26’ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ OdaTV’de “milliyetçilik” üzerine bir yazı yazdı.
Keşke böyle bir yazı yazmasa keşke böyle bir yazıyı görmeseydik.
Yazının ayrıntılarına girmeden kendisinin bir Türk olduğunu soyadından tahmin ettiğimiz İlker bey kısaca “kişinin kendisini bir millete mensup hissetme duygusu” olarak izah edebileceğimiz, milliyetçiliğin tanımlamasında bir sürü millet mensuplarının görüşlerini ( tabii hepsi Avrupalı) yazarken, sanki Türk milleti mensuplarından hiç milliyetçi mütefekkir çıkmamış gibi Türklüğü yok saymıştır.
İlker Bey birkaç kitap yazdı bir ikisini de bizlerde okuduk. Ama kitapları kendisi yazmadı galiba, çünkü hiç kitap okumuşa benzemiyor veya Türk tarihini hiç okumamışa benziyor.
Hatırlatalım;
Mete Hanın Türk milletini korusun diye kurduğu ordu düzenine kendisi genelkurmay başkanlığı yaptı.
Milletini korumak için bir 2250 yıl önce ordu kurmak dikkate alınacak bir milliyetçi davranış değil midir?
Kürşad 40 askeri (çerisi) ile Çin sarayında istiklal ihtilali yaptı ve 40 askeri ile birlikte teslim olmadı milleti için can verdi. Ve bu günlerimize ışık tuttu İlker Bey hiçbir yerde okumamış herhalde.
Sultan Alparslan Anadolu’ya Malazgirt’ten girerken Sultan Fatih İstanbul’u fethederken, Sultan Süleyman Zigetvar kalesi fethedilirken, kale önünde can vermesi bir milliyetçilik davranışı ile izah edilmez mi?
İstanbul’un fethinde bayrağımızı surlara dikerken Ulubatlı Hasa, İzmir’in Yunanlılarca işgaline ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin, ikisi de davranışlarının hemen akabinde öleceklerini bilmiyorlar mıydı bu insanlar ve tarihte milyonlarca şehit olan Türk hangi düşünce ile şahadete koşarak gitti.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları istiklal savaşımızda başarısız olsalardı idam edileceklerini bilmiyorlar mıydı, onları canlarını ortaya koyduran fikir milliyetçilik değil miydi?
Yazık!
Aslında çok kızmamamız lazım.
Devletin namusunu CİA işbirlikçilerine teslim eden bir duruş bir tavır bile gösteremeyen bir kişilikten bahsediyoruz.
Gelelim yazıya.
“Milliyetçilik konusu karmakarışıktır” diye başlıyor yazı . Milliyetçilik değil de İlker Beyin kafası karmakarışık galiba.
Milliyetçilik nettir “bir millete mensup olmak ve mensup olduğun milleti sevmek” peki mensubiyetimiz ve sevdiğimiz nedir?
Yani millet kimdir? Atatürk buna en kapsayıcı açıklığı getirmiş “Türkiye cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir” bu kadar açık ve sarih neresi karışıkmış.
“Milliyetçilik düşüncesi 18’inci yüzyılın sonlarında başlar” diyor, Bilge Kağan’ın Balbal Taşlarına kazıdığı Orhun Yazıtlarındaki “Türk beyleri işitin” diye başlayan manifestoyu hiç duymamış galiba.
Avrupa tarzı milliyetçilik 1789 Fransız ihtilalinden sonra batı toplumlarında yer bulmuştur, dünyaya kendi milletinizin zaviyesinden değil de batı insanı gözü ile bakarsanız bu tutumda kalabilirsiniz.
Jean jacques Rousseau “vatandaşlık milliyetçiliği”ni savunmuş.
Ernest Renan “milletlerin doğuşunda ortak bir tarih ve anılara sahip olunması” gerektiğini savunmuş,
Antony D Smith iki tip milliyetçiliği savunmuş (Toprak ve Etnisite) toprağa bağlı olan milliyetçilik” bütünleştirici “etnisiteye bağlı milliyetçilik “ayrılıkçı” bir milliyetçilik olarak tanımlanmış.
Milliyetçilik ne vatandaşlık kıskacına girer (batı Trakya Türkleri, Gagavuzlar, Azerbaycan, Türkleri ve sayamayacağımız onlarca vatandaşımız olmayan Türk halkları ile aynı milletten değil miyiz yani?)
Milliyetçilik için kültür eşleşmesi olması gereken bir olgudur fakat tek başına yeterli olabilirmi .
Milliyetçiliği bir toprak parçasına sıkıştırabilir miyiz Sibirya’nın kuzeyinde neredeyse Bering boğazının yanında yaşayan Yakut Türklerini kendimizden nasıl ayıralım?
Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı Ernest Renan’n millet tanımına yakındır. “Atatürk’ün genişlemeci milliyet anlayışını reddettiği de bilinen gerçektir” diye yazmış tabii şaşkınlıkla okuduk.
Atatürk Tahsin Paşayı Meksika’ya gönderir ki “Maya”ların Türklükle ilgisini araştırsın incelesin diye kendisini Meksika büyükelçisi atar ve kendisine “Mayapetek” soyadını verir.
Atatürk “Güneş dili” teorisini savunur, Türk Dil Kurumunu kurar ve Ankara’da “Güneş Dili Kurultayı” toplar.
Atatürk bugün “Nahcivan” ile 10 kilometrelik sınırımızı İran devletine Van sınır bölgesinden 8 yayla toprağı ile mübadele ile sağlar ve devlet olarak Ortaasya’ya bir geçiş koridoru sağlamıştır.
Durumu da şöyle izah etmiştir “Sınırımızın ötesinde soydaşlarımız yaşamaktadır, soydaşlarımız bu gün SSCB’nin devlet yapısında yaşamaktadır fakat bir gün SSCB yıkılırsa soydaşlarımızla bağlantımız olsun diye bu sınırı mübadele ile aldık” bu sözler Atatürk’e aittir.
Atatürk’ün milliyetçiliği aynen Bilge Kağanın milliyetçiliği gibi “Türkçü” fikrini bünyesinde taşır.
26’ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Atatürk’ün Türklüğe Türk milliyetçiliğine bakışı karışık olabilir.
Bu yaşından sonra biraz zor ama kendisine dünyaya Türk gözü ile bakmayı denesin.