Saygı Öztürk, yeni operasyonların kapıda olduğunu,şu sıralar çok gündemde olan bir bayan siyasetçiye de operasyon yapılacağını yazdı.
Bayan siyasetçiden kimin kast edildiği açık. Siyasi hedeflere yönelik operasyonlar önce bazen bilinçli olarak sızdırılır,toplumun tepkisine göre ya yapılır, ya ertelenir.
Bu tip operasyonların yönünü tabanın kararlılığı,direnci,tepkisi,hukuk ve demokrasiye bağlılığı tayin eder.
Ben de referandum sonuçlarını değerlendirdiğim "Elveda Demokrasi" başlıklı yazımda;" Erdoğan için ufukta gözüken en güçlü rakip Meral Akşener'dir. Bundan sonra CB seçimine kadar bütün oyunlar Akşener üzerinden oynanacaktır." demiştim.
Referandumda çıkan çalıntı sonuç, CB seçimlerinin çantada keklik olmadığını gösterdi. Milliyetçi,muhafazakar bir CB adayı Erdoğan'ı geride bırakarak CB koltuğuna oturabilir. Akşener, bu özelliklere sahip bir siyasetçi. Onun için de seçime kadar bir şekilde bertaraf edilmesi gerekiyor.
Aslında son aylarda yapılan operasyonların bazıları FETÖ ile mücadeleden çok Erdoğan'ın hegemonyasını güçlendirme amacı taşıyor. Son KHK'da açığa alınan isimler arasında bir çok ülkücü-milliyetçi isim var.İhraçlarla muhalif unsurlar ayıklanarak parti polisi,parti yargısı,parti üniversitesi,parti ordusu oluşturulmak isteniyor.
Darbeye karışan,devlet içinde olup dışarıda ki bir hiyerarşiye bağlı olan,Yargıyı çürüten,Balyoz,Kafes gibi darbe davalarına suçsuz-günahsız insanları karıştıran,MİT Tır'larının önünü keserek devlete pusu kuran yapılarla elbette mücadele edilmelidir.Ancak bu yapılırken çerçevenin iyi tespit edilmesi gerekir. Sınırları belirsiz yargılamalar sadece suça karışanları değil, bu ülkedeki herkesi -olağan şüpheli- haline getirir. Geçen gün hukukçu bir dostum; bu kafayla gidersek bu ülkede -Erdoğan-dışında herkes şüpheli hale gelir, dedi. Bu bir abartma değil,bugün yandaş medya Arınç'ı,Davutoğlu'nu,Gül'ü bile FETÖ şüphelisi ilan edebiliyor. Toplumu baskı altına almak,muhalefeti korkutmak,rejim değişikliğine karşı dirençleri kırmak için bilinçli olarak bir çerçeve ortaya konulmuyor. Soruşturmalar bu mantıkla devam ederse önce AKP'nin kapısına kilit vurmak gerekir.Çünkü bu yapı ile 12 yıl müttefik olan AKP'dir. Devlet imkanlarını sınırsız bir şekilde önlerine seren AKP'dir. Ne istediler de vermedik,Hocam artık geri dön,çok özledik diyen AKP'dir. HSYK ve Yüksek yargı üyelerini mutabakatla aralarında bölüşen AKP'dir.Bu yapı neye sahip olmuşsa AKP sayesinde sahip olmuştur.Gazetesini, sendikasını,bankasını,televizyonunu açan,besleyen,destekleyen AKP'dir.Bu yapıya en fazla yardım eden önünü açan AKP ama yargılanan başkaları... Gazetesini okumak,TV'sine çıkmak,bankasına para yatırmak,sendikasına üye olmak normal bir hukuk devletinde suç değildir ama bugün insanlar bunun için tutuklanıyor,işini kaybediyor,aç sefil sokağa bırakılıyor. Sendika üyesi olmak suçsa o sendikanın açılmasına göz yummak daha büyük suçtur. Bankaya para yatırmak suçsa o bankayı açık tutmak daha büyük suçtur.Gazete aboneliği suçsa o gazeteyi açık tutmak,devlet reklamı vermek daha büyük suçtur.Bu mantık, ileride şartlar değiştiğinde AKP'yi de direk suçlu haline getirir. Çerçeve konulmazsa suçun tayininde hukuk değil, siyaset belirleyici olur,keyfilik yasaların yerini alır.
Bu bakımdan,CB seçimini garantiye almak için yapılacak her hukuk dışı operasyon geri teper. Kimse kendi sorumluluğunu başkalarına fatura edemez. FETÖ'nün bu noktaya gelmesinin nedeni iktidardır. Hesap verecekse önce iktidar hesap vermelidir.Biz yanıldık diyorlarsa herkesin yanılma hakkı vardır. Üstelik iktidarlar yanılmasın diye Emniyet,MİT,Tsk gibi mekanizmalar vardır. Vatandaş yanılabilir,devleti yönetenler yanılamazlar,yanılmaya,aldatıldım demeye hakları yoktur. Kaldı ki bu ülkede devlet kurumlarında -örgütlenmenin- tehlikelerine ilk dikkat çeken isimlerden biri Akşener'dir. Böyle bir suçlama,suçlananı değil,suçlayanları mahkum eder.Bu ülke hukuk devleti olsaydı önce AKP'den hesap sorulur,sonra da suç örgütü olduğunu bilerek,isteyerek bu yapıya destek olanlar hesap verirdi.
Devleti çürüten her odakla mücadele edilmelidir,ancak bu operasyonları istismar ederek muhalifleri hedefe almak kabul edilemez.Böyle bir yaklaşım ,bu mücadelenin inandırıcılığına da gölge düşürür.