"Bir kedinin öfkesi muhteşemdir. Saf kedi alevi ile yanar bütün tüyler dimdik olur ve her biri cızırdayan kıvılcımlar saçar. Gözleri ise içinin alevi ile ışıl ışıldır."
William S. BURROUGHS
Bir televizyon dizisi GADDAR...
Özel eğitimli bir asker dağılmış ailesini toparlamak için geldiği izinden birliğine geri dönmez. Bu kalışın sebebi çocukluk arkadaşının; maddi zorlukları aşmak için yalnız çalışan (kendilerince haklı sebeplerle) tetikçilerle iş birliği sonunda öldürülmesi üzerine intikam serüveni başlar. Dizinin başarısının devamı yapımcı ve senaristlerin hayal dünyası ve oyuncuların rol yeteneğine bağlı...
Ama benim dikkatimi çeken dizinin her bölümünde kadraja giren kediler.
Kediler derken;
Doğası gereği bağımsızlık ve özgürlük sembolü olan kediler; genellikle gizemli, bilge ve sezgisel varlıklar olarak bilinirler.
Güçlü, bilge, karanlıkta görme yeteneği olan, en önemlisi de dişil bir hayvandır kediler.
Baştan çıkarıcı, güçlü, zapt edilemez bir hayvan olan kedi, eriller için dişiliğin korkutuculuğunu sembolize eder.
Kedilere verilen değerin ve onlara duyulan sevginin kaynağını araştırdığımızda; gizemli ve büyülü Antik Mısır'a kadar uzanır yolculuğumuz. Antik Mısır'da kediler 3000 yılı aşkın süre boyunca hem sosyal hem de dini uygulamalarda önemli bir statüye sahiptirler.
Kedi olarak tasvir edilen ve birçok tanrıyla ilişkilendirilmeleri dini ve mitolojik olarak önemli bir role sahip olduklarının kanıtıdır. Mısır'da tanrıların ve devlet yöneticilerinin kedilere benzer niteliklere sahip olduğuna inanılıyordu Elbette bu konuya farklı yaklaşımlar da mevcut.
Kediler antik Mısır'da kimi araştırmalara göre birer tanrı ya da tanrıların temsilcileriydi.
Antik Mısır tanrılarının İlk bilinen kedi başlı tanrısal figürünün Tanrıça Mefdet olduğunu görüyoruz. Yasal adaletin ya da muhtemelen ölüm cezasının tanrıçasıydı. Kralın odası gibi kutsal yerleri koruduğuna, ayrıca zehirli hayvanlara karşı da koruma sunduğuna inanılmaktaydı. Antik Mısır'daki piramit yazılarında Güneş Tanrısı olan RA'yı zehirli yılanlara karşı koruduğundan bahsedilmektedir.
Mafted dışında doğurganlığı temsil eden Bastet ve gücü temsil eden Sekhmet dahil olmak üzere diğer tanrıların da kedilerle ilişkilendirildiğine tanık oluyoruz.
Ölümden sonra kedilerin kendilerine eşlik edeceği inancı nedeniyle sayısız kedinin kurban edilerek mumyalanması, olumsuz bir durumu da beraberinde getirmiştir. Detaylı bilgi için Ayşegül TUNÇAY hanımefendinin "Antik Mısır'da Kediler Neden Çok Önemlidir" araştırma yazısına başvurabilirsiniz.
Orta Çağ'da insanlar kedilerin şeytanın özel ulağı olduğuna ve ruhları cehenneme taşıdığına inanıyorlardı. Oysa Japonlara göre kediler şanslı hayvanlardır; Maneki-Neko (şans kedisi) sahibine iyi şans, genellikle de nakit para, getirdiğine inanılan sembolik bir tılsımdır.
Tasavvuf dünyası, oryantalistlere göre "Doğu" diye tanımlanan coğrafyada doğduğu için "kedi" figürü ile iç içedir.
Tarikatların Hz. Peygamber (sav) ve onurlu sahabelerin tavırlarını kanıt olarak birinden ötekine aktarmak yani (tevarüs) etmek gayesi, tabir olarak hayvan sevgisinde de kendini göstermiştir.
Hz. Aişe (r.a) tarafından rivayet olunur ki Hazreti Muhammed şöyle demiştir. Resulullah (a.s) Efendimiz "Şüphesiz ki kedi necis (pis) değildir. O da ev halkından bazısı gibidir" buyurdu.
İslam'da kedi beslemenin sünnet olduğu inancı yaygındır. Peygamberimiz, Uhud seferi sırasında ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip orduyu kedinin etrafından dolaştırmış ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş, sahiplenerek adını "Müezza" yani (saf, temiz kalpli canlısı. Dünyanın en masum yaratığı) koymuştur.
Rivayete göre Hz. Peygamber (sav) kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hazreti peygamberin giysinin ucunda uyuyakalmış. Müezza'yı uyandırmaya kıyamayan Hz. Peygamber giysisinin ucunu usulca keserek ayağa kalkmış.
Sahabeden Ebu Hureyre ise bir gün "elbisemin içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resulullah efendimiz beni görünce "nedir bu?" diye sordu? Ben de; "kedicik" dedim.
Bunun üzerine Resulullah "Ey Ebu Hureyre" buyurdu. Yani "kediyi seven onlara ana babalık eden kimse" diye benim ismimi koydu.
Böylesine sevgiyle anılan kediler, irileştikçe bulundukları sahanın hâkimi ya da Kralı olurlar.
İçimizden bazıları çeşitli adlar altında sahiplenirler kedi ya da kedicikleri...
Gösteri dünyasında veya toplum ahlak kurallarınca kabul edilmeyen dünyalarında...
Bazen trafolardır kedilerin ikametgahları!..
Avcı ağaca bağladığı aslana
"Bak görüyor musun? Şu geçen senin dayın oluyor."
Umutsuzca, gösterilen yöne başını zorlukla çeviren Aslan, küçük bir kedi görür
"Keşke dayım kadar kalabilseydim"
AVCI MALİYECİ, ASLAN MEMUR EMEKLİSİ OLUNCA...
Bir kedi ile geçirilmiş zaman, asla vakit kaybı değildir. Sigmund FREUD