Bizim de var. Ama hiç de İslam’a ve Türk geleneğine uygun değil, aydınlık da hiç değil:
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Dedik. Kabadayılığı, anarşiyi, zorbalığı görmedik, bencilliği kutsadık..
“Bal tutan, parmağını yalar” dedik. Hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti mübâh gösterdik.
“Devletin malı deniz, yemeyen keriz!.” Dedik; devleti ya da amiri olduğumuz kurumları soymayı, içini boşaltmayı haklı gördük/gösterdik.
“Köpeğe dalanmaktansa, çalıyı dolanmalı.” Dedik; pısırıklığı, toplumsal olumsuzluklara ilgisizliği seyrettik. Köpeğe hoşt demeyi denemedik.
“At binenin, kılıç kuşananın.” Dedik; gaspçılığı, hortumculuğu cici gördük/gösterdik.
“Yemeyenin malını yerler” dedik; dolandırıcılığı, adam kandırmayı haklı gördük/gösterdik.
“Kol kırılır, yen içinde kalır.” Dedik; şeyhlerin, tarikatların, siyasi liderlerin yolsuzluk ve tacizlerini görmedik/göstermedik.
“Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez.” Dedik; menfaatçılığı, yağcılığı, yalakalığı özendirdik.
“Üzümünü ye, bağını sorma.” Dedik; haramı, haksız kazancı doğru gördük.
“Komşuda pişer, bize de düşer.” Dedik; hazırcılığı, bedavacılığı teşvik ettik.
“Köprüden geçene kadar, ayıya dayı denir.” Dedik; kurnazlığı, takiyyeyi, sahteciliği mübah gösterdik.
“Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar.” Dedik; yalan söylemeyi, adam kandırmayı akıllıca sandık.
Ve daha onlarcası ile nereye mi geldik?
Evet elbirliği ile toplumu, bozduk.
Yeri gelince de toplumu neden bozuk diye feryat ettik, suçladık.
Bozulmasın mı?!
Bozulmanın kaldırım taşlarını Atasözü dediklerinle döşeyeceksin, sonra da neden bozulduk diye feryat edeceksin.
İşte buna takiyye derler arkadaş!..
Dini olmayan Japonya’nın Atasözlerinden bir kaçı:
SENİN DEĞİLSE ALMA!
DOĞRU DEĞİLSE YAPMA!
GERÇEK DEĞİLSE SÖYLEME!
BİLMİYORSAN SUS!
Anlatabildiysem ne mutlu! Anladıysak ne mutlu!