Çok yıkıcı bir seçim kampanyası yapıldı. Televizyonlar, gazeteler tek taraflı yayınlarla bir demokraside asla olmaması gereken bir yayın politikası izlediler. Vatandaş hem tehdit edildi hem de aşağılandı.
Gaziantep'te bir milletvekili- öküzün trene baktığı gibi bakıyorlar- dedi,
Tarım bakanı, bu adilere oy vermeyin diyerek AKP dışında kalan partileri adilikle suçladı.
Hain, kafir, HDP/PKK yandaşı gibi kelimeleri ise bir tarafa bırakıyorum, siyasi ahlaka sığmayacak her şey yapıldı.
Bu, Türkiye'de ne büyük bir siyasi ahlak sorunu olduğunu gösteriyor.
Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz, yarın seçim bitecek ama tortuları, yıkıntıları uzun süre devam edecek. Kimsenin üç oy için vatandaşı bu şekilde aşağılamaya, rencide etmeye hakkı yoktur. Türkiye'nin bu kavga siyasetinden hızla kurtulması, uzaklaşması gerekiyor.
Son yıllarda çok önemli tarihi olaylara tanık olduk. Ülkemizde de önemli değişiklikler oldu. 17 yıl önce AKP iktidara geldiğinde CB Erdoğan için seçilse de hiç bir şey olamaz deniliyordu. Seçildi, başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. O tarihte muhtar bile olamaz diyenlere hep beraber tepki gösterdik. Tepkimiz halkın iradesine saygı duyulmamasınaydı.
Aradan yıllar geçti, bu AKP'nin yaşadıklarından dersler çıkarması gerekiyordu, değil mi? Ama görüyoruz ki hiç ders almamış. Özellikle Mansur Yavaş için söylenenler bunu gösteriyor. Dün kendilerine muhtar bile olamaz denildiğinde buna tepki gösterenler bugün Mansur Yavaş için seçilse de başkanlık yapamaz diyorlar. 17 yılda bir milim bile mesafe alınmamış. Biraz mağdur olan cıyak cıyak bağırıp demokrasi istiyor. Ama biraz tüylenen kendisine yapıldığında tepki gösterdiği davranışın daha kötüsünü başkalarına yapıyor. Türkiye'nin millet iradesi kendinden yana olduğunda sadece ona saygı duyan siyasetçilerden ve partilerden kurtarılması gerekir.
TARİKATLAR,CEMAATLER VE SİYASET
Tarikat ve cemaatlerin varlık sebebi insanları fert fert eğiterek toplumun ahlaki seviyesini yükseltmektir. Ahlak, namaz ve oruçla ölçülen bir şey değil, toplumla münasebetlerde ölçülen bir şeydir. Kul hakkına, toplumsal düzene ne kadar saygılıysanız o kadar ahlaklısınız demektir.
Siyasete, particiliğe bulaşan her cemaat ve tarikat yozlaşarak tefessüh eder. Gerçek mürşitlerin kılavuzluğunda olan tarikatlar mensuplarını siyasetin çamurlu labirentlerinden uzak tutarlar. Çünkü amaç dünyayı kazanmak veya yönetmek değil, güzel insanlar yetiştirip dünyayı güzelleştirmektir. Bu çerçevenin dışına çıkanlar, merkezinde ahlakın bulunması gereken tasavvuftan kopmuş olurlar.
Ne yazık ki son yıllarda cemaat ve tarikatların bir çoğu siyasetin kirli dehlizlerinde kaybolup gittiler. Sevenlerini Allah'a ve ahlaka yöneltmek yerine şu veya bu siyasete yönelttiler. İnsanları ruhlarından kavrayıp hakka götüreceklerine partilerin kapılarına doluşturdular. Dini dünyaya feda ettiler. İktidardan yardım koparma adına her türlü hafifliği yaptılar. İslam kimsenin siyasal iktidarını tahkim için inmiş değildir. O bir ahlak ve güzellik nizamının adıdır. Onu bağlamından kopararak şu veya bu siyasetçinin hırslarına meze edenler dünyada da ahirette de bunun hesabını veremezler. Şu seçim sürecinde şu veya bu partiyi destekleme adına yapılan açıklamalar cemaatleri varlık gayelerinin dışına çıkarır. Büyük veliler, eteklerine yapışıp kendilerini dünyaya çekmeye çalışanlara rağbet etmediler. Bağlılarını kurda kuşa yem etmediler. Günümüzde de böyle olmalıdır. Aksi takdirde bu yapılar dini hüviyetlerini kaybederek bağlılarının oyunu pazarlayan birer pazarlama şirketine dönerler ki bu toplum için de, ülke için de büyük kayıp olur.