Evren çıldırmış olmalı. Sözün bittiği, kelimelerin sustuğu bir dönemdeyiz.
Öyle bir dönemin içinden geçiyoruz ki anlayabilmek kolay değil. Şu devri yaşayan bizler çok sınanıyoruz.
Sanki bir korku filminin içinde yaşar gibiyiz. Bir salgın çıktı ortaya bilinen bütün ezberleri bozdu, bildiğimiz her şeyi değiştirdi. Dünyanın işleyişi durdu. Evlere hapsolduk, en yakınımıza, sevdiklerimize uzak kaldık. İnsani ilişkiler soğudu, yeni bir düzene ayak uydurmak zorunda kaldık. Sarılamadık, sevemedik, elimizi birbirimize uzatamadık. Karşımızdaki hastaya yardım etmek yerine ondan köşe bucak kaçtık. Dünyanın durmasının etkisi insanları sanki çıkarcı yaptı, geçim derdinde boğulduk. Derken bir de dünya erkleri güç savaşında boş dururlar mı? İnsanlığın vahşeti savaşın fitilini en istedikleri yerden bir ülkeyi kurban ederek ateşlediler. Bu arada doğal afetlerde boş durmadı. Yangınlar, seller, yıkımlar, kuraklık vs.… Tam biraz normale dönüyoruz insan olmaya yeniden başlıyoruz diyecekken, gecenin karanlığında, sarsıntıyla ülkemiz yıkıldı. BİR AVRUPA ÜLKESİ (İngiltere) BÜYÜKLÜĞÜNDE ALAN YIKILDI… Yıkılmayan yerlerde sarsıntı ile uyandık. Felaketin içinde bulduk kendimizi. Hepimizin içinden fay hattı yıkıp geçti. Salgında canlarımızı kaybettiğimizde uzaktan bakıyorduk. Deprem felaketinde kaybettiklerimize istesek de ulaşamadık. Onlara yığınlar altında bulamadık. Beton altında kaybolduk. Salgında kaçtık, depremde bulamadık. Yüreklerimiz parçalandı, betonu uzaklardan tırnaklarımızla kazmak istedik. Gözyaşlarımıza hâkim olamadık, elde değildi içimiz yandı, yanıyor. Moloz altında nefesimiz kesildi, solumaya korktuk. Üşüdük çok üşüdük, üşürken de acıdan kavrulduk. Susamaya utandık su boğazımızdan geçmedi. Yıkık binaları kendi duvarlarımız gibi gördük hemen üstümüze yıkılacak gibi. Uzaktan biz bunları yaşarken içinde yaşayanların halini anlamak mümkün mü? Deprem içimizden geçti. Hala da içimizde yaşıyoruz. Sanki hiç bitmeyen bir korku filminin içindeyiz ve de çıkamıyoruz. Salgın insanları savururken, deprem içimizden geçti. Şimdi suçlu arıyoruz. SUÇLU HEPİMİZİZ. Hatta bütün insanlık. Bütün bu kötü olaylar bize insanlığımızı yeniden sorgulattı. Sorgulatasıda şart. Deprem felaketi içimizi yakarken bir yandan da insanımızın güzel yönünü yine ortaya çıkardı. Olumsuzlukları bir kenara attı milletimiz. Tek yürek olarak insanımız insana koştu. Elinde ne varsa gücünün yettiğince bir zerre de ben elimi uzatayım yarışına girdi. Milletimiz dünyanın her köşesinden yardıma koştu. Dünyadan birçok ülke gibi. Ama Türk ülkelerinin ortaya yüreğini koyduğunu gördük. Depremin ilk günü yıkık, dökük arabasına topladığı yardımı yükleyen bir Azerbaycan’da yaşayan Türk’ün çabasına hepimizin gözünü yaşartmadı mı? Kızının çeyizini getiren bir diğerin gözyaşlarıyla boğazımız düğümlenmedi mi? Hele iki büklüm beliyle sırtına yüklediği yorganı ile yardım bölgesine koşan ninem ayaklarının altı öpülmez mi? Saymakla bitmeyecek insanlıklara şahit olmadık mı? Çocuklarımız kumbarasını boşalttı. Koşarken de sadece cana yardım etmeye koştu. Kimdir nedir diye sorgulamadı. Hiçbir kimliğe bakmadı. İçimizden felaketi dahi fırsata çevirmek isteyenler de çıktı. Her zamanki gibi. Bunlara çok şey yazmak istiyorum cümleler yetersiz kalıyor. Gerisini siz istediğiniz gibi doldurun. Ama hepimizin yaraları sarmaya ve çözüme odaklanması gerekmiyor mu? Çünkü hepimiz insanlıktan yanayız ve yaptıkları ve çabalarıyla ile yüreğimizi ağlatan kareler, sözlerle dolu... Millet olarak yaralarımızı sarmayı çok iyi biliyoruz. Bizi millet olarak rahat bıraksalar çok daha güzelini yapacağımızdan da eminim. Büyük afette bile koltuk savaşı yapılıyor ya... İnsan mıyız? On binlerce insanımız gitti. Yaaa onlar ne götürdü? Bunu bir düşünün isterseniz. Dünyanın her köşesinden ağıt sesleri gelirken, siz neyin peşindesiniz? Zaman bir olup yeniden yaralarımızı sarmak ve başımız dik dünyadaki yerimizi almak zamanı olmalı, değil mi? Biliyorum ki biz millet olarak el ele verip bu yıkıntının altından kalkacağız. Tanrım bir daha afette değil ferah günlerde birleştirsin. Amin…. Meyrem’ce__İyilikler Bulaşıcıdır.