Hukuka bağlı olmayan, onu uygulamayan bir devlet sokağa ve keyfiliğe mahkum olur. Bundan tam 6 yıl önce 6-7 Ekim 2014’de Kobani olayları olmuş, 50 civarında vatandaşımız ölmüş, binlerce ev, araç, resmi kurum, banka tahrip edilmişti. Aradan 6 yıl geçtikten sonra, önceki gün –olaylarla ilgisi- bulunduğu düşünülenlere operasyon yapıldı, 82 kişi göz altına alındı.
Çok gecikmiş olmasına rağmen yapılan operasyon yüzde yüz doğrudur, eşkıyalığın hesabını sormayan bir devlet eşkıyalara mahkum olur. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmamalıdır. Bu etnik,dini veya ideolojik ayırım olmaksızın herkese şamil bir durumdur.
Daha operasyon başlar başlamaz, etnik ayrılıkçılığın kripto kolları harekete geçti, operasyonun PKK’ya yarayacağına dair çok uzmanca ! açıklamalarda bulundular. Yargının, ev basan, 18-19 yaşındaki çocuğu öldüresiye dövdükten sonra 8. Kattan atıp, araçla çiğneyen, farklı düşünenlerin ev ve araçlarını kundaklayan, devleti bölgede yok etmeye çalışanları görmezden gelmesini istediler. Bunu da PKK güçlenecek yalanının arkasına saklanarak, suret-i haktan görünerek ifade ettiler.
PKK, bugüne kadar zaten bazı şeyler gözden kaçırıldığı, hukuk ya uygulanmadığı ya da sınırların aşıldığı için bu hale geldi. Mesela çözüm sürecinde tam bir akıl tutulması ile ihanet örgütünün her yaptığına göz yumuldu, faaliyetlerine dokunulmadı, yeni alanlar kazanmasına ses çıkarılmadı, sonunda ne oldu, bunun maliyeti yüzlerce şehit kanı ile ödendi. Kaldı ki, vatandaşı sokağa döken, eylemlerin bu noktaya gelmesine sebep olan da PKK ve onun siyasi uzantısıydı. HDP’nin kışkırtmaları ve açıklamaları olmasa, yahut daha sorumlu davranıp vatandaşı sokağa dökmek yerine iktidarla diyalog yolunu deneseydi, bugün muhtemelen bunları konuşmuyor olacaktık. Ancak çözüm sürecinde verilen tavizler örgütü ve uzantılarını o kadar havalara soktu ki bir Suriye’de burada inşa edebilir, zorla istediğimizi alabiliriz diye düşünmeye başladılar. O gün ki yönetim de, bu sokak terörü karşısında ne yazık ki –devlet gibi- davranamadı, ortaya ancak iç savaş yaşayan ülkelerde olabilecek bir tablo çıktı.
Türkiye 40 yıldır etnik, bölücü terörün ağır faturalarını ödüyor. Ne yazık ki birçoklarının hala akılları başlarına gelmedi, PKK/HDP ağzıyla konuşarak bu meselenin çözüleceğini sanıyorlar. Sanki Güneydoğu’da vatandaş önlerine geçip, “ana dilde eğitim istiyoruz, bizim tek derdimiz budur,” diye yollarını kesmiş gibi, papağanvari bir şekilde ana dilde eğitim istiyorlar. Bilerek veya bilmeyerek PKK’nın devletleşme hedefinin birinci basamağında yer alan bu talebine çanak tutuyorlar. Diğer bazıları, sanki bu sorunun tek nedeni ulus devletmiş gibi ulus devlet tahripçiliği yapıyor. Daha ulus devlet yokken Müslüman Arap’ın, Arnavut’un, Hıristiyan Yunan’ın, Sırp’ın, Bulgar’ın ayrılıp gittiklerini görmüyorlar. Bölücülerin ulusalcı isyan dediği, Bedirhaniler, Şeyh Ubeydullah ve Koçgiri ayaklanmalarında ulus-devlet mi vardı? Cumhuriyet’in milli devletinde ne kadar isyan olmuşsa, Osmanlı’da da o kadar isyan olmuştur. Mesele Türkiye devletinin aldığı şekil değildir, etnik ayrılıkçıların devlet talebidir, ayrı bir siyasi egemenlik alanı istemidir. Ana dilde eğitim, Özerklik, ortak dili tahrip etmek hep bu hedefi gerçekleştirmenin safhalarıdır. Yanı başımızdaki kuzey Irak’ta İngiliz işgalinden beri ana dilde eğitim var, bu Barzani’yi durdurdu mu? Bir ülke için en büyük tehdit onu yöneten veya yönetmeye talip olanların bu tip kalkışmaların gerçek nedenini anlayamayarak örgütün amaçlarına hizmet edecek adımlar atmalarıdır. Çözüm sürecinden bile ders almamışlar. Bir devletin asla vermeyeceği tavizlere rağmen örgüt tatmin edilememiştir.
Siyaset yapmak isteyen, hukuk içinde kalanlara bir diyeceğimiz yoktur. Bu kana, kire, ihanete bulaşmamış olanlara elbette dokunulmamalıdır. Ama şunu unutmamak lazım, en masum en İslamcı görünenin bile o tarihlerde “azdan az, çoktan çok gider, kurşun adres sormaz” gibi tehditlerin kayıtları arşivlerde duruyor. Milletvekili olabilmek için Kandil’in tavassutunu isteyen, İslamcı görünümlü muhterisleri bu devlet biliyor. Biliyor ama ya aklı başına geç geliyor, ya da 12 Eylül’de olduğu gibi bu ülkeyi sevenle-söveni ayıramıyor.