Son olaylardan sonra içi yanmayan kimse kaldı mı acaba?

İçim yanıyor, bölücü ihanete verdiğimiz kurbanlar, onların çocukları, eşleri, anne ve babaları aklıma geliyor. Ne kadar çok hayat yarım kaldı, ne kadar çok insan daha baharı bile görmeden göçüp gitti.

Şimdi kim bilir çocuklarını, eşlerini, babalarını, kardeşlerini teröre kurban verenler ne düşünüyorlardır. Ölüm mü daha acıdır, yoksa onların aziz hatıralarını hiçe sayıp onları katledenlerle iş tutmak mı?

Aklıma Aybike öğretmen geliyor. Daha 23 yaşındayken PKK’nın kurşunlarına hedef olup şehadet şerbetini içti. Türküleri, hayalleri yarım kaldı. Bütün derdi, öğrencilerinin iyi yetişmesini sağlamaktı.

Onları öz evladı gibi bağrına basmak yetmedi, Batman /Kozluk’ta PKK ihanetinin hedefi oldu. Bir kelebek gibi uçtu, gitti.

Ya Uzman Çavuş Hüseyin Sarı? Onun hikayesi de farklı değildi, düğününe giderken Diyarbakır/Lice yolunda alındı. Onu kaçıranlar bir video çekimi yaptılar. Sarı, döneceğini, yarım kalan düğününü yapacağını söyledi. Ama ancak cenazesi döndü, nikahı darı bekaya kaldı.

Yıl 1993’tü. 33 asker Malatya’dan usta birliklerine giderlerken Elazığ/ Bingöl karayolunda PKK tarafından rehin alındı. Hepsi de silahsızdı, PKK onlara da acımadı, hunharca katletti. Bütün bir ülke yasa boğuldu, ocaklar yandı, anaların feryadı arşa çıktı.

Daha nice Mehmet, Ahmet, Ayşe katledildi. Terör örgütü lideri sadece askerleri öğretmenleri katletmekle yetinmedi, 1990’da “DEP’e oy vermeyen Kürtlerin tavuklarını bile öldürün" dedi. Kadın, çocuk, bebek ayrımı yapmadan öldürdüler.

Kıdemli çavuş Murat Namdar, baba evine giderken, yolu kesilip eşi Yıldız hemşire ve çocuğunun yanında alınıp şehit edildi. Geriye yarası yıllarca kanayan bir eş, babasız bir evlat ve ciğeri yanan bir aile bıraktı.

Son 45 yılda her eve sağalmayacak böyle nice yaralar, bitmeyecek acılar bıraktılar.

Şimdi bütün bunların failini hapishaneden çıkarmak için elli tür oyun tezgahlanıyor.

Ülkeyi kan gölüne çeviren bir cani kurtarıcı olarak sunuluyor. Akan her damla kanın sorumlusu, bu milletin kurtuluş reçetesi olarak gösteriliyor. Milletin meclisinde millete hitap etmeye çağrılıyor.

Şehitlerimiz yaşasaydı, ne derlerdi acaba? “biz niye öldük" diye sormazlar mıydı? Bizi öldürenleri, hayata doymadan toprağa gömenleri baş tacı edecekseydiniz ‘biz niye öldük?

Bu sorunun cevabı yoktur.

Şimdi onlar yeniden ölüyor ve onların ailelerinin acıları bir defa daha tazeleniyor. Ne yazık ki onların aziz hatıralarına sahip çıkamadık, bu çirkin oyunu bozamadık. Yıldız hemşireden özür diliyorum, Pakize anadan özür diliyorum, ciğeri yanan analardan, babalardan, bacılardan özür diliyorum. Sakat kalan, kolunu, bacağını, gözlerini kaybeden gazilerimizden özür diliyorum. Şehitlerimizden özür diliyorum. Onlar bu vatanı canlarıyla korudular biz onların muazzez hatıralarını koruyamadık, bin defa, milyon defa özür diliyorum.

Not: Bütün okuyucularımın yeni yılını, üç aylarını ve Regaip Kandil’ini kutlar, Allah’ın bu millete görülmemiş bir uyanış nasip etmesini dilerim.