Yeni kabine belli oldu. Ülkeye,millete hayırlı olsun.Bu mini bir değişiklik ama anlamı büyük. Beş kişi gitti beş yeni isim geldi.
AKP yıllarca Türkiye partisiyiz diyerek oy aldı. Her kesimin partisi iddiasıyla seçimlere gitti. Ve hepsinden zaferle çıktı. Çünkü karşısında toplumun tamamına hitap eden bir parti yoktu. CHP, geçmişin gölgesinden kurtulamadığı için milliyetçi/muhafazakar seçmen tarafından alternatif olarak görülmedi. MHP ideolojik olarak -ülkeyi bütünleştirme- iddiasında olmasına rağmen hiç bir zaman bu iddiasıyla mütenasip hareket etmedi. Liderliği de, kadrosu da bu yeteneğe sahip değildi. Bırakınız Türkiye'yi bütünleştirmek, kendi tabanını biler paramparça etti. Oysa milliyetçilik bir bütünleştirme doktrinidir.Milliyetçiyim demek her türlü parçalanmayı,bölünmeyi ret etmek demektir. Bunun da icapları vardır,toplumu kucaklamak,ayrıştırıcı faaliyetlere karşı uyarmak, her türlü ayırımcılığın üzerine gitmek,bıkıp usanmadan bütünleştirici bir siyasete toplumu ikna etmeye çalışmak... MHP yönetimi tam tersini yaptı.Aksiyoner davranamadı,babadan oğula geçen ama hiç büyümeyen seçmen kitlesi ile idare etti.
Böyle olunca da AKP herkesin partisi olma iddiasında yalnız kaldı.
Ancak gerek yapılan kabine değişikliği, gerekse daha önce yapılan kongrede divan için tercih edilen isimler, AKP'nin kadro seçiminde Türkiye partisi gibi davranmadığını gösteriyor.Bir defa divanda da,kabinede de tek bir milliyetçi bakan veya isim yok.AKP gittikçe çıkardığı -milli görüş- gömleğine geri dönüyor. Seçilen isimler daha çok bu gelenekten gelen kişiler. Toplumsal karşılığı yüzde 10-15 civarında olan bir siyasi klik -Türkiye partisi imajıyla- yüzde 50'lik bir oy alarak ülkeyi yönetiyor.
AKP'de vekil düzeyinde hala -milliyetçi/ülkücü olduğunu söyleyebilen 10-15 isim var. Toplu hareket edemedikleri için parti içinde hiç bir ağırlıkları yok.Yükselen Milliyetçiliğin MHP yönetimi ile bastırılmaya çalışıldığı bir dönemde bile-Milliyetçilerin oylarını almak için- kabineye alınmaya layık görülmediler.Çünkü parti içinde ciddiye alınacak bir özgül ağırlık ve birlik oluşturamadılar.
Milli görüş hareketinin ötekisi hep diğer milli/İslami gruplar oldu. Ülkücülerden de hiç bir zaman haz etmediler.Onların lafla savunduğunu -ülkücüler canlarıyla-müdafaa etmiş, bu onlarda müthiş bir aşağılık duygusuna neden olmuştu.Şimdi,ülkücüleri dışlayarak,etkisizleştirerek komplekslerini bastırıyorlar.Ülkücüyseniz bakan olamazsınız, rektör olamazsınız, müsteşar olamazsınız en fazla etkisiz vekil,yetkisiz şube müdürü olabilirsiniz. Ülkücüler buna razı olmadıkları için Bahçeli ile yollarını ayırdılar. MHP dışında kalan ülkücüler de eğer bir ülküleri kaldıysa bu yolu izlemelidirler.
Bazen şer sandığımız şeylerden de hayır çıkar. Bütün bu dışlamalar,ötekileştirmeler yeni bir siyasi harekete zemin hazırlıyor.AKP son bir kaç yıldır siyaset üretemiyor.Kendini tekrarlayıp duruyor.Kamera önünde ağlamalar,duygusal şovlar eldeki malzemenin tükenmiş olmasından. İç ve dış politikada müthiş bir tıkanma var.Toplumu Fetö ve günlük siyasette boğarak bu gerçeği gizlemeye çalışıyorlar. Yeni kabine Milli Görüş dışında kalanlara kapıyı göstermiştir.Şimdi kucağını Türkiye kadar açacak yeni bir siyaset ve yepyeni bir kadronun zamanı.Türkiye'yi barıştıracak, adaleti politikanın vesayetinden kurtaracak,milli menfaatleri her şeyin üzerinde tutacak,yalansız,riyasız bir siyasete o kadar ihtiyacımız var ki?