Bir milletin, milli kimliğini koruyabilmesi ve kendisi olarak varlığını sürdürebilmesi için kültürünü koruması ve geliştirmesi gerekir. Dünyanın en köklü birkaç milletinden birisi olan Türklerin kültürü, yüzyıllar boyunca oluşturduğu oldukça zengin özellik ve değerlere sahip bir kültürdür. Türk Milleti’nin tarihin ilk çağlarından itibaren kendisine münhasır kültür şifreleri üreterek, bu şifreleri sembolleştirdiği ve bu semboller aracılığı ile kendi öz kültürünü kendisinden sonraki kuşaklara başarıyla aktarabildiği görülmektedir.
Türk kültürünün önemli bir parçasını oluşturan damga ve sembolleri kısaca tanıyalım:
Taşlar üzerinde sıkça görmeye alıştığımız “geometrik biçimlerin” kökü Orta Asya’dır. Eşkenar dörtgen, altıgen, kare ve dairevi motifler sonsuzluğun, kâinatın sembolleridir. İç içe geçmiş çok kenarlı geometrik biçimler her dönemde sevilerek kullanılmış olmasına rağmen Anadolu’da daha çok Selçuklularda kullanılmıştır. İslam sanatında geometrik biçimler, sonsuzluk ve süreklilik göstererek Allah fikrini hatırlatırlar. Bir düzen içerisinde süre giden geometrik çizgiler (tek ve sonsuz olan) gücün, adaletin, genişliğin, sonsuzluğun sembolüdürler (Kutlu 2005: 30).
İncelediğimiz mezar taşları üzerinde yer alan çapraz kafes veya baklava dilimleri, kareler ve çeşitli geometrik hatlar, geometrik motiflerden bazılarıdır. Geometrik motif olarak mezar taşlarının üzerinde çok sık karşılaşılan rozetler, gökyüzünü ve evreni simgelemekte ve mezar taşlarına güçlü bir hareket ve canlılık kazandırmaktadır (Haseki 1976: 52). Çeşitli manalar yüklenmiş ay, yıldız, güneş gibi tabiat varlıklarına, Türk sanatlarında sıkça rastlanmaktadır. Bilhassa erken devir yapılarında bina cephelerinde, mihrap, minber ve ahşap kapılarda müstakil olarak kullanılan bu semboller, ileri derecede üslûplaştırılmış olarak geometrik tezyinatta da sık sık karşımıza çıkmaktadır (Doğanay 1999: 326). Vazo ve vazodan çıkan bitkisel motifler, çeşitli süslemelerde sıkça tercih edilen nesneli bezeme öğeleri arasındadır.
Su, bir hayat kaynağı ve temizlik vasıtası olarak eski çağlardan beri nasıl kutsal sayılmışsa, vazo da suyu barındıran bir kap olarak, aynı inancın sembolü hâlini almıştır (Çulpan 1961: 152; Sağıroğlu Arslan 2005: 416). Mezar taşlarında bir vazo içerisinden çıktıklarını gördüğümüz bitkisel motiflerin, belki de hayat kaynağı olan su ile beslenerek ebedi hayata ulaştıkları ima edilmek istenmiştir. Mezar taşlarındaki diğer bir ihtimal de, vazodaki suyun ölünün günahlardan arınmasının bir işareti olabileceğidir (Çulpan 1961: 152; Sağıroğlu Arslan 2005: 416).