Özlemin bitişidir.
Rüyanın sona ermesidir.
Dosta kavuşuştur.
Aslına dönüştür.
Hasret mi desem, özlem mi desem, yoksa bu bir gurbet mi desem? İnsan doğar, ölmek için.
Ölüp de dirilmek için. Doğuştan başlar bu hasret. Yanar, tutuşur, dili yok söyleyemez, ağlamaya başlar. Sanırlar ki açlığından ağlar. Duyanlar da aç olduğunu düşünürler. Ağzına meme verirler. Memeye kavuşan sanır ki hasret bitti.
Ama bitmez ki. Bir müddet sonra o hasret yüreğinde alev alev devam eder. Büyüdükçe hasret de büyür. Artarak devam eder.
Özlediği her şeye kavuştukça içinde yanan o hasretin bittiğini zanneder. Oysa bittikçe artarak devam eder.
Neye hasret olduğunu bilmeden yaşar. Hayatta yaşamayı sürdürür. Hayat sürdükçe özlem büyür. Sanki bir gurbetteymiş gibi hisseder. Sılayı özler. Gurbet içindedir. Gurbetin içindedir. Bir türlü neye hasret, neye özlem duyduğunu bilemez. Bir bilinmezlik içinde bir ömür sürer gider.
Her arzu ettiğini elde ettikçe hasretin biteceğini zanneder ama o hasret her elde edilişte artarak devam eder. Ta ki can bedeni terk edinceye kadar. Can doğuştan bedene hapsolmuştur. Uçup sılaya varmak ister. Bir türlü o karanlık dehlizden çıkamamıştır.
Ta ki bedenden ayrılana dek orada hapsolmuştur. Ne zaman ki can bedeni terk eder. Gurbetten kurtulur. Asıl vatanına varır, işte orada hasret bitmiştir.
Hür olmuştur.
Gurbetten vatanına dönmüştür.
Yeniden doğmuştur. Onun için her ölüm yeniden bir doğuştur.
Gurbetten vatana dönüştür.
Kısaca bir bilinmez ürkütücü korkutucu bir yolculuk.
Oysa sonucu kavuşmak bilinmezlik değil gerçeğe ermek, bir rüyadan uyanmaktır.
Gerçek dosta sevgiliye kavuşmaktır. Aşık ile maşukun buluşmasıdır.