik deşik, Kilis ve Urfa’ya Suriye’den atılan yabancı, sömürücü güçlerin toplar sonucunda insanlarımız hayatını kaybediyor…
En önemlisi de Türkiye_Suriye sınırı boyunca oluşturulan PYD güçlerinin yerleştiği bölge…
Müttefikimiz ABD ordularıyla buradaki terörist güçlerle birlikte hareket ediyor… Diğerleri de…
Bizlere de restini çekiyor…
Rusya’nın her alanda desteği devam ediyor…
Geçmişte Bağdat demiryolu ne ise bu günde sınırımızda oluşan PYD yerleşkesi aynı konumdadır… Yani PETROLÜN TAŞINMASI, denize indirilmesidir… Orta Dogunun Soyulmasıdır…
Dünün şer güçleri toplandı Osmanlıya oynadıkları oyunu bu gün Türkiye’ye oynamaktadırlar…
Almanların derdi de Terör örgütü hainlere karşı verilen mücadeledir…
Amaç Türkiye’nin parçalanmasının önünü açmaktır… Hedef hepsinin ortak çıkarıdır…
Türkiye’nin güçsüz kalmasıdır…
Kalın Sağlıcakla__Tarih Tekrarlanıyor__Meryem’ce