Zengezur Koridorunun üç yılda geldiği durum, ülkemizin yer aldığı coğrafyanın ne kadar hareketli olduğuna ve şartların ne kadar hızlı değiştiğine çok güzel bir örnektir. Üç yılda neredeyse bütün aktörlerin Zangezur ile ilgili politikaları değişti.

SSCB dağıldığında, Zangezur üzerinden Nahcivan ile Azerbaycan arasında koridor açılması fikrini ilk kez rahmetli Türkeş seslendirdi. Fakat Azerbaycan’ın topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi bu fikri gündemden düşürdü. 2. Karabağ Savaşı devam ederken Bahçeli, ateşkes anlaşmasında Zangezur Koridorunun yer almasını isteyerek konuyu yeniden gündeme getirdi.

Savaş bittiğinde tablo şöyleydi: Azerbaycan, Dağlık Karabağ dışında işgal altındaki topraklarını kurtarmıştı. Karabağ’dan sadece Suşa’yı geri alabilmişti. Suşa dışındaki Karabağ topraklarına Rus askerleri, barış gücü olarak yerleşmişti. Ermenistan, işgal ettiği toprakları kaybettiğinden Karabağ ile Ermenistan arasındaki karasal bağlantı aynı Nahcivan ve Azerbaycan gibi, kopmuştu.

Bu nedenle Karabağ’daki Ermeniler için Ermenistan’a ulaşabilmek yani Karabağ ile Ermenistan arasında Azerbaycan’ın Laçin bölgesinden geçecek bir koridorun yapılması hayati derece de önem kazandı. Bakü’de Zangezur koridorunu istediğinden ateşkes anlaşmasına iki koridor da koyuldu.  

ABD, AB ve İngiltere Zangezur koridorunu, Türkiye, Türkistan’a Rusya ve İran’a ihtiyaç duymadan, direk ulaşabileceğinden destekledi. Bu hem Türkiye’nin Rusya ve İran’a olan bağımlılığını azaltacaktı hem de Türkistan’daki Türk ağırlığını arttıracağından Rusya ve Çin’in egemenliği zayıflayacaktı. İlaveten Türk devletleri dünyayla irtibat kurmak için Çin, Rusya ve İran’a muhtaç olmayacaklardı.

İran saydığımız nedenlerle Zangezur Koridoruna karşıydı. Hatta elini güçlendirmek için faal olan Aras koridorunu genişletti ve modernize etti. Fransa; Türkiye ve Azerbaycan güçleneceği ve Ermenistan bu ülkelere yöneleceği için projeye karşıydı. Kremlin, aslında nötrdü. Koridorları Rus askerleri kontrol edeceğinden, Erivan ve Bakü’nün üzerinde Kremlin’in ağırlığı olacaktı. Buna karşılık Türkiye ve Türk ülkelerinin birbirlerine, Rusya’ya ihtiyaç duymadan ulaşabilecek olmaları Rusya’nın aleyhineydi.  

Azerbaycan, Ermeni komitacıların sürekli taciz etmesi nedeniyle operasyon başlatarak Karabağ’ın geri kalanını da alınca yukarıdaki tablo tamamen değişti. Karabağ Azerbaycan’ın eline geçince oradaki Ermeniler Ermenistan’a göç ettiler. Karabağ’da Ermeni nüfus yok denilecek kadar azalınca, Laçin koridoru anlamını yitirdi. Doğal olarak ta Erivan, Zangezur Koridoruna karşı çıkmaya başladı.

Rusya’nın savaş esnasında Azerbaycan’ı engellememesi Erivan’ın batıya olan yönelimini hızlandırdı. Aslında Peşinyan iktidara geldikten sonra Erivan’ın kıblesi değişmişti. Moskova bu değişikliği, Azerbaycan’ın, topraklarını kurtarmasına göz yumarak cezalandırdı. Bu göz yumma Ermenistan’ın Batıya olan yönelimini daha da hızlandırdı. Neticede Erivan, Rusya’nın Ermenistan’daki askeri üssünün boşaltılmasına karar verdi ki bahse konu üs Rusya’nın Kafkasya’daki tek askeri üssüdür.

