Parti kurmak veya kurmamak bütün mesele bu!

Oysa bin yıldır bu topraklardayız…

Parti kurmak Devlet kurmak gibi midir?

Doğrularımız ile dünyaya rehber olmuş, yanlışlarımızla ise sorumluluğumuzda olan kavimlere felaket yaşatmış; Türkler olarak ağır bedeller ödemişiz.

Tarihin sayfalarını çevirirken: en kutsal kavramları, en galip olana yakıştırıp, mağlup olanın birkaç satır “ihanetine!” tanıklık yapmışlığımız da vardır!

Yaşadığımız dönemi bu tecrübelerden (her an'ı bir bedel ödeyerek tecrübe edilen) değil, bir Roman sadeliğinde veya bir filmin karelerinde gibi algılayıp; sorumluluğu yüklediğimiz kişilerin hamlesi için heyecan ile bekliyoruz…

Kurtar bizi….

….

Kendimizi nasıl konumlandıracağımıza bakıp, bugün ülkede yaşanan sorunlara çözüm üretilip, üretilmeyeceğine karar vereceğiz!

Ülke yönetimi sorumluluk almak mıdır?

Yoksa bazı imkânlara kavuşmak mıdır?

Yönetim bir aileden olmak mıdır?

Yoksa yönetmeyi bilmek midir?

Mesela yönettiklerinizi seçerek mi yöneteceksiniz?

Sizden olanlar; dava arkadaşı, sizden olmayanlar; terörist veya vatan haini ithamı ile mi karşılaşacak..?

Yani bu ülkede yaşayan herkesi kendiniz gibi olmasa da, sizin gibi düşünmese de; itham etmeden, kuşkulanmadan, korkmadan, ötekileştirmeden yönetebilecek miyiz?

Şiddet doğurmayan (şiddet doğuran radikal ve bölücü olmayan) her anlayışı sizin gibi olmasa da, sizden olmasa da; gelişmesine ve bu gelişmenin “iyilikte yarış” gibi oluşmasına fırsat verecek miyiz?

Ülkenin ve insan kaynağının değer üreteceği en önemli kavramların başında "Adalet" gelmektedir. ADALET ise sizi iktidarda tutmaya yarayan bir araç olmayıp, iktidarınızı kısıtlayan bir vicdan olmasına rıza mı göstereceğiz?

Sizde biriken her değeri (maddi, manevi) toplum ile karşılıksız (sizden olmayan her kişi ve guruba minnet doğurtmadan), hatta ülke insanına bir borç öder gibi minnetsiz paylaşabilecek miyiz?

Bütün farklılıkları, ülkenin bileşenlerine dönüştürüp; ortak değerlerimizin sarsılmaz vicdan ile büyütebilecek miyiz?

Ülke imkânlarını doğru analiz edip, hiçbir israfa fırsat vermeyecek doğrulukta “emanet” anlayışı ve sorumluluğunda yönetebilecek miyiz?

….

Bu soruları uzatmak mümkün.

Bugünün yanlışlarını tekrarlamayacak, tarihi doğru okuyup gelecek nesillere daha güçlü ve insanlığa rehber olabilecek anlayış ve yönetim sunabilecek miyiz?

Bir partinin üyesi değil “müntesibi” haline getirilen bir kitlenin, ülkeye verebileceği tek şey: “beka” sorunudur.

Kendisi gibi olmayan herkesi tehlikeli gören bir anlayışın, bin yıldır bu topraklarda “devlet” olarak yaşayan bizlere verebileceği hiçbir şey yoktur.

Bugünün temel sıkıntısı “kimse yönetemez” anlayışıdır. Bunun sebebi ise, iktidar unsuru partilerin, kendi partisi dışında partileri yönetme arzusundan kaynaklanmaktadır.

Kendi doğrularına değil, itibarsızlaşmasına katkı verdikleri yanlışlara yaslanarak, ülkeyi yönetme arzusu “beka “ sorunu oluşturmaktadır.

Çünkü yanlış yapanın alternatif oluşmasını engellemesi, yapılan bütün yanlışlıkların “kötünün iyisi” anlayışı ile kendine herkesi mahkûm etmesi anlayışı doğurmaktadır. Bu anlayış ile ülkenin değil, iktidarın devamı sağlanabilir…

Ama ülke “beka” sorunu yaşar..

İyilikte yarışabilecek ehliyetli kadroları oluşturabilecek isek…

Akıl, vicdan, cesaret, sabır, kararlılık gibi hasletlerimizi millet anlayışı ile birleştirebileceksek…

Adalet mülkün temeli ise…

Birbirimize her şeyimizi emanet edebilecek isek…

Hadi “parti” kuralım…


Her zaman Allah’a emanet olun…