Devlet, teröristi teslim alır, ikna eder yahut silah bırakmaya mecbur eder. Oturup kendi eşitiymiş gibi pazarlık etmez, terör örgütüne bir topluluğu temsil statüsü, başındakine meşru lider konumu vermez. Terörist silah bıraktı diye onu omuzlarına almaz, acıttığı, incittiği, evlatlarını yok ettiği aileleri düşünür. Hainle mücadele edeni hainle eşitlemez. Bahçeli ne yaptı? Gel mecliste konuş, başımızın üstünde otur dedi. 55 yıldır siyasetin içinde olacak, 27 yıl bir partinin bir partinin genel başkanlığını yapacaksınız, terörü sonlandırmak için bula bula bu formülü bulacaksınız. Kırk yıl düşünsek bir parti liderinin böyle diyeceği aklımıza gelmezdi. Nemrut Mustafa Paşa’yı mezarından kaldırıp “bu milleti aşağılayacak, onurunu kıracak bir yol bul” deseniz Apo’yu meclise çağırıp ülkenin en değerli koltuğuna oturtup konuşturun derdi.

Bu siyaset tarzı milletin izzeti nefsini düşünmediği gibi sorunun nasıl çözüleceği hususunda da fikir sahibi değil.

Etnik ayrılıkçılıkla mücadele eden onlarca ülke var, hangisi denizler gibi kan akıtmış birini meclisine davet edip gel konuş demiştir. Toplumsal bir sorunu çözmenin yolu daha ağır toplumsal sorunlar yaratmak olmamalıdır.

MHP şimdi Bahçeli’nin açıklamasının tabanında yarattığı travmayı bertaraf etmek için bölge toplantıları düzenliyor. Akıl ve izandan mahrum bu çağrıyı tabanına izah etmeye çalışıyor. Yapılan çağrı doğru idiyse bu toplantılara ne gerek vardı? Demokrasilerde yukarıdan aşağı siyaset olmaz, aşağıdan yukarı siyaset olur. Yani tabanın eğilimleri, hassasiyetleri siyasete taşınır. MHP’de ise nerede pişirildiği bilinmeyen siyasetler tabana empoze ediliyor. Tabanı her şekle sokarız, düşüncesiyle hareket ediliyor. Oysa milliyetçiliğin birinci vasfı bir partiye, lidere tabi olmak değil, bir fikre, düşünceye tabi olmak, her şeyi ve olayı onun menşurundan geçirmektir. Buna parti siyaseti de dahildir. Nereye götürüldüğünü merak etmeyen bir topluluk davasını da ideallerini de ülkesini de kaybeder. MHP yönetimi Türk milliyetçilerini çok hafife alıyor. Bu ülkenin teminatı olan insanları boynu tasmalılar gibi her yana sürükleyebileceğini düşünüyor. Ama yanılıyor, milliyetçilik particilikten büyüktür ve onu yenecek güce haizdir. Milliyetçi perspektif de Bahçeli ve etrafındakilerin vizyonundan büyüktür. Onların götürdüğü yere gelmeyecek, on binlerce insanın katilinin milletin omuzlarına çıkarılmasına izin vermeyecektir.

Kapalı kapılar ardında hazırlanan ve milletten gizlenen her siyaset içinde milletin kabul etmeyeceği unsurlar taşır. Yapılan iş doğruysa Öcalan’la yapılan anlaşmanın içeriği niçin milletten gizleniyor? PKK’ya yakın kaynaklar özerklik, iki dilli eğitim, anayasal statü gibi sözler verildiğini söylüyorlar. Türkiye’nin eyaletlere ayrılacağını iddia ediyorlar. Yazılanlar doğruysa bu Sevr’in güncellenmesinden başka bir şey değil. Özerklik bölünmedir, iki dillilik bölünmedir, anayasal statü devlet ve milletin birliğinin yok edilmesidir. Anayasası iki toplumlu milletlerin ne hale geldiğini gördük. Kıbrıs anayasası iki toplumlu bir anayasaydı, sonu iç çatışma oldu. Çekoslovakya anayasası iki milletli anayasaydı sonu bölünme oldu. Bir şeyi anayasaya dercetmek sorunu çözmek değil, bölünmüş toplum olmayı anayasaya işlemektir. Bir adım ötesi herkes yoluna gitsindir. Ne yazık ki Türkiye siyaseti tam da bu programa göre tanzim edilmiştir. Daha Bahçeli konuşur konuşmaz yandaş televizyonlar Apo’nun ne kadar mübarek ne kadar abit ve zahit olduğunu anlatmaya başlamıştır. Ocağına ateş düşürdüğü aileler kimsenin umuruna gelmemiştir. Bu sürecin sonu ne olursa olsun Apo biraz daha meşrulaşmış bir defa daha kazanan taraf olmuştur. Millete ise, içi yana yana bu utanç verici tabloyu seyretmek düşmüştür. Tarih bu kapıyı açanları asla affetmeyecektir.