Fast Food ( hazır yemek) - Cafe Marina ( Aile çay bahçesi) - Coiffeur Ahmet- Coiffeur Ayşe - Bulgur King - MC mc Davut - Gross Market -Happyc Center...
Şu isimlere bakar mısınız!. Türkçeyi yok sayanları ve küçümseyenleri ben daha da FAZLA KÜÇÜMSÜYORUM ARTIK.
Türkçe’mize son yıllarda bir darbede yerli inşaat firmalarından geldi.
Residence – Terrace - Bellevne Court – Fantastic – Saapphire Plaza – fi yaka- Citycourt Konutları – Home Art – Crown Residense- Rose Marine – Evviva Yaşam Merkezi – Ukra City- Armada City – Neupark – Adonos Park- Dreem – Evone Park– Boshorus City – Elite Life – İkon- İpek Country- Plaza – Home Ofis – Papatya Residence - Ali City - Mustafa City - Green Hıll – Dream Towers - Atapol – Elit Perle Palas.
Ewen İstanbul Ağaoğlu – Ağaoğlu my world europe – Ağaoğlu My Home Maslak My – Ağaoğlu Andromede – Andromede Gold – My Adım İstanbul – Ağaoğlu My Towereland – Star Tv – Flash Tv – Şhow Tv – Puff Halley – Butik Global Alışveriş - Metin showroom – Hasan Marketing – Hüseyin dry house - Hüsniye car wash – Orhan’s...
Artık daha fazla yazmanıza gerek yok, biz bile okumaktan yorulduk, işin vahameti ortada, Türkçemiz yabancı dillerle katledilmiştir dediğinizi anladığım için, ben de burada kestim...
**
Orijinal isimleriyle anılan mağazalarda tabelalarına Türkçe karşılıklarını yazılması mecburiyeti getirilerek, vakit çok geçmeden, en kısa zamanda bir Devlet politikası geliştirmeli ; caddelerimiz, işyerlerimiz, alışveriş merkezlerimiz ve dahi buna benzer yerlerdeki görüntü kirliliğinin önüne geçilmelidir... Türkçe’nin ikinci dil gibi görülmesinin üvey dil muamelesinin önü alınmalıdır...
Peki bunlar ne?..
Fatma showroom - Ali marketing – Aynur dry house – Yavuz car wash...
Sadece ticari kazanç dolayısıyla bu işin yapıldığını savunmak ucuz politikadır. Bunun adını, ana dili Türkçe’den utanmak, yabancılara özentilik hastalığının bir tezahürü olan, kültür yozlaşmasına teslim olmak demektir...
Ülkemizde çok şey, havalı görülen ve adına REZİDANS verilen GÖKDELENLERİN inşasıyla hız kazandı. Bu yapıların hiç birisini, Avrupa’dan oradan, buradan gelen yabancılar yapmadı Her birisini bu topraklarda doğan, anası da, babası da Türk olan insanlarımız yaptılar!.
Görülüyor ki artık her şey çığırından çıkmış vaziyette. Asıl ve üzerinde durulması gereken konu, ülkemizde küçük yerleşim merkezlerine kadar giderek artan BATI ÖZENTİLİĞİNİN YAYILMASI VE MİLLETİN KENDİ DİLİNE ÜVEY EVLAT MUAMELESİ YAPMASIDIR.
**
Türkçemizi katleden kirli görüntü manzaraları maalesef, caddeleri cıvıl, cıvıl, alışveriş, spor, ticaret merkezleri , her yaşta insanlarımızla dolu olan lokantalar, önemli kültür merkezlerinin, tiyatro, sinema ve kitapçılardan oluşan büyük şehirlerimizin işlek caddelerinde görülen KİRLİLİKTEN ibaret değil tabi ki...
Mesela:
İstanbul’un, Bağdat Caddesi - Beyoğlu İstiklal Caddesi - Bahariye Caddesi - Divanyolu Caddesi – Osman Bey Caddesi ve daha niceleri...
Ankara’nın, Bakanlıklar Caddesi – Kızılay - Ulus Meydanı- Sıhhiye – Tunalı Hilmi Caddesi- Çankaya gibi ve daha niceleri...
İzmir’e gelelim artık; Konak Meydanı - İzmir Saat Kulesi – Kordon boyu – Mithat Paşa Caddesi - Narlıdere – Balçova – Bornova - Güzelyalı- Göztepe...
Bursa’yı atlamak olmaz: Nilüfer Semti – Muradiye- Tophane- Heykel - Yeşil Türbe- Çekirge- Teleferik, say say bitmez...
Samsun’u unutmadık:
Mecidiye Cad, Çiftlik Cad ( İstiklal Caddesi)...
Trabzon’dan bahsetmesek hiç olmaz. Çünkü yazmasam; ‘’ enişte çok ayıp ettin şimdi...’’ diyeceklerini biliyorum. Kunduracılar Cad - Orta Cad ( Maraş Caddesi) – Uzun Sokak...
Şehzadeler Şehrimiz Amasya’mızdaki durum farklı mı?