Ermenilerin Karabağ’ı terk etmesi Karabağ’daki Rus barış gücünün işlevini bitirdi. Askeri üssüde boşaltınca Kafkasya’da Rus askeri kalmayacak. Azerbaycan ve Gürcistan asla Rusya’ya askeri üs açma imkanı vermeyeceğinden, Rusya Kafkasya’dan tasfiye edilmiş olacak. (Gürcistan’da yaşanan siyasi krizin başlıca sebeplerinden biri bu konudur. Rusya Batı yanlılarını, Batıcılar Rus taraftarlarını tasfiye etmeye çalışıyorlar. Rusya vaziyete hakim olabilirse Gürcistan’a askeri üs açabilir. Fakat bence kısa vadede ne olursa olsun Tiflis’in kıblesi değişmez.)

Bu gelişmelerden sonra Rusya’nın elinde Kafkasya’da asker konuşlandırabileceği tek yer kaldı: Zangezur Koridoru. O nedenle Kremlin Zangezur’u Türkiye ve Azerbaycan’dan da fazla desteklemeye başladı. (Rusya’nın İran’la ilişkileri elçileri bakanlığa davet edecek ve nota teati edecek kadar bozuldu. İki devlette koridoru kırmızı çizgileri olarak ilan etti.) ABD, İngiltere ve AB, Rusya’nın Kafkasya’yı askeri olarak terk etmesini koridordan çok daha stratejik bir kazanım olarak gördüklerinden Zangezur’u desteklemekten vaz geçtiler.

Bu gelişmeler Bakü’yü iki arada bıraktı. Bir tarafta koridorun inşa edilerek Nahcivan’a ve Türkiye’ye direk ulaşılması ve Türk dünyasının bütünleşmesi. Diğer tarafta üç yüz yıllık bir hayalin gerçekleşmesi: Rus askeri olmayan Kafkasya. Ve Azerbaycan’ın kazanımlarının garanti altına alındığı barış anlaşmasının bir an önce imzalanması. Zira koridor konusundaki anlaşmazlık anlaşmanın imzalanmasını da geciktiriyor. Ayrıca Azerbaycan Ankara ile ters düşmek istemiyor.

Azerbaycan orta yol izleyerek 2024 yılının ağustos ayında Zangezur’un anlaşma metninden çıkarılmasını kabul etti. Eşzamanlı olarak ‘’Mecbur kaldım’’ diyerek Moskova’nın Erivan ve Tahran üzerindeki tazyiki arttırmasını sağladı.

Türkiye’nin, ilk günden beri koruduğu pozisyonunu değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Rusya’nın denetiminde olacak koridordan vaz geçmeliyiz. Türk dünyasının merkezinde Rus askeri olmamalı. Barış anlaşması imzalanır imzalanmaz hem Türkiye hem de Azerbaycan, Ermenistan’la ekonomik entegrasyon sürecini başlatmalı. İki milyonluk Ermenistan kısa sürede Gürcistan’la aynı noktaya getirilerek Peşinyan’ın ayakta kalması sağlanmalı. Aşırıların iktidarı ele geçirmesi engellenmeli.

Akabinde Nahcivan’ın yani Türkiye’nin Azerbaycan’a yine en kısa mesafe olan Zangezur üzerinden ulaşması sağlanmalı. Ama Rusya’nın kontrolündeki bir koridor yerine Ermenistan topraklarından geçecek bir otobanla. Böylece Aras koridorunu tek alternatif olmaktan çıkararak İran’a bağımlı olmaktan kurtulacağız. Türk dünyası, en azından kısa vade de ekonomik entegrasyon yöntemiyle artık tehdit olmaktan çıkarılmış Ermenistan üzerinden bütünleşecek. Bu bizim nihai hedefimiz olmasa da Rusya ve İran’a mahkum olmaktan kurtulmakta önemli bir kazanımdır.