Putin'nin Ukrayna'yı işgal kararı ile Erdoğan'ın "faiz sebep enflasyon sonuç" cümlesiyle formülleştirdiği faizi indirme kararı birbirine çok benziyor.
İkisi de, kurumsal düşüncenin süzgecinden geçmeyen, tek adamların kendi başlarına aldığı kararlar. Putin, kurumları bitirdiği, her tarafı yandaşları ile doldurduğu için mevcut kadrolar gerçek durumu yansıtacak raporlar yazmaktan imtina ettiler. Zaten yazamazlardı da, çünkü bu tip yönetimlerde kurumların başına getirilenlerin görevi tek adamı yağlamak, onun heva ve heveslerine katkıda bulunmaktır. Öyle olmazsa Ukrayna'nın işgali bu kadar pahalıya patlamaz, Rus işgal ordusu bu kadar patinaj yapmazdı.
Kurumlar Türkiye'de de bitirildi. Tek adam düzenlerinde kurumlar, iktidarın dayanağı, devlet aklının unsurları olarak değil, ayak bağı olarak görülürler. Nice tecrübenin imbiğinden süzülüp gelen düşünceler iktidarın, gücün parçalanması olarak değerlendirilir. Bu, "her şey benim, benim dışımda hiç bir şey yoktur" şeklinde özetlenecek tek adam iktidarları için kabul edilemez bir durumdur. Nitekim onca uyarıya, bilimsel açıklamaya ve yaşanmış örneğe rağmen Erdoğan "her şeyin en iyisini ben bilirim" diyerek önüne getirilen raporları reddetti. Faizi yukarı çekerek dövizi aşağı indirmek yerine tersini yaptı. TL ucuzladıkça da dövize bağlı her şeyde öngörülemez oranda bir pahalılık yaşandı.
Diyelim ki, gerçekten "faiz sebep, enflasyon sonuç" düşüncesine inanıyorsunuz, denersiniz olmadığını, tam tersi sonuçlar doğurduğunu gördüğünüzde ondan vazgeçmeniz gerekir. Selim akıl bunu gerektirir.Erdoğan, tam tersini yaptı, eleştiriler arttıkça ülkeyi felakete, vatandaşı sefalete götüren bu siyasette ısrar etti.Ekonomiyi kendi dar ve bilim dışı görüşlerine feda etti.
Şimdi Putin, Ukrayna bataklığında çizilen karizmasını inadını sürdürerek onarmaya, Erdoğan ekonomiyi felce uğratan görüşlerini -belki düzelir- umuduyla uygulamaya devam ediyor.
Ukrayna kendisinden kat kat güçlü orantısız bir güçle savaşıyor. Rusya belki bu savaşı kazanacaktır ama bu Pirüs zaferi gibi, maliyeti kazancından daha yüksek bir zafer olacaktır.Cepheden gelen haberler- daha çok Ukrayna menşeli de olsa- Putin'in halkını ve askerini bile bu savaşa inandıramadığını gösteriyor. Savaşlar sadece silah gücü ile kazanılmaz, o silahı kullananların da buna inanmaları gerekir. Ukrayna halkı haklılığına inandığı için direniyor. Rus askeri, bu kirli ego savaşına inandırılamadığı için yeterli aksiyonu gösteremiyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali karşısında Batı dünyasının gösterdiği olağanüstü tepki ve dayanışma savaşların sadece silahlarla yapılmadığını, ekonomik araçların da en az silahlar kadar etkili olduğunu gösterdi. Putin'in nükleer tehdidine Batı, ekonomik silahlarını devreye sokarak cevap verdi. Nükleer tehdide karşı ekonomik sıkıştırma ve çevreleme arasındaki savaşı hangi tarafın kazanacağını önümüzdeki günlerde- haftalarda göreceğiz.Ekonomik küreselleşme milli devletleri ortadan kaldırmamış ama hareket kabiliyetlerini böyle sınırlamıştır. Her despotun istediğini istediği zaman yapabileceği bir dünya geride kalmıştır. Bu, ulus devletlerin sonu değil, ekonomik zaruretlerle hareket alanının daralmasıdır. Sonunda ekonomik yaptırımlara karar verenler de ulus/milli devletlerdir.
Putin ve Erdoğan örneği tek adam düzenlerinin zaaflarını ortaya çıkarması bakımından bir turnusol işlevi görmüştür. Halkına sormadan savaş ilan eden bir Putin, ekonominin gereklerine ve gerçeklerine aykırı kararlar veren Erdoğan ve sıkıntılar içinde iki ülke. Doğru olan, demokrasiden, halk iradesinden, hukuktan, kuvvetler ayrılığından kısacası güç ve kudretin paylaştırılmasından vazgeçmemektir.Kurumların, ortak aklın önüne, tek adamın ego odaklı aklının geçtiği her yerde felaket kaçınılmazdır.