Ülkenin varlığına yönelik tehditler en çok statükoya yarar. Tehdit yoksa bile uydurulur. Kimse büyük bir tehdit varken muhalefet etmeyi düşünmez. Mantık açıktır; savaş ihtimali var, bütün ihtilafları erteleyip mevcut iktidarın etrafında toplanmalıyız.

CB Erdoğan, İsrail’in bundan sonraki hedefinin Türkiye olabileceğini söyledi.

Bu İsrail’den Türkiye’ye yönelik bir tehdit algısından ziyade, zayıflayan iktidarın konumunu güçlendirmek için toplumun korkularını harekete geçirerek –bu ortamda muhalefet olmaz- noktasına getirmek içindi.

Hiç savaş tehdidi varken içeride kavga ve çekişme olur muydu?

Çünkü, düşman kapıya dayanmışken rüşvetten, yolsuzluktan, hırsızlıktan bahsetmek, ulu orta eleştiri yapmak hainliktir! Söylenmek istenen kabaca budur.

Despot iktidarların malzemesi korkudur.

Toplumun korku ve vehimleri harekete geçirilerek her türlü anti demokratik düzenleme meşrulaştırılır. Kötü yönetimin uygulamaları gündemden düşürülür. Yoksulluğun, fukaralığın, enflasyonun sineye çekilmesi sağlanır.

Bahçeli’nin Meclis açılış resepsiyonunda CHP lideri Özgür Özel’le muhabbeti, DEM Partili vekillerle yakınlaşması, Davutoğlu’na övgülerinin bir sebebi yeni anayasaya taraftar bulmak ise bir sebebi de Erdoğan’ın yaratmak istediği bu korku politikasına inandırıcılık dozu katmak içindi. İstiyorlar ki,” memleket tehlikede, baksanıza Bahçeli gibi bir adam DEM Partililerle bile tokalaştı, demek ki durum vahim” diye düşünelim.

Peki gerçek ne?

İsrail bir ideoloji, din devleti. Büyük bir alana yayılmayı istediği muhakkak. Ancak hayal etmekle gerçek aynı şeyler değil. Nüfusu 10 milyon olan bir ülkenin bu kadar büyük bir alana yayılabilmesi en başta nüfus kapasitesine aykırı. Dünyada toplam 15 milyon civarında Yahudi var. Bunların 7.5 milyonu İsrail’de diğerleri Rusya, Avrupa ve Amerika’da yaşıyor. Bu nüfusun tamamını Ortadoğu’ya taşısanız yine de büyük bir coğrafyayı kontrol edecek nüfus kapasitesine ulaşamazsınız.  Gerçek kontrol, nüfus yoğunluğu ve üstünlüğü ile olur, bunu sağlayamadığınız takdirde er geç kontrolü kaybedersiniz. Kaldı ki, Yahudilerin tamamı İsrail’in bu ceberut politikasını tasvip etmiyor. Bu kapasite ile  İsrail’in Türkiye’ye yönelik ciddi bir tehdit oluşturması mümkün değil.

İktidar,  şimdiye kadar Fethullahçılar ve Batı karşıtlığı üzerinden yürüttüğü korku politikasını bu defa İsrail üzerinden sürdürmek istiyor. Korku ne kadar etkili olursa, iktidarın arkasındaki yoğunlaşma o kadar fazla olur. Hedef iç siyasette safları sıklaştırarak giden seçmeni geri kazanmak. Hedef gerçekten ülkeye yönelik bir tehdit olsaydı,  Yunan yirmi adamızı işgal ederken sükut ve kabullenme yolu seçilmez, gerekirse savaş göze alınarak Yunan o adalardan sökülüp atılırdı. Yunan’a en küçük bir tepki göstermeyenlerin –hayali İsrail tehdidine karşı- duruşları  inandırıcı olabilir mi?

Bir ülke iyi yönetilmiyor, halkı sefalet içindeyse en büyük tehdit budur! Çünkü kötü yönetim, açlık ve gelecek endişesi milli davaları unutturur. İnsanlar kendi içine kapanır. Şahsi ve ailevi meselelerini düşünmekten başka şeyleri düşünemez hale gelir, asıl tehdit budur! Gerisi bay Bahçeli’nin dediği gibi –siyaseten-yani riyaeten söylenmiş, toplumu aldatmaya matuf sözlerdir.