Cumhuriyetin ilk döneminde; Atatürk ile birlikte yüzyıllardır süregelen sıkıntılı bir döneme son verilerek, Türk yurdunun yeniden ihyası ve insanının hak ettiği bir düzenin yaratılması için yoğun çabalar gösterildi.

Ancak Atatürk’ün zamansız ölümü ile sanki her şey adım adım geriye gitmeye başladı.

 Bugün Türkiye bozulmuş daha doğrusu birileri tarafından kasten bozdurulmuş bir düzen içinde yaşamaktadır. Onun için bu düzen bir an önce yine Türk Milletinin iradesi ile değiştirilmelidir.

 Türk Milleti günümüzde ya fakirlik ya da ağır bir borç yükü altında inim inim inlemektedir. (Buna üretimsizlik de eklenmiştir.) Hukuk çökmüş, adalet bulunamaz olmuştur. Çalışan hakları gerilemiş, emek güvencesiz kalmıştır. Eğitim sistemi bozuk düzenin en büyük tetikçisi konumundadır. Sosyal güvenlik sistemi halka yeterli hizmet sunamamaktadır. Terör halkın günlük yaşantısında sıradan bir olay haline gelmiştir.(Günümüzde bu olay sınır dışına evrilmiştir.) Ülkeye yabancılar tarafından yerli işbirlikçiler sureti ile el konulmak istenmektedir. Toplumun gelecek endişesi en üst seviyeye ulaşmıştır.

 Ülke kaynakları yabancılara peşkeş çekilmiş, yabancı sermaye ülkenin zenginliklerini çoktan dışarıya taşımaya başlamıştır. İnsanlar boğaz tokluğuna çalışma zorunluluğuna itilmiştir. (12.500 TL emekli maaşı ve 17.000 TL asgari ücret başka ne ile izah edilebilir) Maden işletme imtiyazları çoktan küresel şirketlerin eline geçmiştir. Toplumun sosyolojik ve demografik yapısı ile oynanmıştır. (Sığınmacı sorunu can yakıcı bir şekilde önümüzde durmaktadır)

 İnsanların huzur, mutluluk, refah, iş, aş beklentisi tükenmiştir... Ve bütün bunlar gizli ve açık ellerin marifeti ile halkın bilgisi dışında gerçekleştirilmiştir.

Kurtuluş Savaşı sırasında, türlü yokluklar ve güçlükler içinde kanlarını dökerek, canlarını vererek Türkiye’yi kurtaran Türk Milleti, bugün ne yazık ki, bozuk düzen nedeni ile bütün kazanımlarını kaybetmek üzeredir. Yüzyıllardır topraklarımıza göz dikmiş olan bu “bozuk düzenin sahipleri” artık emellerine ulaşmak için bir engel kalmadığını düşünmektedir!

 Bozuk düzeni düzeltmekle veya ıslah etmekle görevli olan devlet erki de zavallılaşan bürokrasi nedeni ile iyiden iyiye bir şey yapamaz haldedir. Demokrasinin olmazsa olmazı olan siyasi partilerin durumu da bozuk düzenin elemanlarının sevinçle ellerini ovuşturmasına neden olmaktadır. Bu tablo ile halk üretilmiş çaresizliğe mahkûm edilmek istenmektedir.

Biz bu düzen değişsin derken, bir rejim değişikliğini ya da anayasanın kurucu ilkelerine ters düşen bir şey yapılsın demiyoruz. Aksine her şeyin, mevcut anayasal sistem ve demokratik kurallar çerçevesinde, Türk Milleti için yapılmasını istiyoruz. Böylece işbirlikçi küçük bir azınlığın menfaatlerine göre yürüyen “bozuk düzen” halkın çoğunluğunun lehine değiştirilmiş olacaktır.

Ancak şunu da iyi bilmeliyiz ki, bu bozuk düzen birdenbire değişmez. Bu düzenin yıkılıp yerine arzu ettiğimiz bir düzenin gelebilmesi için gerçek ve kalıcı tedbirler almak gerekir. Bu da uzun ve sancılı bir mücadeleyi gerektirir.

 Toplumsal sözleşme hüviyetindeki anayasa da buna işaret etmektedir. Onun için bizde, insan olmanın bir gereği olarak ve dünyevi adaletin tesisi için bir düzen değişikliği istiyoruz.

 Bu düzen değişikliği; anayasal rejimi yıkarak değil tam uygulayarak, demokratik yaşamdan vazgeçilerek değil aksine her yere yerleştirerek ve Türk Milletinin iradesine uygun olarak yapılacaktır. Onun için hiçbir kuvvet bu düzen değişikliği talebinin karşısında duramaz. Yeter ki, düzen değişikliğine dair bir irade oluşsun!

 Türk Milleti bunu başarabilir mi?

 Biz bugün kendileri için bir düzen kurmuş ve gelişmiş olarak gördüğümüz Avrupa ve Amerika kıtalarındaki tüm milletlerin hepsinden daha eski ve köklü bir milletiz. Devlet kurma alışkanlıklarımız ve devlet tarihimiz yine bunların tamamından çok daha eskilere gider. Bu nedenle de Türk Milletinin siyasal bilinci ve hadiseleri kavrama yeteneği bunlardan fersah fersah ileridedir. Yeter ki, düzen değişikliğine dair doğru reçeteyi Türk Milletinin önüne koymayı başarabilelim...

 Türk Milleti; huzur, mutluluk ve güven içinde yaşamayı fazlası ile hak etmiştir. Buna mâni olan “bozuk düzen” değişmelidir. Türkiye’de her şey; şahıslar, zümreler ve yabancılar için değil Türk Milleti için yapılacaktır... Bunları başaracak gücümüz vardır ve bu bozuk düzen mutlaka değiştirilecektir. Çocuklarımıza ve torunlarımıza güzel günlerde özgürce yaşayacakları bir vatan ve kendi lehlerine tıkır tıkır işleyen bir düzen bırakacağız. Bu bir Türk evladının asla vazgeçemeyeceği bir ideal ve bir vatan borcudur...

09 Ocak 2016 / İstanbul