Atalarımızın kutsallık atfettiği dağ, taş, ağaç, ateş, su gibi varlıkların içerisinde ağaçların ayrı bir önemi vardır. Ağaç her zaman önde gelen kutsal semboller arasındadır. Çünkü o kökleri ile yere bağlıdır, dalları ile göğe uzanır. Kalıcıdır. Her yıl yapraklarını döküp yeniden yeşererek kendini sayısız kez yeniler. Ölümden sonra hayata yeniden dönüşün sembolüdür. Mitolojilerde dünyanın merkezinde, semavi dinlerde cennette bulunduğu anlatılan kutsal ağaç “hayat ağacı”dır. Yeryüzünde ölümsüz olmayı başaramayan insanoğlu bu defa çareyi ölümden sonra dirilmeye veya ruhun ölümsüzlüğüne inanmakta bulmuş; hayat ağacı motifi bu duyguları simgelemek için kullanılmıştır. Eski Türk inançlarında kutsal ağaç motifinin çok önemli bir yeri vardır. Yeryüzünün merkezinden Tanrı katına yükselen bu ağaç, yer ile gök arasındaki kutsal değnek olarak da tanımlanır. Bu değnek, gökyüzündeki ve yeraltındaki ruhların bir geçiş yoludur.

Eski Türk inanç sisteminde, bitki ve ağaç sembolizmi ilk yaratılış efsaneleri ile başlar. Uygur ve Kırgız yaratılış efsanelerinde hakanların ağaçtan türediklerine inanılır. Şamanistlerin en çok saydıkları ağaç kayın ağacıdır. Yakutlar ise karaçam ağacını sayarlar. [1]

Altay mitolojisine göre gökyüzüne doğru çok büyük bir çam ağacı yükseliyordu. Gökleri delip çıkan bu ağacın tepesinde ise Tanrı Bay Ülgen oturuyordu. Şaman davullarında da bu ağaçlar görülmektedir. Altay Yaratılış Destanı'nda olduğu gibi bu ağaçların dokuz tane dalları vardı. Ağacın bir yanında ay bir yanında da güneş bulunuyordu. Abakan Tatarlarında ise büyük demir bir dağın üstünde yedi dallı bir kayın ağacı bulunuyordu. Örnekler çoğaltılacağı gibi, bütün Orta Asya ve Sibirya mitolojisinde ağacın yaratılış ile ilgili olduğu ve kutsallığı anlaşılmaktadır.[2]

Bir başka yaratılış efsanesinde tanrı Kuday dalsız ve budaksız bir ağacı görünce "Buna dokuz tane dal bitsin" dedi, insanlar bu ağacın meyvesiyle besleniyorlardı. Ağacın bir tarafındaki meyveleri yemiyorlardı. Yılan ve köpeğe "Bu ağacın dört dalından yemek isteyenleri bırakma" diye emretti ve onları bekçi bıraktı.[3]

Böylece Orta Asya Türk mitoloji ve inanışlarında kayın, çam, sedir, elma ve ardıç ağaçları genel olarak kutsal sayılmış; hatta ilk insanın ağaçtan türediğine dek uzanan bir ağaç kültü gelişmiştir.

Aslında ilk dönemlerden bu yana çok değişik biçim ve yan elemanlarla birlikte kullanılan hayat ağacı motifi yaşamı, yeryüzü ve gökyüzünü birleştiren yapısı ile merkeziyetçiliği, yaşamın orta direğini ve ölümsüzlüğü işaret etmektedir.[4]

Hayat ağacı ile sembolleşen inançların kökünde dünya ağacı, merkezi temel direk, kozmik dağ inanışı dünyanın hemen her yerinde çok yaygın bir inanıştır. Evrenin merkezinde bulunan kozmik ağaç inanışı her kültürde farklı ağaç türleri ile sembolleşmiştir. Bu ağaç dünyanın merkezine dek uzanır, gök ile yer arasında bir merdivendir.[5]

Hayat ağacı aynı zamanda tüm bu ağaçlara denk düşmekte, yedi ya da dokuz dalı ile yeryüzü ve gökyüzünü birleştirmede bir basamak vazifesi görmektedir. Bu anlamda ağaç tanrıya ulaşmada en önemli araç görevini de görmüştür.[6]

Antalya’da birçok mezarlıkta fotoğrafladığım hayat ağacı motifli mezar taşları ne yazık ki yok olmak üzere. Bir ulusun hayat ağacı, kendi köklerini hissetmediği zaman çıplak, kuru bir oduna dönüşür. Kökler ne kadar zayıfsa, yapraklar ve dallar da o kadar sıskadır.

Geçmişini derinlemesine bilmeyen halkların geleceği de yoktur! Milli değerlerimizi bilmemiz geleceğimizin birinci şartıdır. Bunun için köklerimize sarılmamız ve tarihi mirasımızı idrak etmemiz zaruridir.

Kumsal ŞİMŞEK (Araştırmacı/Yazar)

KAYNAKLAR:

İNAN, Abdülkadir, “Tarihte ve Bugün Şamanizm”, s. 64-65, Ankara, 1972.

ÖGEL, Bahaeddin, “Türk Mitolojisi”, s.90-92, Ankara, 1993.

URAZ, Murat, ”Türk Mitolojisi”,s.20-21, İstanbul, 1994.

ALP, K. Özlem, ”Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş”, s.58, Ankara: Eflatun Yayınevi, 2009.

ELIADE, Mircea,” İmgeler-Simgeler”, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, s. 22-28,Ankara: Gece Yayınları, 1992.

[1] Abdülkadir İnan, “Tarihte ve Bugün Şamanizm”, s. 64-65, Ankara, 1972.

[2] Bahaeddin Ögel, “Türk Mitolojisi”, s.90-92, Ankara, 1993.

[3] Murat Uraz ,”Türk Mitolojisi”,s.20-21, İstanbul, 1994.

[4] K.Özlem Alp,”Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş”, s.58, Ankara:Eflatun Yayınevi, 2009.

[5] Mircea Eliade,” İmgeler-Simgeler”, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, s. 22-28,Ankara: Gece Yayınları, 1992.

[6] K.Özlem Alp,”Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş”, s.58, Ankara:Eflatun Yayınevi, 2009.

http://bizdosyalar.nevsehir.edu.tr/ab56ebb0ee82f46e54cc709f78b0bcce/turk-halk-kulturu-2.pdf

[1] Mircea Eliade,” İmgeler-Simgeler”, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, s. 22-28,Ankara: Gece Yayınları, 1992.

[1] K.Özlem Alp,”Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş”, s.58, Ankara:Eflatun Yayınevi, 2009.