Siyasette doğru yöntemler kullanıldığı müddetçe hata yapmak çok aykırı bir durum değildir. Her politikası doğru çıkan siyasetçi yoktur. Bir dönem için doğru olan politikalar başka bir dönemde yanlış olabilir.
Toplum bir yerde durmaz, durmadan değişir.Yeni buluşlar, teknolojiler, iletişim araçları toplumda büyük değişimlere neden olur, ilişkiler farklılaşır. Toplum değiştikçe, politikaların da ona ayak uydurması, değişimi görerek kendini yenilemesi gerekir. Sosyal değişim, politikaların değişimini de zorunlu kılar.
Yöntem yanlış, olunca ortaya çıkan sorunlar daha az tolere edilir. Hele yanlışta ısrar daha da büyük tepkilere neden olur. Bugün yaşadığımız sıkıntıların arkasında daha çok -yöntemde- yapılan yanlışlar vardır. Ekonomik krizde izlenen yöntem, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının ortadan kaldırılması gibi -ekonomi ilminin- gerçekleri ile uyuşmayan yöntemlerin kullanılması, buna örnek gösterilebilir. Yanlış yöntem Türkiye'yi iflasın eşiğine getirmiştir.
Siyasi hatalar şu veya bu şekilde telafi edilir. Demokrasilerde yanlış yapanı seçim yoluyla göndermek en önemli telafi mekanizmalarından biridir. Lakin dikta rejimlerinde böyle bir yol yoktur, ya seçim yapılmaz, yahut seçime hile karıştırılır.Güvenlik endişesi yaratarak halkı tedirgin etmek, vatandaşı güvenlikle özgürlük arasında tercihe zorlamak, muhalefeti yalan haberlerle itibarsızlaştırmak, eşit rekabet imkanlarını ortadan kaldırmak, basını ele geçirerek halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemek gibi yollar hilenin farklı çeşitleridir. Propaganda öyle etkili bir araçtır ki, insanı kendi yaşadığı gerçekliği bile idrak edemez hale getirebilir. Akıl terazisi bir defa bozuldu mu ondan doğru tartmasını beklemek beyhudedir. Günümüzde kötü yönetim ve ekonomik krizin muhalefet veya dış güçler tarafından çıkarıldığını kabul etmek böyle bir zihinsel hadımlaştırmanın sonucudur.
Montesquıeu, kuvvetler ayrılığı fikrinin babasıdır. Şaheseri "Kanunların Ruhu'nu" yazmadan önce onun adeta ipuçlarını veren "İran Mektuplarını" yazmıştır. Roman üslubu ve mektuplaşma usulü ile kaleme alınan kitapta, Avrupa'ya giden iki İranlının ağzından ülkeleri ve diğer ülkelerle ilgili Montesquıeu'nun görüş ve düşünceleri aktarılır. Sosyal, ekonomik, bazen de siyasi hayattan örnekler verilir, karşılaştırmalar yapılır.
Mesela, Montesquıeu, en mükemmel hükümetin halkın arzularına en uygun yönetim biçimi olduğunu söyleyerek bir anlamda demokrasi savunusu yapar. Tiranların her şeyi kendi nefislerine odaklamak, ölümden sonra da hüküm sürmek ve her şeyi kendilerine benzetmek istediklerini şu sözlerle anlatır: "Hükümdar kendi karakterini saraya, saray şehre, şehir de taşraya aşılıyor. Böylece hükümdarın ruhu,tüm diğer ruhlara şekil veren bir kalıp haline geliyor", der. Bu tarz bir yönetimde Prensle vatandaş arasındaki ilişkinin köle -efendi ilişkisi olduğunu söyler.
Montesquıeu, tarihin din savaşları ile dolu olduğunu kabul eder, ancak bu savaşlara neden olanın dinlerin çokluğu değil, kendini hakim din olarak gören dini harekete geçiren hoşgörüsüzlük olduğunu söyler. Doğu ile Batı arasındaki ilmi çalışmaları kıyaslarken şu tespiti yapar: Siz devamlı tercüme ediyorsunuz, telif eserler vermiyorsunuz, bu asla tercüme edilmeyeceksiniz demektir. Tercümeler bakır paralar gibidir, altın paralarla aynı değerde olamazlar.
Kitap okunurken, dönemin Avrupa'sı ile Müslüman devletlerin sosyal ve siyasal yapıları arasındaki farkı,sanata, aileye, kadına, yönetime bakıştaki ayrılıkları bütün çıplaklığı ile görebiliyorsunuz.
Montesquıeu, toplumlar ve devletler arasında mukayeseler yapmakla kalmaz, yöneticiler ve siyasetçilerle ilgili de önemli tespitlerde bulunur, kahramanlarının ağzından yöneticilerle ilgili görüşlerini aktarır, ona göre siyasetçilerin politik hatalar yapmalarından daha kötü, daha yıkıcı olan kötü örnek olmalarıdır. Şöyle der: "Dürüst olmayan bir bakanın yaptığı en büyük kötülük prensine zarar vermek, halkını mahvetmek değil, ondan bin kere daha kötü ve tehlikeli olan İnsanlara kötü örnek olmasıdır."
Günümüz siyasetinin en büyük problemlerinden biri bu değil mi?
Çürük, tuzluk, taklacı veya sürt..k gibi ifadeler bunun ispatı değil mi?
Ülkeyi yönetenlerin her hareketi, her sözü -toplumsaldır, halka tesir eder. Bugün toplum, yolsuzluğu, rüşveti, hırsızlığı, yalanı olumlayan bir hale gelinişse işte bu kötü örnekliklerin insan varlığımız üzerinde yarattığı tahribat yüzündendir.