Yıkılan cami inşaatı iskelelerinin altında kalan sevgili Korkut Küçükcan’ ı kaybettik. Dün önce kurtarıldığı hayatta olduğu bilgisi verildi, ardından hayatını kaybettiği söylendi. Önce sevinip en yakınınızdakine sarıldık ve yine yarım saat sonra gelen o kötü haberle birbirimize sarılıp ağladık. Gencecik, pırıl pırıl, pozitif bir insandı Korkut, Gaziantep’in en sevilen bir simalarından biriydi. Neden aramızdan ayrıldı?

Çok ama çok karmaşık ifadeler ile karşılaşıldı aklımıza ilk gelen soru daha en başından hayatta olmadığı bilindiği halde neden yanlış bir iade ile hayatta olduğu söylendi. 30 saat boyunca bir insanın o göçük altında nefes almadan aç susuz kalması mümkünmüydü, ada neden tam bir sonuç alınana kadar beklenmedi en ufak bir haber için, ailesi, arkadaşları ve bizlerin neden umutlarıyla oynandı. Herşey bir yana 30 saattir kahrolan ailesine ve sevenlerine dün akşam bu son acının yaşatılmasını hoş görebilir miyiz?

Son ulaşan bilgilere göre Korkut’un kurtarılmadan yaklaşık 8 saat kadar önce hayatını kaybettiği söylendi. Peki, Korkut 8 saat önce kurtarılamaz mıydı?

İddia ediyorum 8 değil 18 saat önce bile kurtarılırdı! Pek çok seveni gibi ben de olay yerindeki endişeli bekleyişte saatlerce bulundum. Hepimiz gördük, hepimiz biliyoruz olan biteni. Olan ihmalleri, bir hayatın ne kadar ucuzlaştırılabileceğini ve daha dile getirilemeyip susulan birçok durumu…

AFAD, AKUT, belediye ve itfaiye ekipleri arasındaki koordinasyon sağlanamadı! Kriz masası kurulamadı. Bunu kimse inkâr edemez. Çalışmalar lidersiz ve dağınık idi. Profesyonellikten, motivasyondan orada kurtarılabilecek bir can olduğu hissiyatından çok uzaktı. Ekipler o kadar verimsiz, dağınık ve yavaş çalıştılar ki. Amirine karşı verilen emirleri yerine getirirken eli işte görünme kaygısında ve elinde sigara ile volta atan baretlileri gördük. Bu konularda orada olan herkesin gözlemi aynı maalesef beni ile aynı, yanılmayı yanlış şeyler söylemiş olmayı o kadar isterdim ki. Bu saatten sonra kimse çıkıp gözümüzle gördüğümüzün aksini iddia etmesin.

Dört bir taraftan çalışma yapılabilecek iken çalışmalar sadece işaret edilen bölgede yoğunlaştırıldı. Hâlbuki her taraftan en üstteki iskeleler kaldırılarak çok daha yoğun bir çalışma herhangi bir tehlike yaratmadan yapılabilirdi. Bu düşünceler iletildi ancak yetkililer bildiklerini yaptılar. Bedeni bulunduktan sonra anlıyoruz ki bu şekilde bir çalışma yapılsa idi Korkut belki 12 saat bile geçmeden bulunabilirdi.

Ancak yapılan çalışma öyle aciz bir çalışmaydı ki aradan 27 saat geçtikten sonra koordinasyon daha yeni yeni kuruluyordu. Bu da gösterilen tepkilerle ya da vali ve belediye başkanlarının bölgeye gelmesi ile oluyordu. Onlar da gelmeseler kim bilir ne olurdu. Öyle ki farklı model iş makinaları çağırmak yetkililerin 27 saat sonra akıllarına gelmişti.

O endişeli bekleyişte yürekleri parçalanan bizler boş durmayı kendimize yediremeyip iş makinesi, işçi, formen getirip çalışmaları destekleme teklifleri yaparken yetkililer bildiklerini okudular. Bunları gören Gazianteplinin o endişeli bekleyiş boyunca içi kıyıldı, boğazları düğümlendi. O anlarda hepimiz nasıl olsa AFAD, AKUT burada, devlet burada diye düşündük. Bir bildikleri var diye düşündük ve böylece kimse müdahale etmedi. Şimdi düşündükçe yanılmışız diyorum. Göz göre göre Korkut'u kaybettik...

Peki, 40 küsur metre yüksekliğinde devasa bir camiyi kaçak ve statik projesi olmadan olarak inşa edenlerin suçu yok mu?

Ruhsat, izin, iş güvenliği olmadan Türkiye’nin en büyük ikinci camisini yapmaya çalışanların suçu yok mu?

Mevzuat 13 metreden yüksek yere ahşap iskele kurulamaz derken, 40 metre yüksekliğinde ahşap iskeleli inşaatın 6 sene boyunca devam etmesini ‘‘görmeyen’’ yetkili makamların suçu yok mu?

Türkiye’nin en büyük ikinci camisinin ruhsatsız, projesiz yapılmasına izin veren yetkililerin suçu yok mu?

Nerede Belediye? Nerede Valilik? Nerede Bakanlıklar?

İnşaatı başlatanlar şu an FETÖ’ den içerideler. Bu kadar kanunsuzluğa hukuksuzluğa göz yumulması vakti zamanında FETÖ’ ye tüm kapıların açıldığının işareti değil mi?

Mevzu açılmışken devam edelim…

Gaziantepli bir soluk temiz havaya hasret kalmışken, şehir merkezine bir ağaç dikmek, bir park yapmak yerine her boş araziye cami yapan anlayışın hiç mi günahı yok?

Türkiye'nin en büyük ikinci camisini Gaziantep şehrinin en ücra köşesinde yapılmasına göz yuman anlayışın hiç mi günahı yok?

Camilerden siyasal olarak beslenen, o yüzden her boş alana ne pahasına olursa olsun cami yapılmasını isteyen, cami yapmak için kentsel dönümü bahane olarak kullanan anlayışın hiç mi suçu yok?

İzinsiz, ruhsatsız, güvenliksiz, projesiz bu devasa inşaatın yapılmasına imkân sağlayan çarpık düzeni kurup sürdürenlerin hiç mi suçu yok?

Bütün bu günahların, yanlışların ve suçların bedelini ödeyen ise masum Korkut’umuz. İçimiz yanıyor, ihmalleri, hataları, ihlalleri düşündükçe üzüntümüz öfkeye dönüşüyor. Tanrıdan dileğim vebali olanların cezasını öbür dünyaya bırakmasın. Bize düşen ise bu yanlışları düzeltmek olsun. Ant olsun ki bu ihmallerin ve bu facianın vuku bulmasına olanak sağlayan çarpık düzeni değiştireceğiz.

Yeni Korkutlar olmasın.

Hoşça kal Korkut kardeşim