Dünyada onbinlerce dil, yüzbinlerce diyalek konuşuluyor. Bu dillerden bazıları köklü diller, bazıları sonradan oluşmuş diller olmakla birlikte hepsi için genel bir kural var. Dil, anneden öğreniliyor ve bunu öğrenen kişinin seçim hakkı yok.
Bu sebeple bir dil ya da diyalektiği konuşan kişiye doğrudan tavır almak ahlaki bir davranış olmayacaktır.
Okuyucularımıza dünyadan bazı örnekler verelim;
Dünya da temel diller denilen, bir kültür ve uygarlık oluşturan diller olduğu gibi halen devletleşememiş halkların kullandığı dillerde vardır. Avrupalı sömürgeciler gittikleri ülkelerin yerli ahalisine karşı soykırım uygulamışlar, Amerika’da Kızılderilileri, Avustralya’da Abordjinleri öldürmüşlerdir. Ancak yine aynı Avrupalılar birbirleri ile savaşmalarına rağmen genellikle birbirlerine aynı uygulamayı yapmamışlardır. Ortada Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol ve diğerleri olarak birbirlerinin karşılıklı olarak varlığını kabul etmek gibi genel bir uzlaşı bulunur. Bu uzlaşı çerçevesinde Bir İtalyan ülkesinde ki Fransız’a, bir Fransız ülkesinde ki İspanyol’a kendi anadili ile konuşması üzerinden baskı yapmaz. Ama aynı Fransız Breton yerlilerine aynı baskıyı yapar. Çünkü Breton’un sahibi yoktur. Ayrıca Breton ile Fransız arasında ortak bir kültürel değer ve ortak bir kültürel mirasta yoktur. Bütün Bretonlar Fransızlarla hiçbir bağlaşıklıkları olmadığını bilirler. Bretonlar, bölgeye sonradan gelen Latin ve Cermen kavimlerinden ayrı bir kavimdir. Yani Fransızlarla aralarında akrabalık bağı da yoktur.
Hindistan’da yüzlerce dil konuşulur, Assam ismiyle anılan bölgede Assami dili konuşan ve Hindistan’ın bütünüyle dini anlamda tezatlığı da bulunmayan bir halk yaşar. Bu halkın kendi anadilini konuşmasına, yazmasına-çizmesine, kendi geleneklerini yaşatmasına karışılmaz. Ancak geçen yıllarda bu halkın arasından bir terör örgütü ve bu örgüt ile bağlantılı bir siyasi hareket doğdu. Bu hareket Assam’ın Hindistan’dan ayrılmasını savunuyor. İşte Hindistan bu örgüte ve siyasi temsilcisine hiçbir taviz vermeden, ama yerel halkın diline de karışmadan; örgüt ile mücadele etmeye başladı, nefeste aldırmıyor.
İşte doğru olan tutum budur! Tabi her bölgenin şartları farklı, biz öncelikle özgürlükler ile ihanetler arasında ki çizgiyi çekemeyenler için Assam örneğini verdik. Belki anlamalarına yardımcı olabiliriz diye…
İki ayrı coğrafyadan iki ayrı örnek aktardık. Biz bu örneklerden ikincisinin doğru bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Zira biz ortak bir kültür geliştirdiğimiz hiçbir insanı sahipsiz Bretonların yerine koymak istemeyiz.
Bir ülkenin birliği ve bütünlüğü yönünde sağlam bir duruşu olan insanlar, bir dili kullanmanın karşısında tavır alırlarsa bu tavır onların hassasiyetleri ile değil, korkuları ve adaletsizlikleri ile ilgili bir tavır olacaktır. Ülke birliği ve bütünlüğü ile ilgili konulacak doğru tavır, bu dili kullanan veya kullanmayanlar içinde ülkenin birliğine karşı bölücü ve yıkıcı adım atanlara karşı olmalıdır.
Adam olalı bir fare yakalamış gibi İyi Parti Genel Başkanının Diyarbakır’da Kürtçe ve Zazaca yazılı pankartlarla karşılanması üzerine bir velvele koparılmaya çalışılıyor. Biz Milliyetçi camia içinde ki değişim mücadelesi sürecinde de, şimdi de hiçbir zaman yerel dil, diyalektik, şive, lehçe ve ağızların konuşulması ile yazılması üzerine bir kısıtlamanın taraftarı olmadık ve hiçbir zaman ve yerde bunu savunmadık. Biz, zamanında AKP yetkilileri ve AKP’li hükümet yetkililerinin Kürtçe pankartlarla karşılanması üzerinden AKP’nin bölücülüğe verdiği pirimi eleştirdik. Yani sadece pankartların açılmasını değil, pankartlar öncülüğünde yapılan gösterilerin ardından devlet eliyle teröre ve bölücülüğe verilen imtiyazları eleştirdik. Hatta bu eleştirilerimizi anlayamayan ve kavrayamayan bazı AKP’liler bizleri Kürtçe düşmanı olarak ilan ettiler. Halbuki, durumumuz ve duruşumuz o kadar netti ki, şimdi bu netlik iyice belli oldu.
Biz, kimsenin konuştuğu dile veya inancına karışamayız. Biz hepsini kuşatacağız, ancak etnik gruplara özgürlük bahanesiyle bölücülük yapılmasına da müsaade etmeyeceğiz. İşte çizgimiz net olarak budur!
Daha net anlaşılması için adım adım gidelim. Anadili olarak yerel dil kullanan ama Türk devletine, birlik ve bütünlüğümüze gönülden bağlı bir kişi ile anadil olarak Türkçe kullanan ama bozguncu bir kişi arasında tarafımız ilk örneklediğimiz kişinin yanında olacaktır.
Eğer, İYİ Parti’nin tüzel kişiliğinin temsil edildiği bir ortamda bölücü, ayrılıkçı ve yasadışı söylemler dile getirilirse eleştirilerinizi o zaman yapınız. Siz ağababalarınıza eleştiri getiremezsiniz, ama İYİ Partinin tüzel kişiliği adına bölücü-yıkıcı bir adım atılırsa sizden önce en kuvvetli eleştiriyi yapacağımızdan emin olunuz.
Önce biz adaletli olmalıyız ki, aynı zamanda haklı da olalım!