Toplumsal olaylarla ilgili analizlerimiz durduğumuz yere göre değişir. Suriye ilgili yorumlara bakıldığında bunu görmek mümkün. Bazıları için fetih anlamına gelen yeni durum, diğer bazıları için tehdit ve tehlike anlamına geliyor.
Trump’ın Erdoğan’a övgüleri de öyle.
Suriye politikası Türkiye ile taban tabana zıt olan ABD’nin Suriye’nin yeni pozisyonunu –soğukkanlılıkla –karşılaması, değişimdeki payına veya etkisine bağlamak da mümkün, fiili durumu kabullenip kendi lehine çevirmek istemesine bağlamak da.
Net olan Colani üzerinde ve gelinen noktada Türkiye’nin etkisinin olduğudur. Colani’nin konuşmaları, birkaç gündür izlediği politika dikkatle takip edildiğinde, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumayı amaçlayan bir dil kullandığı görülüyor. Türkiye de, uzun yıllardır bunu savunuyor ve bu amaçla son ana kadar Esat’la görüşme yolları aradı. Şimdilerde muhalefeti –Esatseverlikle suçlaması- iç politikada mevzi kazanmaya dönük bir çarpıtmadır. Muhalefet de iktidar da Türkiye’nin çıkarını –Suriye’nin bütünlüğünde- ve bunu sağlayacak kişi olarak da Esat’ı gördükleri için böyle bir görüşmeyi savundular.
Bundan sonra esas mesele bu bütünlüğün nasıl sağlanacağıdır.
ABD/İsrail ekseni, PKK/YPG’ye hakim oldukları bölgede en azından geniş düzeyli bir özerklik verilmesinden yana. Milli çıkarları söz konusu olduğunda ABD/İsrail ekseninin her terör örgütü ile işbirliğine girebileceği biliniyor. Bu ülkeler için terör veya terörist, milli çıkarlarını tehdit eden her kişi ve gruptur. Gazze halkı terörist miydi? On binlerce bebek, çocuk, kadın, yaşlı genç sivil katledildi. İnsanlığın barbarlıktan ne kadar kurtulduğunu İsrail örneği açık bir şekilde gösterdi. Medeni görünmek ayrı, medeni olmak ayrıdır. İsrail ve ABD, dünyadaki birçok terör örgütünün anasıdır. Özellikle İslam dünyasındakilerin. Onlar vasıtasıyla hem hedef ülkeler istikrarsızlaştırılmakta, hem de İslam’la terör özdeşleştirilerek, bir İslam nefreti oluşturulmaktadır.
Yeni Suriye, ne fetihtir ne de bazılarının yaptığı gibi üzerinde akla hayale sığmayan üzerinde komplo teorileri üretilecek bir durumdur. Bunun ne olduğu, bundan sonra ne olacağına bağlıdır. Suriye bütünlüğünü korur, demokratik, çoğulcu bir yapıya evrilir, üniter bir devlet olursa -yönetim biçimi hariç-Arap baharı öncesi sınırlarına döner. Bu da Türkiye’nin elini rahatlatır, kamuoyundaki endişeleri giderir. Bunun için bölgede eli ayağı olan, başta ABD olmak üzere diğer tanzim edici güçlerin de bu plana razı olmaları gerekir. Günümüzde savaşların bir kısmı –örgütler üzerinden- yapılmaktadır. Devletler –maşalar- üzerinden hesaplaşmakta, amaçlarına ulaştıktan sonra bu örgütleri tasfiye etmektedirler. IŞİD’ın ABD tarafından organize edildiğine dair itirafları hatırlayın, İslam’ın ruhunu emen bu örgüt gerekçe gösterilerek Suriye’ye girilmiş, yüz binlerce insanın hayatı karartılmıştır.
Emperyalizmin boğuşma alanı olan bu gibi bölgelerde meydana gelen gelişmelerde temkin şarttır. Temkin, tedbirli olmaya yönlendirir, gafil avlanmayı önler. Bundan sonra her şey Suriye’de çıkarı olan güçlerin uzlaşmasına bağlıdır. ABD ve İsrail, Suriye topraklarında işbirlikçi bir PKK/YPG devleti istiyor. CB Erdoğan, Suriye’de bir terör devletine izin vermeyeceğimizi söylüyor. Suriye’nin geleceği, bu iki görüş arasındaki çatışma veya uzlaşmaya bağlıdır.