Mart ayı, sağı solu belli olmayan ergen gibidir. Eskiler, boşu boşuna, “deli ay” dememişler. Bir bakarsınız, kızmış kükremiş; bir bakarsınız, sessiz sâkin.
İşte bu deli ayın en müstesnâ, en gerçek zamanları “sümbülî hava” denilen vakitlerdir. Martı, bundan daha güzel anlatacak bir ifâde bilmiyorum. Çünkü ne kıştan kalma fırtınalı sert günler marttır ne de güneşli yalancı bahar günleri. Mart havası, sümbülün sevdiği havadır.
Eski Yunan’da yeniden dirilişin sembolü olan sümbül, çiçek kültürümüzde çok mühim bir yer işgâl eder. Ecdâdımız, lâleden sonra en çok sümbüle kıymet vermiştir. Çünkü sümbül, baharın müjdecisidir.
“Yine gömgök tere batmış çıka geldi çemene
Nev-bahâr irdi diyü virdi haberler sünbül” (Bâkî)
Gerek hoş kokusuyla gerek rengiyle Osmanlı bahçelerinin baştâcı olan sümbül, dîvân şiirinde kâh sevgilinin zülf-i perîşanı, kâh perîşan hâtırının simgesiydi.
Halk şiirinde ise sümbülün perîşan hâlinden eser yoktur.
“Sümbül der ki boyum uzun
Yapraklarım düzüm düzüm
Beni ak gerdana dizin
Benden âlâ çiçek var mı?”
Sümbül, pek nârindir. Ne çok açık ve güneşli ne çok kapalı ve kasvetli havayı sever.
Mart ayı girdi gireli hiç sümbül kokladınız mı? Bir sümbüle alıcı gözle bakınız mı? Bir dahaki martı görüp göremeyeceğimiz, bir daha sümbül koklayıp koklayamayacağımız belli değil.
Bahçemdeki sümbülleri, nergisleri, sık sık seyrediyorum; kokluyorum. Bu nimetler için Allah’a şükrediyorum. Şükûfenâme sâhibi Ali Çelebi, rûz-ı kıyâmette çiçeklerle haşrolmak için duâ edermiş. Ne güzel bir duâ! Rabbim, cümle çiçek muhiblerini, sevdiği çiçeklerle haşretsin!
……
Yine bir mart ayında seçim sandığına doğru gidiyoruz. Bir kısım politikacılar, meydanlarda fırtınalar estiriyor, tehditler savuruyor; bir kısım politikacılar ise günlük güneşlik günler, yalancı baharlar vaad ediyorlar. Allahaşkına, yok mu bunun ortası?
İkisi de canımı sıkıyor. Benim derdim, sümbülî hava.
Martın bitmesine, seçim sandığına gitmemize 20 gün kaldı. Oylarımızı nâzikçe değil de bir takım ithamlarla korkutarak isteyenler, aşağılarda ne tür kırgınlıklara sebep olduklarını biliyorlar mı? Politikacılar, seçimden sonra el sıkışıp barışıyorlar. Bizler ise onların koydukları ölçülerle birbirimize bakmanın bedelini ödüyoruz.
Yıllardır her seçim döneminde meydanlardaki söylemlere kapılarak fanatikleşen, politize olmaya aşırı hevesli CHP’li, AK Parti’li, MHP’li… arkadaşlarımı, dostlarımı kaybetmekten yoruldum. Seçim bitince olanları unutmak, kaldıkları yerden devam etmek istiyorlar ama eskisi gibi olmuyor.
Nasıl olsun ki?
“Gel açıl seyrâna çık dersen ey bül-heves
Ben açılsam da perîşan hâtırım sümbül gibi” (Sadrî)
Sümbül havası, sümbül kokusu, hayâtınızdan eksik olmasın!