Biz, Tanrı’dan başka sahibi olmayanlarız!.. Başımız dik, alnımız açık.
Kimselere körü körüne biat etmeyen, eyvallah demeyen, bütün tabulara, doğmalara hayır diyen, kimselerin bir yere oturtamadığı garip bir kuşağız. Anlaşılmazız.
Bizi ancak ve ancak bizden olanlar anlar. Bizim dostlarımız, komşularımız hasret türküleri, yalnızlık şarkılarıdır. Manidar, anlamlı, derin mi derin. Herkes anlayabilir mi?
Gözlerimizden tanırız bir birimizi, o hüzünlü, yorgun çileye bakan gözlerimizden. Yorgunluktan tanışırız. Kölenmiş demli bir çayın buğusudur, sevdada dokunmuş bir kilimdir.
Muhabbetin en koyu anları, nedensiz, sebepsiz dalıp gitmelerdir mazinin derinliklerine Ergenekon’a, Tomris Hanıma, Oğuz Kağan’a, Malazgirt’e, Niğbolu’ya!..
Cümlelerin en uzunu, aramızdaki çekişmelerde kurulur ve söylenir. Hayatı kendimize yontan ne bir heykeltıraşız, nede mutluluğun ebrusunu yapan ressamız. Suya asla yazı yazmayız.
Çarşı-Pazarı, ticaretin haramını bilmeyiz.
Parayı onurlu bir hayatın yaşanabilmesi, namerde muhtaç olmamak için bir el kiri olarak biliriz. Bunun için gerek diye öğrenmişiz.
Her acıyı yaşamış, kavgayı, öfkeyi, sevdayı tatmışız. Geleceğin, yaşadıklarımızın tekrarı olacağının da bilincindeyiz. Vatandır yaşamımız!..
Hedefimiz Kızılelma, yolumuz Hak. Öylece yürürüz hayata, geleceğe. Sevdamız millet.
Çiçeğimiz kardelendir bizim, kartaldır/şahindir kuşumuz. Yeleli bozkurt gibi hür ve özgür olmaktır amacımız. Kula kul olmakta nedir?
Her çağlayana, akıntıya karşı durur, her şeye yukarıdan bakmayı biliriz. Kör ve düşüncesiz biat anlayışına hayır deriz. Sorgulayan, akıl yürüten şahsiyetçiliktir onurumuz. Bu da imanımızın özüdür.
Kötülüklerin anası yalandır. Onun için en çok yalandan, fırsatçı ve hainlerden korkarız. Kale kapılarını önce onlar açarlar.
İki sonsuzluk arasında yaşamaya çalışırız; okyanus ve çöldür doğamız.
Ne malikane, ne saray, ne para, ne pul, ne de koltuk takmayız. Ne düzenin bekçileriyiz, ne de düzenin bekçileri ve de siyasetçiler sever bizleri!..
Bir özverili ve bitimsiz yalnızlıktır yolumuz, sonsuz bir özgürlüktür menzilimiz.
Önce insan deriz. Akıl, hürriyetle devam ederiz. Hem aşk, hem millettir sevgimiz.
Ülkemiz hem doğu, hem batıdır. İlkemiz yurtta barış, dünyada barıştır. Kürşat’tır yüreğimiz, Hz. Muhammet’tir önderimiz, Hz. Ali’dir kılıcımız, Şey Edebali’dir çıramız .
Kim ne düşünürse, kim ne derse desin hem Osmanlıyız, hem cumhuriyetçi. Fatih’i de severiz Atatürk’ü de.
Hayallerimiz yüklüdür içinde Türkeş, Dudayev, Denktaş, Şeyh Şamil, İzzetbegoviçler vardır.
Bizi ne solcular, ne kapitalistler, ne Siyasal İslamcılar ne anlayabildiler nede çözebildiler!..
Bütün şiirler, şarkılar, türküler ve bestelerden bir tek senfoni yapabiliriz. Yaşamı tek bir filme sığdırır, istediğimiz gibi de senaryosunu yazarız.
Ne kızıl Ruslar, ne Sam amcalar, ne cemaatler ne de tarikatlar anlayabilir bizi ve vatan sevgimizi. Türk, başı sıkıştığında ateşten göleği giymeyi iyi bilir.
Biz birbirimizi anlarız. Sakın ola bunu zafiyet bilmeyiniz. Sevginiz vatan, ülkünüz Türklük olduğu gün sizlerde anlayabilirsiniz bizleri.
Yazın bir tarafa ya da not alın akıl köşenize: Ateşimiz suyumuzu yakar, nefesimiz ise ateşimizi. Yanabilir misiniz, yakabilir misiniz? Onun için anlamak zor ve güçtür bizleri.
Bağlarsak: Tanrı’dan başka sahibi ve dayanağı olmayan ÜLKÜCÜLERİZ biz. Bunun için ülkü erleri derler bizlere!..
Bu yolda şehitlere rahmet, gazilere mutluluk diliyorum.
Ne mutlu Türküm diyene!