Sabah güneşi dağların ardında yeni yeni belirirken, emekli Tahir Amca her zamanki gibi erkenden kalktı. Evin içinde dolandı durdu, mutfak penceresinden dışarıya bakarak iç çekti. Kahvaltı hazırlığına girişirken, akşamdan kalan yarım ekmek ve bir parça peyniri tabakta buluşturdu. Çayın demliği boştu, su kaynatmayı bile gerek görmedi. Nasıl olsa ekmek kuru, çay da olmasa olurdu. 

Bir yandan ekmeğini kemirirken, televizyonda sabah haberlerini izlemeye başladı. Ekranda, parlak takım elbisesiyle bir yetkili beliriverdi. Yetkili, kameraya ciddi bir ifadeyle bakıyor ve açıklamalarda bulunuyordu:

"Emekli maaşlarına zam yapmamıza gerek yok!" diye başladı yetkili. "Çünkü asıl mesele paranın gücünde değil, insanın manevi zenginliğindedir. Huzur, mutluluk ve sağlık parayla satın alınamaz."

Tahir Amca ekmeğini yarıda bıraktı, başını televizyona çevirdi. Gözleri kocaman açıldı. "Vay be!" dedi kendi kendine. "Demek ki ben yıllarca boşuna çalışmışım! O kadar yıl dirsek çürüttük, sonra da maaş bekledik, ama asıl zenginlik buymuş! Hele bak sen!"

Yetkili, konuşmasına devam etti: "Bakın, artık marketlerde bile paraya ihtiyaç yok. İç huzurunuz varsa, mideniz zaten tok olacaktır. Bu yüzden kimse aç kalmaz. Üstelik, komşuluk ilişkilerini de geliştirmeliyiz. Birbirimizle paylaşmak, dayanışmak önemli."

Tahir Amca ekmeğini bırakıp bir süre düşündü. Aklına komşusu Fikri Bey geldi. Epeydir kahvaltıya davet edilmemişti ama bu manevi zenginlik meselesi içini ısıtmıştı. "Demek ki kahvaltıyı komşuda yapacağız bugün," diye mırıldandı.

Evin kapısını açıp dışarı adım attığında, Fikri Bey’in bahçesinde olduğunu gördü. Neşeyle selam verip yanına gitti. "Hayrola Tahir Amca?" dedi Fikri Bey. "Erkencisin bugün!"

"Erken kalkan yol alır, Fikri Bey!" dedi Tahir Amca, sonra da ekledi: "Şey, hani şu manevi zenginlik meselesini duydun mu?"

Fikri Bey güldü. "Duymaz mıyım? Hepimiz manevi zenginlikten besleniyoruz ya, o yüzden maaşlar yerinde sayıyor."

"Öyle mi?" dedi Tahir Amca. "Ben de manevi zenginlikten biraz fazla aldım da, kahvaltıya ortak olurum dedim."

Fikri Bey gözlerini devirdi ama sonra gülümsedi. "Gel bakalım Tahir Amca, bugün manevi zenginliğimizin üzerine bir de yumurta koyalım."

İki emekli, kahvaltı masasında gülüşerek oturdular. Ekonominin tılsımı bozulmuş olsa da, sohbetleri keyifliydi. Tahir Amca, ekmeği kemirirken düşüncelere daldı: "Paraya gerek yok demek ki, insan sadece komşusuna ihtiyaç duyar..."

Ama aklından bir türlü çıkaramadığı başka bir şey vardı: Manevi zenginlikle marketten nasıl alışveriş yapılırdı acaba?