Güçlü devlet, halkına güvenen, eleştiriden korkmayan devlettir.

Muhalefeti susturmak, yargıyı baskı aracı olarak kullanmak sadece otoriterleşmenin ifadesi değil, aynı zamanda korkaklığın, yaptıklarının sonuçlarından çekinmenin ifadesidir.

Bir siyasi heyet, doğru işler yaptığı müddetçe, akibet endişesi taşımaz, eleştirilerden kaçmaz, toplumu susturmaya çalışmaz.

Bilindiği gibi, Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ tutuklandı. Önce Cumhurbaşkanına hakaret dediler,sonra suçlamaları artırarak halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten tutukladılar.

Olaya parti mensubiyetinin penceresinden bakmıyorum. Sn Özdağ’ın tutuklanma nedeni olan mesajlarına baktım, hukukçulara sordum hiç birinde suçlama konusu bir ifade çıkaramadılar. “Suriyeliler ülkelerine dönsün”demek suçsa bunu hepimiz diyoruz. Hiç bir ülke nüfusunun yüzde 15’i kadar bir nüfusu sığınmacı olarak kabul etmez. Ve hiç bir ülke, sığınmacıyı ülkenin sahiplerinin efendisi haline getirmez! AKP bunu yaptı, devletin her kurumunda sığınmacıya öncelik tanıyarak tepkileri büyüttü.

Kimseye siyasi nedenlerle haksızlık adaletsizlik yapılmamalıdır. Özdağ’ın tutuklanması bir nevi yol temizliğidir. Yeni çözüm sürecinin önündeki engelleri kaldırmaktır.Bunu kabullenmek mümkün değil. Sürece karşı olmak Türk milletinin birliğine ve devletine sahip çıkmaktır. Tutuklamakla bu karşıtlığı tüketemezsiniz.

Elbette hepimiz terörün bitmesinden yanayız. Kanın durmamasını ancak kandan beslenenler istemez. Ancak bunun yolu Örgüt’ün devletleşme taleplerine zemin olacak tavizler vermek değildir. PKK’nın talepleri yerine getirilecekse bunca şehit bunca gazi niye verildi. Bu konuda en sağlıklı, en sağ duyulu politikayı sn Dervişoğlu yürütüyor. Önceki gün, Sözcü TV’de sordu. “İki dillilikten özerklikten, federasyondan vaz geçtiler mi?” Kimse bu soruların cevabını veremiyor. İnsanları tutuklayabilir ama vicdanları susturamazsınız. Birçok defa yazdıklarımı bir defa daha tekrar ediyorum; çare kuvvetler ayrılığıdır. Çare hukukun üstünlüğüdür. Bunlar sağlanmadıkça devletin hukuku baskı aracı olarak kullanan bir aygıttan farkı kalmaz.

BİR DEFA DAHA YÜREĞİMİZ YANDI

Kartalkaya’da bir otelde çıkan yangın çoğu çocuk ve kadın 78 canı aramızdan alıp götürdü. Yanarak ölmek feci bir ölüm. O günden bugüne iktidar tek bir şey yapıyor; sorumluluktan kurtulmak için sorumluluğu Bolu Belediyesine yıkmaya çalışıyor. Tek dertleri, dünya yıkılsa bizim sorumluluğumuz yok demek. Mümkün olsa, yananları suçlayacaklar. Bizim ihmalimiz, bizim ayrımcı politikalarımız, bizim para hırsımız bu insanların ölümüne sebep oldu diyeceklerine siyasi rakiplerini suçlamaya çalışıyorlar. Medeni bir ülkede böyle bir hükümet bir gün bile görevde kalamaz. Medeni bir millet, böyle bir hükümeti bir saat bile başında tutamaz. Ne yazık ki, ne oyuz ne bu. Onun için yaptıkları her şey yanlarına kar kalıyor. Bakın bu karambolda Sinan Ateş dosyasını bile kapattılar. Biz böyle sustukça kim bilir daha nice Sinanlar gidecek!