Dünya da kaçak göçmen ve Sığınmacı barındıran ülkeler arasında Türkiye birinci sıradadır. Bu da yakın gelecekte ülkemiz için büyük tehlikeler arz etmektedir.

Ülkeler ekonomik anlamda üçe ayrılır. 1. Gelişmiş ülkeler 2 Gelişmekte olan ülkeler 3. Geri kalmış ülkeler. Ülkemiz, bu sıralamada, gelişmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır. Bunca gelişmiş ülke dururken, Türkiye’nin Dünya da en fazla göç barındıran ülkeler arasında yer almasını sanmayın ki tesadüf.

Göçler tarihini göç hareketlerini incelediğimizde birinci önceliği ekonomi aldığını görürüz. İnsanlar daha iyi bir gelecek, ekonomik özgürlükler, sosyal güvenlik, hayat şartlarının iyileştirilmesi refah seviyelerinin yükseltilmesi için göç ettiklerini görürüz, can güvenliği ve siyasi nedenlerle yapılan göçler, göç nedenleri sıralamasında bu sayılanlar dan çok sonra gelmektedir.

Ülkemizdeki göçmen hareketleri incelendiğinde sanıldığı gibi ekonomik nedenlerden geldiğini söylemek hiç de doğru değildir. Ekonomik nedenlerle olsa birinci tercih gelişmekte olan Türkiye değil gelişmiş ülkeler olan Batı olmalıydı. Can güvenlikleri tehlike de olduğu için ülkesini terk eden, henüz mültecilik statüsü verilmemiş kimselere Sığınmacı denir.

Uluslararası hukuka göre Sığınmacı, can güvenliği tehlikesi ortadan kalktığı anda ülkelerine geri gönderilir. Göç hukukuna Geri gönderilmelerinde hiçbir mâni durum söz konusu değildir. Ülkemizdeki Suriyeliler sığınmacı statüsünde kimselerdir. Suriye de savaş durduğuna göre Esad ülkesini terk edenlere birkaç kez af çıkarmasına rağmen Suriyeli sığınmacıların geri dönmemeleri, özellikle de geri gönderilmemeleri de tesadüfi değil, getirildikleri gibi gönderilmemeleri de bir planlamanın ürünüdür. Bu planlamanın başında, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi, ikiz yasaların kabulü, arkasından Suriye krizi ile başlayan Türkiye’nin açık kapı göç politikası, ülkemize kitlesel göç hareketini başlatmıştır. Bu kitlesel göçün başında Suriyeli sığınmacılar,  bunun arkasından Afganlı kaçak göçmenler ve Yüksek Öğretim Kurumuna göre sayıları bir milyonu geçen Afrikalı öğrenciler gelmektedir. Türkiye’nin Afrika ülkelerine uyguladığı yumuşak politika ve ülkemizde Afrika ülkelerinden gelen öğrencilere verilen burslar, sivil toplum örgütlerinin yardımları aş evleri Türkiye’yi Afrikalı öğrenciler için cazibe merkezi haline getirmiştir.

12 yıla çıkarılan temel eğitimin ilk öğretim sonrası öğrencilerin yeteneklerine göre mesleklere yönlendirilmemesi, ihtiyaç dan fazla üniversitenin açılması, ülkemiz de kalifiyeli iş gücü eksikliğini doğurmuştur. Bu açığı Suriyelilerle dolduran sanayiciler ve siyasiler, "Suriyeliler olmasa sanayi durur" iddiasını dillendirmektedir. İddialarında haklı gibi görünseler de 25 yıldır ülkemizi yöneten iktidarın bu yanlış eğitim politikasından, yanlış göç politikasından, yanlış Suriye politikasından kimse bahsetmektedir.

Bu yanlış eğitim göç ve Suriye politikası Büyük Orta Doğu P Rönesansının birer ürünü olduğu bilinmelidir. Bu projenin amaçlarından biri de Türkiye’yi bölüp T.C topraklarında birkaç devlet kurmaktır. Bu devletlerin kurulabilmesi için, 20 yıl Afganistan da kalan ABD bu süre içinde kendilerine yardım eden kimseleri Türkiye ile ABD göç idaresiyle yapılan gizli anlaşmayla, Türkiye ye yerleştirilmesi kararlaştırılmış, Suriyeliler Afganlılar Afrikalılıklara 2003 yılında kabul edilmiş olan ikiz yasalarla devlet olmaları planlanmaktadır. Bunlar bir tesadüfü değil planın ürünüdür. Onun için Türkiye’nin yakın gelecekte en büyük problemi
göç.

GÖÇ TÜRKİYE İÇİN YAKIN GELECEKTE BEKA SORUNU OLMAYA KESIN ADAYDIR.