16 Haziran'a kadar daha çok tiyatro seyredeceğiz. Son oyun Hollanda ile oynanan oyundu. Bir bakanımız Hollanda hükümetinin uyarısına rağmen sınırdan içeri girince, kriz patladı. Bu bir ülke için son derece onur kırıcı bir durum.Bakanımızın şahsında ülkemizin düşürüldüğü duruma elbette hepimiz üzüldük.Bunun hoş görülecek yanı yok.Yanlış yanlışla izale edilmez. Hollanda, bu uygulamayı mesela bir Rus veya Alman bakan için yapamazdı. Yapamazdı ,çünkü bu ülkelerin özgül ağırlığı altında ezilirdi. Ama Türkiye'ye yaptı. Bunun nedeni kendi iç ve dış politikası açısından Türkiye'yi önemli bir güç olarak görmemesidir.
Konya ilimiz kadar bir ülke küçümsemesi bir şey değiştirmiyor. Ülkelere ağırlık kazandıran, zenginlikleri,gelişmişlik düzeyleri,insan hak ve özgürlüklerine saygıları,çevre ülkelerle münasebetleri ve yönetim anlayışlarıdır.Yüksek sesli siyaset,bağırıp,çağırmak kimseye itibar veya özgül ağırlık kazandırmıyor.
Hollanda'da bu çarşamba seçim var. Irkçı parti lideri Wilders Türk ve Müslüman düşmanlığı yaparak oy topluyor. Şu sıralar Türk bakanlar Hollanda'da ne kadar görünür olurlarsa bu en çok Wilders'in işine yarıyor. Türk bakanları göstererek kitleleri Türk ve İslam düşmanlığına ikna ediyor. Onun için Hollanda hükümeti seçim bitinceye kadar Türk bakanların gelmelerinden yana değildi.Almanya ile yaratılan suni gerginliğin prim yaptığı görülünce, propaganda gezilerinde ısrar edildi. Sonunda ortaya hiç bir devletin kolayca hazmedemeyeceği bir tablo çıktı.
Bakanı kapı dışarı ettirip burada bağırıp çağırmanın uluslararası ilişkilerde tek karşılığı var,itibar kaybı. Yapılan tehditlerin boş olduğunu tehdidi yapanlar da muhatap olanlar da biliyor.Türkiye'nin tavrı, dayak yiyen çocuğun kaçma mesafesi kadar uzaklaştıktan sonra dönüp kendini dövene sen bizim evin önünden geçersen şöyle şöyle yapacağım tehdidine benziyor. . Onun için de kimse ciddiye almıyor.
Türk TV'lerini seyredenler iki ülke arasında savaş çıktığını sanabilir. Oysa bütün gürültü, Batı AKP ve Erdoğan'ı istemiyor, Batı'nın istemediğine biz sahip çıkalım algısı için çıkarılıyor. Yeni bir Haçlı seferi başlatılmış gibi bir imaj oluşturmaya çalışıyorlar. 16 Nisan akşamı bu ancak savaşta söylenebilecek lafların hepsinin yenilip,yutulduğunu,hiç bir şey olmamış gibi davranılacağını göreceğiz. Bu arada ülkenin itibarı beş para edilmiş,inandırıcılığı yok olmuş, bir muz cumhuriyeti derekesine düşürülmüş kimin umurunda?
Nitekim , AKP İzmir Milletvekili H.Kocabay, sevinç içinde Almanya ve Hollanda ile yaşanan krizden sonra evet oylarının iki puan yükseldiğini söyledi. Bu, AKP'nin gerilimin başlarından itibaren kamuoyunun nabzını tuttuğunu, evet oylarındaki oynamayı görünce krizi tırmandırdığı anlamına geliyor. Kısa vadede bu tip politik hamleler ufak tefek faydalar getirse de uzun vadede topluma büyük zararı olur. Türkiye'yi iyice Batı'dan koparır, muhtemel krizlerde yalnızlaştırır,iç politikaya yönelik üstü kapalı müdahaleleri artırır,Türkiye'nin başına bela olan teröre desteği büyütür, komşu ülkelerle sorunlarında Batı'yı karşısında bulur,ticaret ve imajında büyük yara alır.
Referanduma yaklaşık bir ay kaldı. Almanya ve Hollanda ile üretilen yapay kriz başka krizlerin de üretilebileceği anlamına geliyor. İktidar, Anayasa değişikliğinin mahiyetini ne kadar tartışma dışı tutarsa o kadar başarılı olabileceğini görüyor. Batı ile oynana tiyatronun getirileri iyice sağıldıktan sonra devreye başka bir iğfal aracı sokulacağına şüphe yok. Önümüzde PKK/HDP için büyük anlam taşıyan Nevruz kutlamaları var. Bir türlü ikna edilemeyen Milliyetçileri ikna etmek için Nevruz iyi bir vesile olabilir. Şöyle her tarafın Apo'nun posterleri ile donatıldığını, sağda solda polise saldırıldığını, bankamatiklerin,mağazaların kundaklandığını düşünün. Yandaş basın için nasılda malzeme olurdu. Barzani'nin adamları Güneydoğu'da köy köy,kasaba kasaba evet için dolaşırken, Menbiç'te Özerklik ilan edilirken Milliyetçiler bunu yerler miydi, bilemem.