65 yaşındayım!
16 yaşında Ülkücü Hareketin şeref ve gururuna paydaş oldum.
Saflarına katıldım.
Türk Devletinin ve Türk Milletinin kardeşlerini, dostlarını ve DÜŞMANLARINI bana, Ülkücü Hareketin “fikrini, siyasetini ve kültürünü” yoğuran insanlar öğretti.
49 yıl sonra gururla ve şükürle yad ediyor, şehit olan ve rahmete gidenlerine dualar ediyorum.
Hiç yanılmadılar ve bizleri yanıltmadılar.
Sadece Türk Milletinin düşmanlarını doğru öğretmekle kalmadılar.
Milliyetçilik refleksimizi onlar yükselttiler.
İstiklal ve İstikbalimizin varlığının teminatı milli hassasiyetimizin “sinir uçlarını” yüksek hassasiyetle onlar bilediler.
Hangi kılığa, hangi posta girerse girsin; hangi güce ve hangi makama yükselirse yükselsinler “Türk Düşmanlarını” tanımakta asla yanılmamızı onlar öğrettiler.
O yüzden hiç bir zaman “kandırılmadık” ve “aldatılmadık”!
Burada ki kıyasımız “dünya ölçeğinde ki” emperyal gerçekleri ifade içindir.
Emperyal, hiçbir fikrin, değerin ve müessesenin ne destekçisi ne yandaşı ne bağlısı olduk!
Ne de onlardan bir şey ümit ettik!
Yok efendim Nobel Roman ödülü bir Türk Düşmanına verilmiş!
Bu kadarı da artık kabul edilemezmiş!
Türk Düşmanı, Ermeni uşağı Orhan Pamuk denen mahlûka aynı Nobel ödülü verilirken zil takıp, çalıp oynadınız ya!
Ama biz bu “irtihalci pisliğin” ne bok olduğunu ve NOBEL denilen Türk düşmanı şarlatan kulübünün de “küresel çetenin” mesaj veren palyaçolar topluluğu olduğunu o zamanda biliyorduk!
Günaydın demek var ama iltifat olur!
Sizin hakkınız “karanlık” !