Tabi ki hayır... Kaleden, Kral Mezarlarından, Yeşil Irmak boyunca uzanan çay bahçelerinden, Ertuğrul Gazi Caddesi, İstasyon Caddesi, Mustafa kemal Paşa Caddesi ve buram buram tarih kokan tüm mekanlarımızdan, haşmet ve ihtişam dolu tarihi yerlerimize bile içimiz burkulmadan bakmanın mümkün olmadığını söylemek istediğinizi görüyorum gibi...
Seksen üç ( 83) vilayetimizin görüntü kirliliği hepsi birbirinin tıpkısının aynısı olduğu için, yazamadığım tüm vilayetlerimizi de siz yazmışım gibi kabul edin lütfen.
Türk vatanında, özü sözü Türk olan toplumumuzda, Türkçe’mizin nasıl katledildiğini bir nebze de olsa gözler önüne sermek istedim.
Bırakın artık büyük şehirlerimizi, Anadolu’nun küçük kasabalarına kadar DİL YOZLAŞMASININ VE KÜLTÜR EMPERYALİZMİNİN tabana kadar nasıl yayıldığını, bunun bir MODA haline geldiğini, sarmaşık gibi her tarafı sardığını görmek ne kadar acı!...
Pekii, Türkçe’mizde kelime mi kalmadı?
Var, hem de çok var. Hem daha kolay telaffuz edilir, hem de Türkçe katledilmez. Tabi duyarlı olan mağaza ve işyeri sahiplerimiz de çok. Onların her birine, ana dilimiz olan ses bayrağımıza sahip çıktıkları için müteşekkiriz.
Bir milleti millet yapan en temel unsurlardan en birincisi hiç şüphesiz DİL GELİR. Dili olmayan veya bozulan bir milletin yaşaması imkansızdır...Tarih, dillerini kaybettikleri için, istiklallerini kaybeden milletler mezarlığıdır. Anadolu ise bunun en tipik özelliği ve örneğidir.
**
BU TEHLİKELİ GİDİŞATIN VE TÜRKÇE’MİZİ KATLEDEN KİRLİ TABELA GÖRÜNTÜNÜN ÖNÜNE GEÇİLEBİLMESİ İÇİN gerekli ve yeterli adımlar atılarak derhal DUR denilmelidir. Öncelikle tüm okullarımızda gençlerimize Türkçe konuşmanın önemi ve Türkçe sevdası aşılanmalıdır... Bu konuda acilen yasal düzenlemeler ve cezai müeyyideler getirilmelidir.
Bu zırvalık, kendini küçük görme kompleksi, yabancılara özenme hastalığı, böyle devam ederse, yarın torunlarımız yaşadıkları ülkenin Türkiye’mi, İngiltere’mi, Fransa’mı, ABD’mi ya da ülkesinin bir sömürge ülkesi mi olup olmadığını idrak edemeyecek şekilde, sorgulama kabiliyetine bile sahip olamayacaklardır.
Çünkü içinde yaşadıkları çevrenin pis kokularına ve yaşama tarzına çoktan alıştırılmış olarak, aşağılık komleksi içinde bir sefil gibi yaşamaya devam edecekler. Buna kimsenin hakkı yoktur. Türk Milleti ve Türk Devleti büyüktür. Yeter ki sahip çıkmasının bilmiş olalım.
Türkçe’mizin daha etkin kullanılması ve tabela kirliliğinin önüne geçilebilmesi için ticari ve cezai müeyyideler ve tedbirler acilen alınması bir zorunluluktur. Ticari markalar ve tescilli isimler dışında yabancı dilde yazılan tabelalardan en az dört, beş kat daha fazla VERGİ alınmasının yasal düzenlemesi yapılarak bu işe başlanabilir.
Türk Standartlar Enstitüsü ( TSE) uzun süredir bu konu üzerinde çalışmalar yapması bir nebze olsun olumlu gelişmelerdir. Tabelalardan ve YÖN LEVHALARINDAN iki dilde yazılabilecek ve TÜRKÇE gözle görülür şekilde büyük olmalı, diğer yabancı kelime ise, Türkçe kelimeden en az % 40-50 daha küçük olacak şekilde yazılması için yasal düzenlemeler acilen çıkarılmalıdır.
Teşvik başvurusunda bulunan şirketlerin Türkçe kullanıp kullanmadığına bakılarak, Türkçe tabela kullananlara öncelik verilmelidir.
Özümüze dönmenin çareleri aranmalıdır. İşyerlerine , mağazalara tabela seçimi yapılırken Türkiye’de yaşadığımızı ve bu büyük milletin ana dilinin Türkçe olduğunu unutmamalıyız.
Şu da unutulmasın ki; DİL sadece yaşayanlar arasında bir iletişim vasıtası değildir. Geçmişle gelecek arasında, maziden atiye bir köprüdür. Nesiller ve kuşaklar biribirlerini, örf adetlerini, gelenek göreneklerini, kültürünü, tarihini konuştukları ana dili aracılığıyla tanırlar ve anlaşırlar..
Dil bir milletin en büyük HAZİNESİDİR..
Son zamanlarda konuya ilişkin TBMM’de çalışmalar yapıldığını ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da konuya ilgi göstererek duyarlı bir tavır takındığını görmek, içimizi ferahlatan gelişmelerdir.