Asla olumlu bakmayacaksın.

 Kim ne derse desin hiçbir şekilde ve hiçbir konuya olumlu açıdan yaklaşmayacaksın.

Karşındaki iktidardaysa, tüm icraatlarını yerden yere vuracaksın.

Karşındaki muhalefetteyse, kayda değer hiçbir görüş ve düşüncesinin olmadığını ısrarla iddia edeceksin.

Karşısında olduğun eğer sivil toplum kuruluşuysa ve senin de karşısında olduğun iktidardan yanaysa, onu da iktidarın kuklası olarak niteleyecek,“kim bilir kaç para alıyorlar” diyeceksin.

Karşısında olduğun sivil toplum kuruluşu, senin de muhalif olduğun iktidarın da aleyhine açıklama ve beyanatlar veriyorsa, onunla işbirliği yolları arayacak, onu tarafsız, haysiyetli, objektif ve de hatta bilimsel düşünüyorlar, çok yansızlar diye öveceksin.

Bu sivil toplum kuruluşu ile ihtilafını bir süre erteleyeceksin.

Burada ortak düşmana karşı birleşme taktiği uygulayacaksın.

Karşında kim olursa olsun.

 Her şeyin bir eksiğini bir yanlışını mutlaka bulacaksın.

…..

Karşıdakini asla sevmeyecek, karşıdakinin hiçbir hareketini, hiçbir bakışını ve hiçbir tavrını asla sevilmeye değer bulmayacaksın.

Karşıdaki kim olursa olsun onu bir böcek gibi hem küçük göreceksin hem de onu ezilmeye mahkûm farz edeceksin.

Karşıda ikilik yaratacaksın, “Ahmet iyi ama Mehmet kötü, Ali iyi şeyler söylüyor ama Veli aslında hiç iyi şeyler söylemiyor” diyeceksin.

Karşıdakinin itibarını sarsacaksın.

 Söylediğin ve iddia ettiğin konunun doğru olup olmamasının bir önemi yoktur. Bunu zaten kimse gidip ölçemez. O halde, karşıdakini yerden yere vuracaksın.

Yuvarlak cümleler kuracaksın.

Hiçbir şekilde müşahhas örnekler üzerinde durmayacak, genel olarak suçlamayı tercih edeceksin.

Karşıdakini suçlarken büyük büyük suçlayacaksın.

Çünkü ne kadar büyük suçlarsan, bir kısmı insanların aklında mutlaka kalacaktır.

………..

Tuttuğun takım maçı kazanırsa, “seyirciyi-halkı övecek, halk gerçeği görüyor, halkın sağduyusu şaşmaz” diyeceksin.

Tuttuğun takım eğer maçı kaybederse; O zaman arslanlar gibi kükreyecek.

Hakemden başlamak üzere tüm oyuncuları, tüm yedekleri, seyircileri, hava durumunu, sahadaki çimleri, yağan yağmuru ve hatta saha görevlilerini yenilgi ile ilişkilendirecek ve dahi suçlayacak, halkın cahilliğinden, halkın-seyircinin geriliğinden, 2 paket makarnaya satıldığından, karşıdaki partinin mazisindeki yanlışlardan abartarak bahsedecek, bunu sık sık dile getirecek, dünyanın çeşitli ülkelerinden örnekler bularak karşınızdakini hükmen mağlup sayacaksın.

Hatta yine tuttuğun takım kaybederse, o günlerde yazı ve konuşmalarında “havadan sudan”, “şarkıdan türküden”, “uzaydan toprak altından”, “kuş ve böceklerden” bilimsellik içeren(!) yazılar yazacak, konuşmalar yapacak, kendine “ne büyük adam-yazar her konudan anlıyor” dedirteceksin.

Çünkü dışarıdan bakan birisi senin okuduğun okulu ve diplomanı bilemez-göremez. Mesleğinle ilgili neden herhangi bir yazı yazmıyorsun demez. Hangi uzmanlık konularında, çeşitli strateji, taktik, jeopolitik, istihbarat, güvenlik, Anayasa hukuku, ekonomi, dış politika vs konularında kurs ve eğitim almadığını da bilmez.

 Nasıl olsa kimse sana “Milletin için faydalı bir iş yapmak istiyorsan, önce elindeki işi iyi yap” veciz sözünü hatırlatamaz.

 Bu yüzden sen çok iddialı laflar edecek, çok önemli kaynaklardan bilgiler almış olduğunu ima edici söz ve davranışlar içinde olacaksın.

Hiçbir zaman herhangi bir olay veya konunun tamamını vermeyecek, hiçbir açıklayıcı söz söylemeyecek ve mutlaka, edindiğin bir bilgi kırıntısının yarısını hatta üççeyrekte birini verecek ve insanları-okuyucularını merak içinde bırakacaksın.

Ancak bu sayede çağdaş ve de ilerici bir yazar olur ve piyasada kendine yer bulursun.