Nereden nereye…

Ülkede liyakatin ayaklar altına alındığı, hakkın, haklının değil, parası olanın gücü olanın itibar gördüğü güce tapmamın bir iman haline geldiği bir dönemi yaşıyoruz.

Ülkede hiçbir saygın kurum kalmadı şükür.

Ülkede yerli ve milli marka diyebileceğimiz hiçbir kuruluş kalmadı şükür.

Hepsini lağvettikten sonra,

Sonunda saltanatımızı kurduk,

Devir de bizim sultan da bizim..

Yargı da biziz kanun da biziz..

Canımız sıkılmaya görsün,

Kaşının üstünde gözün var der her türlü bahaneyi üretiriz..

İstediğimizi döver istediğimizi severiz..

Yasak, kural tanımaz ezip geçeriz..

Avanta, rant, rüşvet, pudra şekeri, kara para, kumar, bahis, tefecilik, tehdit, şantaj, fuhuş, sübyancılık; hepsi bizim işimiz..

Sıkışırsa;

din,

iman,

namus,

türbanlı bacımız der her türlü ayıbı örteriz.. Demokrasiymiş,

seçimmiş dinlemez istediğimiz yere el koyar keyfimize göre yönetiriz anlayışı;

22. yılında tüm devlet kurumlarını ve gücünü, medyayı,

sermaye piyasasını,

sivil toplum örgütlerini,

futbol kulüplerini ele geçirdi.

Nihayet bir güç zehirlenmesi içinde görgüsüz ve fütursuzca organize bir şekilde çizmeyi aşarak toplumsal hadiselerle kendini göstermeye başladı.

Arkasını bu anlayışa dayamış olan;

Ne kadar zibidi,

maganda ve mafya bozuntusu varsa;

maharetlerini aldıkları cesaretle korkusuzca ve özgürce sergilemeye başladı.

Bunlar yetmezmiş gibi;

Bir de bunlara her türlü kriminal olaya açık milyonlarca mülteci unsuru eklendi ve felaket tavan yaptı..

Nezaket,

zarafet,

saygı,

sevgi,

ahlak,

örf,

adet,

gelenek,

görenek

ve kültür tarihe karıştı.

Ülkemiz siyasetçilerin,

parti başkanlarının,

kadınların,

çocukların,

doktorların,

iş adamlarının,

sanatçıların,

hakemlerin darp edildiği,

takım otobüslerinin kurşunlandığı bir mafya cennetine döndü..

Ve işin en üzücü yanı ise;

bastırılmış,

Baskılanmış,

sindirilmiş,

Ve devletin her türlü gücünü savunma ve koruma mekanizması olarak kullanan bu yapıya biat etmiş bir toplum yaratıldı.

Neme lazımcı,

bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı bir toplum.

Bu kadar kepazeliğin yaşandığı,

ekonominin dip yaptığı bir dönemde dahi;

muhalefetinden,

aydınına,

sanatçısından,

sporcusuna,

yazarından,

çizerine,

Basınından,

Medyasına,

İş adamından,

sivil toplum kuruluşuna kadar,

kabuğuna çekilmiş kendine Müslüman bir toplum.

Hal böyle olunca ülkenin durumu da ortada maalesef.

Canı isteyen canı istediğini tartaklıyor,

Kafası esen mafyacılık,

Kafası esen torbacılık yapıyor.

Neresinden tutarsan tut elinde kalan bir toplumsal sorunlar yumağı.

Bilimin, çağdaşlığın, üretimin, eğitimin özde değil sözde kaldığı

Belirsizliğin ve çaresizliğin içinde savrulup duran bir ülke…