Hep söyledim, hep yazdım eğitim ile sağlığın özeli; bizim ülkede olmamalı diye. Sonunda M.E. Bakanı Yusuf Tekin, baklayı ağzından çıkardı ve “Özel Eğitimin” bir ticaret işi olduğunu itiraf etti.

Ticaret şirketleri, kazanamayacakları alanlara yatırım yapar mı? Elbette yapmazlar.

Son uygulamalarda gördük ki, kimi cemaatlerde sağlık ve eğitime yatırım yapıp özel okul, üniversite, hastane açmaktalar.

İlk, orta, lise, fen lisesi Her türlü okulu, üniversite açmalarına karşın; her nedense özel İmam-Hatip ve özel İlahiyat Fakülteleri açmadılar/açmıyorlar.

Özel eğitim bir ticaret olduğu için, bu alanın getirisi olmayacağını iyi biliyorlar.

Özel eğitim, ticaret işletmesi olduğu için yetenekli, yeteneksiz fark etmeden okula kayıt yaptırmakta. Bu kişiler donanımsız olarak mezun olmaktalar. Özel okul-Eğitim, öğrenciyi sınıfta bırakır mı, ekmeğinden olur mu?

Böylece ülkede eğitimin ve eğitimde kalitenin de düştüğü için; ülke eğitimi “EVRENSEL NORMLARIN” fersah fersah uzağına gitmiş durumdadır.

Özel eğitim kurumu patronları, çalıştırdıkları öğretmenlere ne acı ve yazık ki hak ettikleri maaşı vermiyorlar.

Özel okullarda çalışan öğretmenler, bu haklarını dile getirmek ve hak ettikleri maaşı alabilmek için Ankara’da eylemdeler.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, nereye baktığı belli oldu. Eğitime ve eğitimde Evrensel Normlara uygunluk sağlayacağına; özel eğitim işletmelerinin ticari çıkarlarını düşünerek; “girdileri, çıktıları var” diyebilmekte. Ayrıca “biz en çok öğretmen fonlayan ülkeyiz” demek ne oluyor? Bu ayaküstü söylenmiş bir söz yoksa eğitimde istenen amaca yönelik bir söz müdür? Öğretmenler bedava para mı alıyorlar bay Tekin?

Sayın bakan siz Milli Eğitim Bakanı’sınız, Ticaret Bakanı değil. Bu söz ve bu açıklama size ve sizin işgal ettiğiniz o değerli makama hiç yakışmadı, şık olmadı, talihsiz açıklama olarak görüldü ve kınandınız.

Eğitim ile Sağlığın ticareti olmaz; değerleri ve evrensel normları olur.

Eğer buraları ticarethaneye dönüştürdüyseniz bu, sizin ayıbınızdır, Türkiye’yi çağdaş ve modern dünyadan uzaklaştırdığınız anlamını taşır.

Hem özel sektörde hem kamuda çalışan öğretmenler, sosyal haklar ve maaş sıralamasında oldukça sonlarda. Bizi kıskanan Almanya’da öğretmenler maaş sıralamasında eyaletlere göre; 4 ila 6 sırada idiler. Bu bile eğitime nasıl baktığınızın bir ayıbıdır.

Eğer öğretmen geçim sıkıntısı çekiyorsa, eğitime nasıl adapte olacak?

Hele hele aynı okulda, aynı programı uygulayan, aynı teftişi gören öğretmenler; Kadrolu, sözleşmeli, ücretli, uzman, başöğretmen gibi sınıflandırılmış ise bu, eğitimin hercü-merc olduğunun kanıtıdır. Eğitimde OECD ülkeleri arasında neredeyiz sayın bakan?

Eğer siz tarih yazmak, milli eğitime hizmet edenler kadrosunda takdirle anılmak istiyorsanız öncelikle bu öğretmen sınıflandırma adaletsizliğine bir son verin. Türkiye Yüzyılı maarif programını durdurarak; çağdaş eğitime; düşünen, eleştiren, sorgulayan gençler yetiştiren: evrensel normlara uygun programlara geçin.

Sayenizde ülke, en eğitimli ülkeler sıralamasında ne yazık ki 106 sıraya gerilemiş durumdadır. Her işe ticaret kafasıyla bakmanızın bir sonucu. Bu sonucu çocuklarınıza nasıl açıklamaktasınız?

Kul ile Tanrı arasında komisyonculuk, aracılık sizin işiniz olmamalı.

Bu ülkenin kurucu değerlerine ve kahramanlarına değer verin.

Sayın bakan şunu asla unutmayın: “KEMALİZM, GEÇMİŞİN BEKÇİLİĞİ DEĞİL, GELECEĞİN ÖNCÜLÜĞÜ ve ÇAĞDAŞLAŞMAKTIR.”

Eğitim asla bir ticaret yeri değildir. Fatih Sultan Mehmet, medreseyi ziyaret eder. Müderrise kaç talebe olduğunu sorar. 250 cevabını alır. İçlerinden kaç tanesi yetenekli diye sorunca, 8 yanıtını alır. Bu sayıya fena kızan padişaha müderris: Hünkârım adam yetiştiriyoruz, muktedir iseniz bir 250 kişilik medrese daha açın da bir 8 allame daha yetişsin” der. Eğitime değer budur.

Esen kalınız.